twenty nine ゃ İktidar

254 33 30
                                    

"Bunu yapamazsın."

Taeyong'un emir verir gibi çıkan sesi karşısında ona döndüm. Gözleri ateş saçıyordu belki de benim kendimi içine attığım ateş, onun gözlerindeydi. Çok düşünmüştüm; Eğer birisinin yanması gerekiyorsa bu ben olacaktım ama beraberimde birkaç kişiyi daha yakmayı göze almıştım.

"Bir planım var." dedim sesimin sakin çıkmasını umarak. Bakışlarımı Jisoo'ya çevirdiğimde şaşkınlığının yüzünün her yanına yayıldığını gördüm. Söylediklerimi beklemediği her halinden belliydi. Onu açığa çıkaracağımı düşünüyor olmalıydı ya da daha kötüsünü. Ölümünün sahteliğini ispatlayacağımı ve prangaları tekrardan onun ayaklarına geçireceğimi.

Taehyung'a baktığımda ise tek gördüğüm Jisoo'nun elini tutan elleriydi. Onu çok sevdiğini görebiliyordum ve onu mutlu edebildiğini de. Geçmişi ve geleceği düşündüğümde Jisoo'nun mutlu olmayı hak ettiğinin farkına varmıştım. Bana Taeyong'u vermişti, bunun dışındaki tüm mutluluk onun olabilirdi.

"Planın, babanın iktidarlık oyununu sürdürmek mi? Hayatın boyunca emirlere uyan bir asker rolü yapmak mı?"

Taeyong'un sesindeki öfke giderek artıyordu. Masanın altında tuttuğu ellerinin çoktan birer yumruk halini aldığına yemin edebilirdim. 

"İktidarda olan ben olduğum sürece, evet." 

Taeyong son cümlem üzerine masayı iterek ayağa kalktığında arkasındaki sandalye de büyük bir gürültüyle devrildi.

"Sen bunu sadece şirkete gidip patron rolü oynamak mı zannediyorsun? Jisoo bu yüzden mi yok olmayı göze aldı sanıyorsun? Senin baban sadece fakirden üç beş kuruş daha fazla alıp vergi kaçırarak yükselen bir adam değil. Daha karanlık işleri var ve seni de o karanlığa çekecek!"

"Biliyorum!" Sonunda ben de sesimi yükseltmiştim. Bu kararı vermek benim için çok zor olmuştu ve başka bir karar sürecine daha katlanamazdım. Ne yaptığımı biliyordum.

"Ben neden yurt dışına kaçtım sanıyorsunuz? Her şeyi Jisoo'dan önce öğrenmiştim. Tüm o karanlık işlerin bir gün büyüyüp bizi de yutacağını biliyordum."

"Bana seninle gelmemi söylemiştin." Jisoo gözyaşıyla buğulanmış gözlerini bana çevirdiğinde sadece kafamı evet anlamında sallayabildim. Geriye dönüp o güne gittiğimde Jisoo'ya benimle gelmesini söylediğimihatırlıyordum. O zamanlar birer kardeşten çok düşman olduğumuz için sözlerimi dinlememişti bile. Yurt dışına çıktığım gün ise yollarımız tamamen ayrılmıştı.

"Keşke..." 

Uzanıp Jisoo'nun boşta olan elini tuttum. "Artık keşkelerin bir önemi yok Jisoo." Parmaklarımı onunkilere geçirirken "İyi ki demek için bir şeyler yapmamız gerekiyor." dedim.

Omzumun üzerinden dönüp Taeyong'a baktığımda pencerenin önünde durduğunu gördüm. Gerçekten de elleri birer yumruk halindeydi. Söylediklerimi birer saçmalık olarak gördüğünü biliyordum ama bana inanmalıydı. Tek çıkış yolumuz buydu.


İnşallah olayları hatırlayabilmişsinizdir... Ben bile dönüp tekrar okudum. Araya zaman girince böyle oluyor malesef. Bölüm hakkındaki görüşlerinizi bekleyeceğim efenim. Kendinize iyi bakın 

Homework | JenyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin