16. Bölüm

4.1K 357 236
                                    

Bu işe başlarken hiç ama hiç aklıma bu kadar büyümek gelmemişti ve şimdi 10k olduğumuzu görüyorum... Ne desem bilemiyorum ÇOK TEŞEKKÜRLER ÇOK SEVİYORUM SİZLERİ 😻

Şey, geçen bölüm birkaç kişi Arya ve Rüzgar'ı atmamı istemiş. Ben siz nasıl hayal ederseniz öyle olsun diye atmamıştım. Belirli özelliklerini verip bırakmıştım. Siz hayal etmekte özgürdünüz. Ama eğer atmamı isterseniz ya da istemezseniz bu satıra yazın. İki saat içerisinde çoğunluk evet olursa medyaya fotoğraf koymadığım tüm bölümlere Arya ve Rüzgar'ın fotoğraflarını koyacağım.

Ve ve veeee bayramı umarım güzel geçiriyorsunuzdur. Hepinizin bayramı kutlu olsun ❤

Bu arada Rüzgar'ın anlatımını çok sevmişsiniz. Bu sebeple ben dee bölüm sonuna Rüzgar'dan ufak bir kesit koyduuuuum. Of neyse çok konuştum.

İyi okumalar, Rüzgar'a hem sövüp hem sevenler 💫

Sonunda koşmaktan vazgeçip, uyuşan ayaklarımla gecenin karanlığında parıldayan sokak lambalarının altında yürümeye başladık Rüzgar'la. Şehir merkezine sonunda inmemize rağmen çok az araba geçiyordu yoldan. Karşılıklı iki kaldırımda yan yana dizilmiş bir sürü dükkanın ortasında olan bomboş bir yolda ilerliyorduk.

Aklım Rüzgar'ın beni kaçırdığı andan çıkmıyordu. Sürekli kafamda o anı tekrar tekrar yaşayıp duruyordum. Bir yandan kendime bu anı neden sürekli düşündüğüme kızsam da, bir yandan Rüzgar'a teşekkür etmek istiyordum. Ama Rüzgar'dı zaten beni oraya götüren ve oydu vücudumda izi kalacak yaralar açan. Ki zaten vücudumdaki yaralar geçse bile bazı manevi yaralar geçmiyordu.

"Yoruldun mu ?" Başka kimse olmamasına rağmen dediği şeyi üstüme alınmam biraz sürdü. Sonradan kafamı iki yana sallayıp kendime geldim ve birleşik ellerimizi fark ettim. Tabii ya yol boyunca el ele koşmuştuk.

Hızlıca elimi çekip Rüzgar'dan bir adım uzaklaştım.

"Yorulmadım." Ayrılan ellerimiz arasında gezdirdi bir süre orman gözlerini. Sonra kaşlarını çatıp ileriye baktı.

"Bu akşam kalacak bir yer bulmalıyız. Yarın ilk işimiz hemen buradan gitmek olacak."

"Seninle bir yere gitmiyorum demiştim."

"Ama ben seninle geliyorum dedim." Derin nefes aldım ve sinirden dolan gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim.

"Neden daha fazla insan kaçırıp anne babalarından fidye istemeye devam etmiyorsun ? Yoksa bana acı çektirmek yetti mi sana ?" Kafasını iki yana sallayıp bir şey demeden yürümeye devam etti. Bu umursamazlık tavırları iyice sinirlerimi alt üst etmeye başlamıştı.

"Hiçbir şey bilmiyorsun. Sadece kendi yaşadıklarından sonuçlar çıkararak konuşma. Bilmediğin şeyler var."

"O bilmediğim şeyler kollarımı, boynumu, alnımı kesecek kadar önemli şeyler mi ?" Kısa kollumdan zaten tüm yaraların gözükse de, kollarımı öne uzattım ve boynumu işaret ettim. Sonra da alnımı.

"Üzgünüm Arya. Seni üzmek yapacağım son şeydi." Tam konuşacaktım ki konuşmama izin vermeden sözlerine devam etti.

"Biliyor musun ? Küçükken annem bir hikaye anlatmıştı bana. Bir çocuk elinde kalan son parasını arka cebine koymuş bankta oturuyormuş. Fakat bu çocuğun parasını çalmak için arkadan birisi gizlice yaklaşmış ve cebinden parayı çocuğa fark ettirmeden almış. Oraya doğru gelen çocuğun en yakın yakın arkadaşı da bunu görmüş ve çok sinirlenmiş. Gitmiş parayı çalan kişiden arkadaşının parasını geri almış ve hırsız da kaçmış. Çocuğun arkadaşı parasını çocuğa tam geri verecekken çocuk arkasını dönmüş ve arkadaşının elindeki paralarını görmüş. Çok sinirlenip arkadaşının elindeki paralarını almış ve bir daha da o arkadaşıyla konuşmamış. Çünkü o parayı onun aldığını düşünmüş ve arkadaşı ne kadar anlatsa da hiçbir dediğine inanmamış." Rüzgar bana hiç bakmadan anlattı hikayesini. Çocuğa üzülmüştüm en yakın arkadaşı tarafından suçlandığı için. Oysa ki o ona iyilik yapmıştı. Ama Rüzgar neden bana bunu anlattı ? Acaba gerçekten de yanlış mı anlamıştım her şeyi ?

SERVİSTEKİ ÇOCUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin