Akşam üzeri eve döndüğümde annem ve babamı yemek masasında buldum. Birbirleri ile hiç konuşmadan sadece çatal bıçakların sesi eşliğinde akşam yemeklerini yiyorlardı. Dünyada bundan dana kötü bir şey olamaz, diye düşündüm. Gülücüklerin eksik olduğu bir yemek masası... Bu masanın etrafında dört kişi olabilirdik, belki çok daha fazlası. Mutlu bir aile olabilirdik. Eğer babamın normal bir işi olsaydı, eğer normal bir aile olabilseydik mutlu olabilirdik.
Annem uzun süre kapının eşiğinde durmuş olduğumu yeni fark etmişti. Hafif şaşırmış bir ifade ile "Jennie ne zaman geldin?" diye sorduğunda "Biraz önce." diye cevapladım sorusunu.
"Aç mısın? Servis açsınlar mı?"
"Hayır, aç değilim." derken masaya doğru ilerledim. Babam da yemeğini bir kenara bırakıp bakışlarını bana yöneltmişti. Yemek masasının birkaç adım uzağında durduğumda onun bakışlarına karşılık verdim. Kırk sekiz yaşından daha büyük gösteriyordu. Saçları şimdiden beyazlamış, gözlerinin altı çökmüştü ama hala kuyruğu dik tutmaya devam ediyordu. Onun sadece bu özelliğini takdir ediyordum. Kötü bir amaç uğruna da olsa azmini kaybetmiyordu. İnşallah senin azmin bende de vardır baba, diye geçirdim içimden. Tüm bunları bitirmek için buna ihtiyacım olacak.
Gece yarısına doğru penceremin önünde durmuş birazdan olacakları düşünüyordum. Planımın en büyük kısmı babamı alt edip iktidar olmaktı. İçimden bir ses bunu yapabilirsin diyordu ama ona karşı olan onlarca ses vardı. Zihnimde saati kurulmuş bir bomba taşıyor gibi hissediyordum. Olayın tek iyi yanı bombanın ne zaman patlayacağını bilmemdi.
Odamdan çıkıp adımlarımı aşağıya, babamın çalışma odasına yönlendirdim. Kapıyı bir kez tıklatıp ardından açtım. Babam elinde içkisiyle odanın tam ortasında durmuş sabit bir noktaya bakıyordu. Beni fark ettiğinde ben de çoktan odanın ortasına kadar gelmiştim.
Hiçbir şey sormadan ya da söylemeden bana bakması beni oldukça rahatsız etmişti. Sanki neler olacağını biliyor gibi sessizdi. Belki de bu fırtınadan önceki sessizlikti. Bu yüzden lafı hiç dolandırmadan konuya girmek için kendimde delice bir cesaret buldum.
"Eğer burada, yanınızda kalmamı istiyorsanız bana istediğim her şeyi vermek zorundasınız." dediğimde bana şüpheci bir bakış attı ve içkisinden bir yudum almadan hemen önce "Ne istiyorsun?" diye sordu.
"Şirketteki tüm yetkiyi istiyorum." dediğimde yutmakta olduğu içkinin boğazında takılı kaldığını gördüm. Şirket demek karanlık işlerin önüne çekilmiş perde demekti. Şirketin tüm yetkisi ise karanlık işleri idare eden kişi demekti. Yakında bu kişi ben olacaktım.
Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazmayı unutmayın. Sizi seviyorum ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Homework | Jenyong
Fanfiction❝Sana bir ev ödevi vereceğim. Evet, yanlış duymadın. Bir ev ödevi. Benden kurtulmak için nedenlerini yaz, en az üç sayfa... Kendi el yazınla yazmalısın ve unutma ödevini yapmak için sadece bir günün var.❞ Homework |@Balaccie| Tüm hakları saklıdır.©