Multimedya : Burak
Sabah gözlerimi açtığımda elime telefonu aldım, saat öğlen iki olmuştu "yuh!." kalkıp elimin tersiyle gözlerimi ovalayarak odadan çıktım. Koridordan dönerek banyonun kapısını tıklattım, ses gelmeyince içeriye daldım. Aynadaki yansımam, kanlanmış gözlerden.. Dağılmış saçlardan ibaretti.. İhtiyaçlarımı karşıladıktan sonra kapıdan çıkacakken gözüme birşey takıldı.
Siyah bir kibrit kutusu... Ondan kalan izleri toplamak çok hoşuma gidiyordu, elime alıp hızla banyodan çıktım. Salona vardığımda içeride yoktu, gitmiş olabileceği olasılığını düşünerek onu aramak için mutfağa girdim. Oradaydı, masada sigarasını içiyordu elimdekini arkama saklayarak "Günaydın" dedim. Bana işkillenerek bakıp, "ne saklıyorsun arkanda" diyerek tek kaşını kaldırdı. Boş ellerimi kaldırıp gösterdim, "hiçbirşey"
"Beni içeride bekle, tost hazırlayacağım."
"Tamam" diyerek yol aldım.. Koltuğa oturduğumda arka cebime attığım kibrit kutusunu çıkarıp gülümsedim.
Kısa süre sonra elinde tostlarla geri döndü. Benimkini uzatıp, diğer elindekini ısırarak karşıma oturdu. Kaşlarımı çatarak,
"Sucuk sevdiğimi söylemedim" dedim. Bana bakmadan "Hayır, seviyorsun." diyerek tostunu yudumlamaya başladı. Tekrar kaşımı kaldırıp, "nerden vardın bu kanıya?"
Bana uzun bir süre baktıktan sonra "tipinden anladım." dedi.
Haklıydı, seviyordum ama tostu u bana sormadan hazırlaması sinirimi bozmuştu, nasıl herşeyden bu kadar çok emin olabiliyordu?Tostumuzu bitirdikten sonra "Bugün biryere gitmek ister misin?" dedi. Başımı salladım, "bilmem... Olabilir." Bu çocuk... Beni düşünmesi çaktırmasamda çok hoşuma gidiyordu. Gökberke karşı olan hislerimi tamamen bitirebilmiş olsaydım ona aşık olabileceğimden emin olduğumu söyleyebilirdim fakat aynı şeyleri onunda hissedebileceğini dile getiremezdim çünkü ölen bir sevgili vardı karşısında...
Evden çıktığımızda iri adımlarına yetişmeyi umarak yürümeye çalışıyordum "Çağan, yavaş ol! Yetişemiyorum sana."
dediğimi duyunca adımlarını yavaşlattı. Yol boyunca hiç konuşmadık sadece o yavaşlamaya ben ise hızlı yürümeye çabalıyordum. Yemyeşil çimenlerden ve koskoca ağaçlardan oluşan bir ormanın önünde durduğumuzda bana dönerek
" geldik, "dedi. Şaşkın suratımı ifadesiz hale getirip gülümseyerek, "ne yapacağız burda?"dedim. Düşünür gibi yapıp kafasını yana eğdi "bilmem." bu dediğini daha önce tahmin etmişim gibi yapıp tekrar ağaçlara döndüm ve yürümeye başladım. Oda elleri cebinde, yanımdan yürüyordu. Beni sollayarak önüme geçtikten sonra vücudunu bana dönerek geri geri yürümeye başladı.
"biliyor musun?" kafasını öne eğerek, "seni sevgilime benzetmiştim ilk gördüğüm zamanlar... Tanıdıkça, ona daha çok benziyorsun" sonra durdu. Başını kaldırıp gözlerimin içine baktı. "gözlerin... onunkilerde böyleydi." diyecekleri bittikten sonra vereceğim cevapları dinlememek için önüne dönüp daha da hızlandı. Normalde bu söylediklerine sevinmem mi gerekiyordu bilmiyordum, içten içe böyle bir adamın kalbinin benim için asla atmayacağını düşündükçe üzülüyordum. Yutkundum.. Yaşadıkları çok kötüydü, kendim için değil onun için yanına yaklaştım, "Çağan... sevgilin için artık yapabileceğin hiçbirşey yok, kafana taktıkça kendini üzüyorsun." acı içinde gökyüzüne baktı "doğru," Tekrar bana döndü, "ben acıktım birşeyler yiyelim mi?" Başımı salladım "ben de". Hemen konuyu değiştirebilmesi, acıya akışkan biri olmasını öne sürerken ben hala onun için üzülüyordum o ise unutmuştu bile...
Sürekli, hızla değişen ruh hali merak içinde bırakıyordu beni, sonu olmayan Derin bir merak...Simsiyah, koyu dekorasyonları olan bir restorana geldiğimizde, az önceki konuştuklarımızı sanki hafızasından silmiş yepyeni bir kişiliğe bürünmüştü..
Sandalyemi çekerek masaya oturduğumda karşıma geçip oturdu, başını elleri arasına alıp saçlarını karıştırarak gözlerini kapayıp bekledi uzun süre "Çağan? İyi misin, neyin var?" kafasını kaldırmadan, "galiba deliriyorum." şaşkın şaşkın onu izliyordum, dişlerini sıkarak masadan kalktı ve lavabo olduğunu anladığım yere gitti. Ne olmuştu bu çocuğa şimdi durup dururken sanırım gerçekten iyi değildi. Masadan kalkıp peşinden gidecekken erkekler tuvaletine dalmamın komik olacağından ötürü geri oturdum. Garson geldiğinde birinin daha geleceğini söyleyip geri çevirmiştim ama Çağan hala gelmemişti. Bakışlarını üzerimde farkettiğim en az otuz yaşlarında, iş adamı görünümlü pişkin pişkin sırıtan adam beni korkutmaya yetmişti, telefonumdan gelen bildirim sesiyle irkildim.SQUAD
BERKE: Bana uyar, ben gelirim.
BURAK: Ooo siz buralara uğrar mıydınız Berke bey.
BERKE: Sabahın beşinde konuşursanız uğramam..
Başımı kaldırdığımda karşımda buldum çirkin bakışlar atan adamı.
"Merhaba güzel bayan, yalnız mısınız?" başımı sallayarak,
"Hayır, gelir birazdan arkadaşım."
Garsona el işareti yaparak içecek birşeyler istedi. Sinirlendim, "Beyefendi masanıza gider misiniz lütfen!"
"Takılalım biraz, sonra..." konuşmasından anladığım kadarıyla sarhoşu, bu beni daha da korkuturken gitmesi için sert konuşmaya başladım. "Gider misiniz artık!!"
"zor kız tavrı ha? Oynayalım bakalım.."
"ne oyunu ya! Kalk lan masamdan!" Elimi sertçe masaya vurarak sinirimi yansıttım. Bileğimden tuttu dişlerini sıkarak, "sussana herkes bize bakıyor."
"Ya bırak!!" daha da sıktığında bu sefer sınırlarımı zorladı, "Bıraksana lan orospu çocuğu!"
Aniden gelen gürültüyle heryerde sessizlik oluştu. Etrafa saçılan cam parçaları, Çağan'ın elindeki kırık şarap şişesi, şaşkınlıkla buraya bakan garsonlar...
Elindeki şişeyi yere attı ve kolumdan tuttu
" koş!! " korkudan sızlayan bacaklarımla koşmaya çalıştım, beni çekiştirirken bacaklarımı hissedemiyordum vücudumdan kaynar sular dökülmüştü sanki, benzim in benzimin beyazladığını bile hissedebiliyordum uzun bir süre çekiştirilerek koştuktan sonra artık ayaklarım dayanamayıp beni frenledi, yere yığılıp kaldım. Ellerimi arkama koyup dayandım asfalta, o ise ellerini bacaklarına koyarak eğilip nefesini düzene sokmaya çalışıyordu,
"seni koruyamadığım için özür dilerim çimen göz."
cevap verecek halde değildim, yere yığılıp kalan bedenimi kaldırmak için Çağan'dan destek aldım. Deniz kıyısındaki bankalardan birine oturduk, bize su almak için midyecinin yanına gitti. Geldiğinde elinde su ve kova vardı.
"Midye sever misin?"
"Hayır, sağol"
"Ben de sevmem sana almıştım." diyerek bankın yanına koydu. Bu halde bile beni güldürmeye yetiyordu, kıkırdayarak öbür tarafa döndüm. Uzattığı suyu alıp kafama diktim, diğer yarısınıda o içti..🌼🌼🌼
İzlediğim dizi reklama girince diğer kanalları geziyordum ki en sevdiğim diziyi buldum. Çağan salondaki masada çetenin diğer üyeleriyle bilgisayardan oyun oynuyordu, "Bu dizi çok saçma" dedi birden.
Kulağında oyun kulaklığı vardı nasıl duyabiliyorsa diziyi acaba. "Kulağında o kulaklıklar varken, ayrıca silah sesleri buraya geliyor, nerden ulaştın bu düşünceye izlemiyorsun bile." Beni şaşırtarak kafasını arkaya çevirdi diğer kulağının üstüne yerleştirmişti kulaklığı, yani ben onu oyuna odaklanmış sanarken o herşeyi duyuyordu.
"saçma falan değil birkere gayet güzel."
Başını sallayıp oyuna devam etti.Diziden gelen sesler;
"ama ben, ben sana beş yılımı verdim. Böylece çekip gidemezsin..." çırpınışları çocuğun canını yakarken, gözlerinden akan yaşlarla kızın alnından öptü. "Güven bana ikimiz için de en iyisi bu, gitmeliyim.. Sana zarar veriyorum." kız dizleri üstüne çöktü yalvararak, "ne olur gitme sensiz yaşayamam bırakma beni."
Çocuk kızı kaldırmaya çalışarak "zorlaştırma lütfen gitmem gerek.. Seni seviyorum Zeliş."
"Baran.." salya sümük ağlayan kız yere çöktü bitmiş halde, çocuk ise yutkunarak yürüdü ve vapura bindi.Çağan tekrar laf attı, "saçma.."
Islanmış gözlerimi silerek, "neresi saçma ya!"
"gerçek aşk bu değil."
"neymiş çok bilmiş beyefendi?""Eğer gerçekten birbirlerini sevselerdi bırakıp gitmezdi. 'sana zarar veriyorum..' düpedüz yalan..
'seni kendimden koruyamıyorum.' palavra.
O kızı sevdiğinden emin olsaydı, kendisinin ona zarar vermemesi için gittiği gibi, gittikten sonra kızın zaten; fiziksel olarak düşünme, ruhsal olarak canına kıyacağını bilirdi. Yani çimen göz, giderse kız daha çok zarar görecek, bunu göz ardı edip gidiyorsa belli ki sevdiği başka biri var ya da duygularından emin değil. Muhtemelen ilerleyen bölümlerde tutar başka bi kadının elinden, aşığım diye getirir. "" izledin mi? " Bu diziyi iki kez bitirdiğimden biliyordum ve sonu gerçekten de böyleydi.
" Hayır. "
Düşünce yapısına hayran kalıyordum doğrusu, nasıl herşeyden bu kadar emin? Nasıl herşeyin sonunu bilebiliyor? İleri görüşlü bir insandı ve tanıştığımızdan beri bir kere bile tökezlediğini görmemiştim..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUYGUSUZ
De Todoo çok sevdiği sigarasını aldı dudaklarının arasına ve ciğerlerine çekti. Artık hiçbişey hissedemiyorum Gazel.. ------------🌼-------------- Herkes tarafından küçük görülen okulun ezik kızı Gazel yakın arkadaşı tarafından ihanete uğrar ve yaz tatili...