PRİMARY WARRİORS

1.7K 128 73
                                    

Başlığımız *Birincil Savaşcılar* anlamına geliyor. Bu bölüme fazlasıyla uyacağını düşündüğüm bir başlık.

Medya: Hell Hounts

Keyifli okumalar📖

**** (Harry'den.) ****

Gözlerimi yavaşca açıp, uzun zaman sonra ilk defa yanımda uyuyan güzelliğe baktım. O kadar güzel uyuyorduki uyandırmak istemedim. Elimi başına götürüp nazikçe okşadım. İlk bir huzursuz olsada benim olduğumu bildiğinden uykusuna devam etti. Başına küçük bir öpücük kondurup yataktan çıktım.

Bugün Sirius tamamen aklanacaktı. İstediği gibi dışarda gezebilecekti. Marvolo ile anlaşamadığı için ise malikaneden ayrılmasını önermiştim. Ben onu ziyarete gidebilirdim.

Siyah bandanamı alıp her zamanki yerine, anlıma yerleştirdim. En kısa zamanda bu lanet yara izinden de kurtulmak istiyordum. Anlımda saçma sapan bir öldüren lanetin izini taşımak istemiyordum. Bir lider kusursuz olmalıydı. Aynada kendime son bir kez bakıp, Mensia'nın yanına gittim.

''Prensesim, hadi kalk artık. Bak aç kalırsın sonra.''

Menaia aç kalmayı duyduğu an gözlerini açıp bana baktı.

'Beni aç bırakamazsın. Ben senin güzel yılanınım. Bak giderim yoksa.'

''O zaman kalk güzelim. Hem bugün büyük bir curcuna olacak kaçırmak istemezsin.''

'Gidelim o zaman.'

Mensia boynuma dolandıktan sonra çantamı almadan dışarıya çıktım. Draco'yu kapının önünde gördüğümde ilk bir baktım. ''Birşeymi oldu Draco.?''

"Yoo birşey olmadı. Seni bekliyordum. Bu arada hoşgeldin güzellik."

Mensia başını Draco'ya uzatıp yanağına sürttü. Bu onun dilinde bende seni özledim demekti.

''Hadi gidelim o zaman. Neler oluyor bir bakalım.''

Draco ile birlikte salondan çıkıp, büyük salona doğru ilerledik. Büyük salonun kapısının önüne geldiğimizde içeriden gelen endişeli seslerle sırıttım. Draco'ya baktığımda onun da benim gibi sırıttığını gördüm. Hermonie Garanger'in kaybolması bazılarına dokunmuştu anlaşılan. Kendimi toparlayıp içeriye girdim. Gryffindorlular endişeyle birbirlerine bakıp, fikir üretmeye çalışıyorlardı. Sırlar odasına bırak onların Draco'nun bile girmeye gücü yetmezdi. Orası sadece bana aitti ve benden izinsiz giren dakikasında ölmeye mahkumdu.

Her zamanki yerime oturup, öğretmenler masasına baktım. Snape, Dumbledor, Lockhart ve Mcgonagall yoktu. Şanslıyım ki tuvaletlerdeki girişi kilitlemiştim. Orayı bulsalar bile açmaları imkansızdı. Snape'in bugünkü toplantıya katılması şarttı. Yoksa okulun kapanmasını umursamaz onu öldürürdüm. Sağ tarafta az ilerde oturan Sara'ya baktım. Önündeki kahvaltı tabağına boş boş bakıyordu. Bir ara dönüp abisine baktığında bende baktım. Stefen bana doğru bakıyordu. Bir anda ayağa kalkıp bana bağırmasıyla sırıttım.

"Sen yaptın değilmi.? Boynunda da bir yılan var zaten. Salazar Slytherin'in çatal dilli olduğunu herkes biliyor. Sende onun varisisin. Bunu sen yaptın. Bize arkadaşımızı geri ver."

Slytherin masasının bana bakmasıyla elimle sakin olmalarını söyledim. Önlerine dönüp kahvaltılarına devam ettiklerinde bende önümdeki salamdan bir parça alıp Mensia'ya verdim. Stefan'ı duymazdan gelip kahvaltımı yapmaya başladım.

"Gerizekalı bu çocuk ha ben sana söyleyeyim. Uslanmaz bu. Kusura bakma Sara da yani abin tam bir beyinsiz."

Draco'nun konuşması üzerine ona baktım. Sara'nın yüz ifadesine baktığımda sıkıntılı olduğunu gördüm. ''Maalesef biraz öyle babama çekmiş o. Babam da onun gibi. Ne zaman ne söylemesi gerektiğini bilmiyor.''

HARRY POTTER VE BÜYÜYEN KARANLIK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin