🌙
Uyandığımda , odamda olduğumu farkettim. Üzerim örtülmüştü . Hemen doğrulurken evi gezdim. Kimse yoktu ve Ege gitmişti. Gecenin bir yarısıydı ve yağmur az da olsa yağmaya devam ediyordu.
Kendimi yatağıma geri bıraktım ve ellerimi iki yana uzatarak tavana baktım bir süre. Ben cidden ne yaşıyordum?
Saçma bir hırs gözümu bürümüş ve içten içe yarışı kaybetmelerini , bana muhtaç olmalarını bekliyordum. Bencillik yapmıştım ve kendimi kötü hissetmiştim.
Bir insanın güveni kazanılan en zor şey olabilirdi ve ben bir anda bu grupta Sibel'in yerini almak konumunda bulunduğum için benden nefret etmesi doğaldı. O grup onunda kariyeriydi. Yarışı kaybetmeleri hepsi için geleceklerini etkileyecekti.
Buna benim aptal seçimim karar veriyordu üstelik. En azından yarışı kazanmalarını bugün Ege'nin yaptıklarına karşılık sağlayabilirdim.
Yarın tam olarak Sibel'in kolunu incitmesini bekleyip, yarışı kaybetmek üzereyken karşılarına çıkıp , bir kaç kendini beğenmiş söz sıralayıp , kendi aklımca haklı duruma gelerek , hepsinin bana yalvarmasını beklemek falandı. Sonra ne yapacaktım ? Yarışı bilerek kaybetmelerini sağlayacaktım .
Evet , aptalca planım tam olarak buydu.
Peki ben bunu neden yapmayı istemiştim? Sadece yarışı kaybetmelerini de izleyebilirdim, yarışı kazanmaları için iyi dileklerde bulunabilirdim, rakip bir gruba girebilirdim ; ama hayır ben bana muhtaç olmalarını , karanlık zamanlarında buldukları bir ışık gibi bana tutunmalarını istemiştim.
Ben ... Sibel'in yerini almak istemiştim.
Bir an bunları düşündüğüm için kendimden nefret ettim. Bu kadar hırs bürümemeliydi gözümü.
Sibel'i sevmesem bile , o arkadaşlarını kıskanmakta haklıydı. O grubun bateristi ben olsam ve başka bir kız bir anda gelip baterist olarak yerime geçmeye çalışsa ben de ortalığı karıştırırdım.
Kendime hakim olmalı ve bu aşırı özgüvenimi bir kenara bırakmalıydım belkide. En azından Karambol'e ilk ve son darbemi böyle vurmamalıydım. Beni kötü hatırlamamalılardı. En azından Demet için , en azından Ege'nin bugünkü iyiliği için.
Uykum iyice kaçtığında yatmanın bir şey ifade etmediğini farkettim ve alt kata , baterimin yanına, indim.
Yarın bilerek yapacağım yanlış notaları ve vuruşları çıkardım . Orijinal haliyle bir kez yavaşça çalmaya başladım.
Bu hatalı hale o kadar alışmıştım ki orijinal parça çok zor gelmişti.
Saatlerce defalarca baterinin başında orijinal parçaya çalıştım . Ama bir türlü yapamıyordum . Tekrar denedim . Tekrar ve tekrar.
Ama olmadı.
Deniz , bu parçayı çalmayı beceremedi ve yarın onun yüzünden Karambol kaybedecekti. Belki Demet bile ona kırılacaktı. Tüm grup ondan nefret edecekti.
Bir insanın nefretini kazanmaktansa saygısını hak etmeyi isterdim.
Sinirle ayağa kalktım ve davula bir tekme geçirdim . Davullar ve ziller etrafa saçılırken bagetlerin ikisini de duvara fırlattım ve ağlamaya başladım .
Ter içinde kalmıştım ve yarışa 1 günden az kalmıştı. Yere dizlerimin üzerine çöktüm. Her şeyi ben mahvedecektim ve büyük bir vicdan azabı çekiyordum .
Bana muhtaç olucaklarını düşünmüştüm aptal ben , yarışı kaybettikten sonra hepsi nefret edeceklerdi . Ama yarışı kazansaydık , bana saygılarını kazanacaktım . Bu yeniden gruba girebilme şansı demekti.
Bunu yapabilirdim. Yıllarca bateri çalan bendim . Ben bir bateristtim ve yapacaktım.
Sakin olmaya çalışıp saçlarımı tepeden topuz yaptım ve gözyaşlarımı sildim. Gerekirse sabaha kadar asla uyumayıp hatasız çalana kadar , kollarım bile kopsa çalacaktım.
Bateriyi topladım ve bagetlerimi aldım. Oturduktan sonra orijinal hızdan daha yavaş bir şekilde , parça parça ayarladım ve çalmaya başladım.
Ellerim acıyordu ve ben çok terlemiştim. Parmaklarım yer yer soyulmuş ve nasır tutmuştu. Bileğim ağrıyordu ama git gide daha iyi iş çıkarıyordum.
Saatin kaç olduğunu bilmiyordum çünkü telefonu elime almamıştım bile. Tek bildiğim bu şarkıyı tamamlamadan burdan kalkmayacağımdı.
Nihayetinde saatler geçmiş , ellerimde bir kaç yara bandıyla kusursuza yakın çalıyordum. Elimde soyulan yerler çok sorun yaratmıştı ve parçanın sonunda cidden dayanılmaz bir acı yaratıyordu ama sonunda başarmıştım .
Hızla yukarı kata çıktım ve saate baktım. Öğlen 1 olmak üzereydi ve ben gece yarısından beri durmadan bateri çalıyodum. Hemen bir duşa girdim çünkü fazlasıyla terlemiş ve kızarmıştım.
Soğuk suyu açtım ve elime köpük alıp saçlarımda gezdirdim. Gözlerimi kapatıp birazdan yapacağım şeyleri düşündükçe gerilmiştim. Ama kafama yaptığım masaj biraz da olsa beni rahatlatmış ve sakinleşirmişti. Yere oturdum. Duvara sırtımı yasladım ve ağlamaya başladım.
Büyük bir pişmanlık hissediyordum . Fazlalık gibi hissetmek cümlesinin tam olarak öznesi bendim çünkü. Köpükler yavaş yavaş akmaya başlarken gözüme kaçanlar olmuştu ama ben şuan bunu bile umursamayacak kadar kötü bir haldeydim.
Üşüdüğümü farkettiğimde ayağa kalktım ve suyu kapattım. Hemen bornozumu giydim ve odama geçtim.
Elimdeki ıslak yara bantlarını çıkardım ve yenilerini taktım. Yaralar sızlıyordu ama bu şuan önemseyebileceğim en son şey bile değildi.
Yaklaşık 1 saattir soğuk suyun altında durmuşum. Üşüyordum ama bunu önemsemedim. Fön makinesini prize taktım ve saçlarımı kurutmaya, Ardından düzleştirmeye başladım.
Makyajıma özenmemiştim bile. Günlük klasik bir makyaj yaptım. Çok yorgundum ve yatsam 3 gün aralıksız uyuyabilirdim sanırım.
Her şey hazır olunca giyinmeye başladım. Sahneye çıkabilme ihtimaliyle biraz kendime özenmem gerekirdi sanırım. File çorap giydim. Üzerine siyah dar yüksek bel yırtık pantolonumu.
Üzerime göbeğimi açıkta bırakan büstiyer formunda siyah bir şey giydim. Siyah beyaz kareli gömleğimi de aldım ve düğmelerini tamamen açarak omuzlarımı açıkta bırakıp belimden bağladım.
Güzel görünüyordum sanırım. Abartılı olup olmadığım konusunda emin değildim ama idare etmeliydim.
Son olarak bulduğum bir kaç zincir kolyeyi de taktığımda artık hazırdım.
Ayağıma kombinime uyan siyah ayakkabılarımı giydim. Yanıma bagetlerimi aldım.
Sibel'in bileği hala kötüydü ama bir ihtimal çalmayı bırakmayabilirdi ve ben sahneye hiç çıkamadan onlar yarışmayı kaybedebilirlerdi. Bu ihtimal de vardı ama emeklerimin boşa gitmesini de istemiyordum.
Artık kafama fazla takmadan sakin olmaya çalıştım. Derin bir nefes aldım ve yavaşça verdim. Aynadan son kez kendime baktım ve hazırdım.
Evden çıktım ve caddeye ilerleyip bir taksiye bindim. Yarışın yapılacağı alan buraya biraz uzaktı.
Bugüne kadar kendime ne kadar güvendiysem şuan o kadar gerilmiştim ki özgüvenim yerlerdeydi. Başaramazsam korkusu , fazlalık gibi hissetmek , gruba bir borç ve vicdan azabı....
Bu kadar çok duygu birleşince sakin kalmak mümkün olmuyordu .
Kazanmak zorundaydık , kaybetmek ihtimali olamazdı , kaybetmek bir seçenek bile değildi.
Kazanmak zorundalıktı.
Taksi durduğunda ücreti ödedim indim. Kapıyı kapattığımda bir süre büyük alanı izledim.
İşte şimdi, Başlıyordum.
.
.
.
.
🌙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARAMBOL ||Yarı Texting
ChickLitBuraya edebi kitap açıklaması yazmam gerekiyor sanırım. Neyse. Bu kısa bir hikaye . Karantinada sıkılanlar topluluğu, Hala ne duruyorsun ? İçeri gel. 05***: "Hoşçakal"