2

595 24 28
                                    





G500 havaalanında,Signature Flight Support terminali yakınlarındaki piste uçak iniş yaptı.İki araba bizi almak için bekliyordu.Joe il uçaktan boğucu sıcağa adım attım.Kahretsin ... hava bu saatte bile yapış yapış.Görevli iki arabanında anahtarlarını Joe'ya verdi.

" Ford Mustang mi ? " Kaşlarımı kaldırdım.Joe bana mahçup bir ifadeyle baktı.

" Savannah'da kısa sürede sadece bunu bulabildim,Bay Malik "

" En azından üstü açılan bir kırmızı.Bu sıcakta kliması olsa daha iyi olur. "

" Her şeyin en iyisini düşündük,efendim. "

" Güzel,teşekkürler Joe. " Anahtarları alıp geri kalan eşyaları Chevrolet Suburban'ına yüklemesi için Joe'ya işaret verdim.Mustang'e binip havaalanından çıkarak arabanın ses sistemine iPod'umu bağladım ve Bruce dinleyerek Savannah'ya doğru yola koyuldum.

Aida bana Savannah Nehri'ne bakan Bohemian Otel'de bir suit tuttu.Alacakaranlıkta manzara etkileyici görünüyordu.Gökyüzünün katmanlı renklerini,limanın ve asma köprünün ışıklarını yansıtan nehir parıldıyordu.Gökyüzü koyu mordan gül pembesine dönen renkleriyle göz kamaştırıcıydı.Ama burada dikilip manzarayı izlemek için vaktim yoktu.Bilgisayarımı çıkarıp klimayı en soğuk dereceye getirdim ve Renesmee'yi görüntülü aradım.Bir kaç kez çaldıktan sonra Skype'ın ekran görüntüsünde güzel yüzü belirdi.

" Merhaba,hayatım " derken bana içten bir gülümseme gönderdi.Bir elimi çeneme yaslarken iç geçirerek gülümsedim.

" Merhaba,bebeğim.Neler yapıyorsunuz ? " Renesmee görüntüden kaybolurken Felicity'e seslendi.

" Fel ! Baban arıyor " Ayak sesleri duyuldu ve küçük meleğim telefonu eline aldı.Beceriksiz bir tavırla telefonu yüzüne tutarken sevinçle çığlık attı.

" Seni çok ama çok özledim,babacığım " İç geçirerek ona kocaman gülümsedim.Uzanıp ekrandaki görüntüsünü öpmemek için kendimi zor tutuyordum.

" Ben de seni,meleğim.Geri döndüğümde babandan istediğin bir şey var mı ? " İşaret parmağını dudaklarının üzerine koyarak düşündü.Öyle güzel ve tatlıydı ki.Ona çok aşıktım.

" Umm ... çikolata " İstemsizce kıkırdadım.

" Sadece çikolata,öyle mi ? " Usulca başını salladı,sağa yatırdı ve gözlerini yumarak gülümsedi.

" Tamam,bebeğim.Çikolatanı alacağım.Şimdi telefonu annene ver bakalım " Bana küçük eliyle öpücük gönderip telefonu Rene'ye verdi.Bir elini yanağına yaslayarak bana bakarken gülümsüyordum.

" Her şey yolunda mı,güzelim ? " Gözleri salonda gezinirken usulca başını salladı.

" Evet ... Az önce akşam yemeği yedik.Felicity sonunda brokoli yedi " Ardından kızımın neşeli sesi duyuldu.

" Evet ! Ve çok iğrençti " Kahkaha atarken gözlerimi yumdum.Renesmee'de benim gibi gülerken Felicity' kollarının  arasına girdi.Onlarla yarım saat konuştuktan sonra son durum gelişmelerini almak için Ros'u aradım.

" Şu işi bitirelim.Küresel Açlığa Son kampanyasının başında bir söz verdim.O komiteyle tekrar yüz yüze gelmeden önce bu işin gerçekleşmiş olması gerek. "

" Tamam,Zayn.Yayınevi satın almasıyla ilgili söyleyeceğin bir şey var mı ? "

" Daha karar vermedim " dedim parmaklarımın arasındaki dolma kalemi döndürürken.

" WHB'nun potansiyeli olacağını düşünüyorum.Dylan Woods seninle görüşmek istiyor. " Ah,biraderim ; demek eniştesini arada hatırlıyordu.

the last song | zmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin