18 / Göz Yaşı

294 38 14
                                    

Multimedya : Çağan

Çağan'ın evine vardığımızda saat 11'di koltuğa oturduğumda derin bir nefes verdim. Başımı kaldırıp tavanı izlerken bilinç altım bana çeşitli görseller kurduruyordu. Etrafımdaki hava tanecikleriyle birlikte uçuşan toz taneleri aşağa doğru süzülüyorlardı. Bulunduğum oda bu sefer lavanta kokuyordu, o an aklıma tek bir şey geldi, Gökberk... Unutmam kolay olmuyordu onu, tavana uzun bir süre daldığımda hafızam aşık olduğum adamı çizmeye başladı sanırım deliriyordum. Usulca gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Açtığımda elmacık kemiklerimden süzülen birşey hissettim, göz yaşı...

Titrek bir şekilde nefes alırken çenemden süzülen göz yaşını sildi Çağan.
"neden ağlıyorsun?"
Cevap vermek istemedim, başımı kaldırıp göz kapaklarımı açıp kapayarak ağlamamın geçmesini bekledim.

"ağlarken çok çirkin oluyorsun, sanırım ağlamayıda yasaklayacağım sana."

"bana yardımcı olacak teselli bu değil Çağan."

"yalan söyledim zaten, çirkin değilsin ama hala ağlamak yasak. Ben mutfağa gideceğim, döndüğümde o gözlerin kurumuş olsun."

Elimin tersiyle göz kapaklarımı silip derin bir nefes aldım... Hayır Gazel saçma sapan şeylere ağlamayacaksın, güçlü kal. Dedim kendi kendime ve az da olsa sakinleşmeye başardım. Çağan döndüğünde,
" Alışverişe gidelim hiçbişey kalmamış. "
Gülümseyip o iri biçimli elini bana uzattı. Ben o kadar şoke olmuştum ki bırak adım atmayı elimi bile uzatamamıştım.
"Peki, madem..." dedi yanıma yaklaşırken ve hiç beklemediğim birşey yapıp beni kucağına aldı.
"Çağan tamam yürürüm ben, indir... Belini inciteceksin."

"Sen bu kadar hafif miydin, sana kilo aldırmamız lazım." dedi odadan çıkarken. Güldüm. Dış kapının önüne gelince beni yere indirdi.
Üzerime deri ceketimi geçirdim. Çağan da kendininkini...

-----

Markete vardığımızda,
Girişten bir alışveriş arabası alıp," ben pek anlamam dolaşırken nelere ihtiyacın varsa arabaya doldurursun" dedi. O sırada yanımızdan arabanın içine oturmuş babasıyla birlikte alışveriş yapan küçük bir kız çocuğu geçti. Çağan'ı dürtüp "biliyor musun küçükken bunu çok kıskanırdım hep bende oturmak isterdim arabanın içine ama–" Bir anda beni sanki hafif kaz tüyünden yapılmış bir yastıkmışım gibi kaldırıp alışveriş arabasına koydu.
"Peki o zaman. Artık kıskanmazsın."
Arabayı itmeye başladı. Boynumu kırarcasına kafamı arkaya çevirip şaşkın gözlerle Çağan'a baktım.
"Kural..." deyip kaşlarını çattı. Birşey hatırlamaya çalışır gibi kafasını yana eğdi "Kaçta kalmıştık?" beş saniye içinde pes edip, "Her neyse" dedi. "bana böyle bakmak yasak. Dön önüne" Gülümseyip önüme döndüm.

Yiyecek reyonundan birkaç hazır yiyecek aldık. Çikolata reyonu önündeyken çikolata kolilerinden üç tanesini sepete attı.
"Yersin sen," diyerek. Çaktırmasamda hoşuma gitt beni düşünmesi.
Arabanın hızı yavaşlayınca arkamı döndüm
"çok mu ağırım?"
"kol kaslarımı hafife alma bence."
Durduğumuz reyonda "Bunlardan hangisini almamız lazım" sorusuna cevap vermek için kafamı çevirdiğimde bir elinde bebek bezi diğer elindeyse bir markanın gece pedi vardı. O an utançtan kıpkırmızı olduğuma yemin edebilirim. "Gerçekten..." dedim gözlerimi kısarak "ne yapıyorsun?!"
"Neden utanıyorsun ki? Hayatın gerçekleri bunlar. Nolur nolmaz alalım birkaç tane. Bir sürü çeşit var burda, anlamadım." Tek kaşını kaldırdı bir sağ eline bir sol eline bakarken. "Cevap vermek için neyi bekliyorsun Gazel?"
"Sağ elindekinin bebek bezi olduğunu fark etmeni bekliyorum," dediğimde sağlam bir kahkaha attı ve, "sağlam olur işte," dedi. Elindeki bebek bezini alıp rafa yerleştirdim diğer elindeki paketi alıp bacaklarımın altına sıkıştırarak kollarımı göğsümde birleştirdim "Yürü..." önüme döndüğümde "lazım olur," diyerek arabaya bir paket daha fırlattı.
Kozmetik reyonunun önünden geçerken yavaş sürdü birşey istememi bekliyormuş gibi, ojelerin yığıldığı sepeti önünden geçerken yarısı yenmiş siyah ojeli parmaklarımı oje kutularının üzerine dokundurdum "istersen alalım." dedi görünce "Hayır, gerek yok" dedim. Ama dinlemeyip sepetten rastgele üç beş tane ojeyi avuçlayıp kucağıma koydu.
Kasaya vardığımızda arabadakileri teker teker kasaya bıraktı, en son ben kalınca kolumdan tutarak inmeme yardım etti.
"Kapıda bekle beni, geliyorum."

—————————🌼——————————

Çağan'ın evine geldiğimizde ikimizde poşet taşımaktan yorulmuştuk, derin nefes vererek koltuğa oturdum. Oda elindeki poşetleri ortaya fırlattı ve yanıma oturarak sigarasını yaktı. Bir süre sonra deri ceketini çıkarıp yan tarafa fırlattı. İçine giydiği beyaz tişörtten markette bahsettiği kol kasları çok net görünüyordu. Ne çok fazla ne de çok azdı tam orta düzeyde kendine has bir vücut tipi vardı. Biraz daha ona bakarsam kurallardan birini çiğneyeceğimin farkına varıp önüme, televizyona döndüm. Duvardaki siyah saat, saatin üç olduğunu gösyeriyordu. Normalde bu vakitlerde hep uyurdum. Ama dayanmıştım, televizyonu izlerken görüntü yavaş yavaş gidiyordu. Çağan'ın beni dürtmesiyle irkildim. "burda rahat edemezsen odamda uyuyabilirsin." Başımı sallayıp uyumaya devam ettim. Beni kaldırıp kolumdan tutarak odasına götürdü, yatağına yatırdı ve ışıkları kapatarak odadan çıktı..

Gece hızlı soluklarla irkilerek uyandığımda saçlarım ıslanmıştı terlememden, rüyamı pek hatırlayamıyordum ama kalp atışlarımı hızlanışı kat kat artmıştı. Kalkıp mutfağa ilerledim su içmek için, Koridorda yürürken kapısı açık kalmış salona çevirdim başımı uyuyordu, onu uyandırmak istememiştim devam edip sakinleşmeye çalışarak mutfakta durdum dolaptan bardak alıp musluğu açarak doldurdum ve kafama diktim. Arkadan bana dokunan eli hissedince irkilerek kafamı çevirdiğimde saçları dağılmış uyku sersemi, kısık gözleriyle bana bakan Çağan'ı gördüm.
"Ne yapıyorsun burda sen gece gece."
"kabus gördüm, su içmeye geldim."
Başını sallayıp oda bir bardak su içti "sanırım ben de gördüm." merakla, "anlatsana."dedim." Ayça'yı onu öldüren adamla birlikteyken gördüm, galiba kafayı yiyiyorum. "
" o zaman ben de kafayı sıyırıyorum çünkü, sana saçma gelicek ama Gökberk'i zombiye dönüşürken gördüm. Çok iğrenç ve korkunçtu gerçek sandım bir an. "
Sırıtarak," kesin Ebrar çevirmiştir onu" dedi ben de güldüm.
"Ee basacak mısın şu partiyi."
"Evet.. ya da hayır, sanırım bilmiyorum.."
"O tarihin iki gün sonra olduğunu biliyorsun ama değil mi?"
Kaşlarımı kaldırarak "ciddi misin?" parmaklarımla hesapladığımda doğru olduğunu fark ettim. "off doğru ya ne yapıcam ben" ellerini havaya kaldırarak alt dudağını kıvırdı.
"sen de gel" dedim
"neden"
"tek başıma yapamayacakmışım gibi geliyor"
"Bakarız."
"sen gelmezsen Burakları çağırırım."
"Emin ol Burakla gidersen tek gitmenden daha çok rezil olursun."
Tedirgin bakışlar atıp en son gruba yazmaya karar verdim.

            .           -SQUAD

GAZEL: Basmam gereken bir doğum günü partisi var gelmek isteyen?

BURAK: Konum at, indirelim hepsini!

OZAN: Gazel saat sabahın beşi farkında mısın?

GAZEL: İki gün sonra işte, yazmayı unutmuşum.

BURAK: Zaman mekan fark etmez yeter ki hepsini dövelim.

OZAN: Salak salak konuşup kızı korkutma

GAZEL: Ben gereğini yaparım, yanımda olun yeter.

Mesajları okuyan Çağan'a zafer gülüşü attım,
"sen de geliyorsun değil mi?"
"Bakarız dedim."
"Tamam geliyorsun,"
Bana göz devirip mutfaktan çıktı..

DUYGUSUZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin