Alarmımın çalmasıyla uyandım. Ardından günlük klasik rutinlerimi yaptım ve hazırlanmaya başladım.
Evden çıktığımda hava kapalı ve karanlıktı. Gri bulutlar vardı. Bu havaları çok severdim genellikle ve ruh halim daha ciddi olurdu. Yani bu yaptığım işe daha fazla odaklanmam demekti.
Demir kapıyı itip içeri girdiğimde merdivenleri indim. Salona yönelince içeride Demet ve Savaş vardı. Yan yana oturmuş muhabbet ediyorlardı . Ben girince toparlandılar. Demet ayağa kalktı ve bana sarıldı. 'Hoşgeldin' dedi. Ben de ona sarıldıktan sonra yanlarına oturdum .
Savaş bana bakarak "Diğerleri gelsin de çalışmaya başlarız." dediğinde kafamla onayladım.
Demet ,"aklınızda bir şarkı var mı? Gerçekten bizi zorlayacak bir şey seçmeliyiz çünkü karşımızda ne derece bir grup var bilmiyoruz." dediğinde Savaş kafasını geriye yaslayarak "Düşündük bir kaç bir şey ama bu grubumuzun ortak bir kararı olmalı herkes gelince konuşalım." dedi.
Biraz zaman geçtiğinde Savaş gözlerini biraz kapatmıştı ve kafası Demet'in omzuna düşmüştü. Buradan bakınca yakışıyorlardı aslında.
Demet'e doğru bakınca gözlerimiz kesişti. Ben de bakışlarımı başka yöne çevirdim.
Çok geçmeden kapıda Ateş belirdi sonra koşarak yanımıza gelip koltuğa atladı ve yanımıza oturdu.
Savaş'ın kafasına vurdu ve onu uyandırdı. "Kalksana lan Demet'in omzunda uyuyosun bide. Buldun rahat bir yer tabi uyu hemen." demeye başladı.
Sonra bana döndü ve bir kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. "Naber be Deniz?" Ben de haraketsiz durarak "İyiyim , sen?" diye sormuştum.
Ateş,"İyiyim be ben de. Ne yapalım iş güç işte. " deyip bir yaşlı teyze edasıyla yakarmaya başladı. "Deniz bee benim de bu aralar belim ağrıyor sen de de oluyor mu?"
Ben cevap vermeyince kolunu çekti ve beni biraz itip suratıma baktı. "Kız Deniz , Ben yaşlandım sen hala gençsin hiç kırışıklığın bile yok."
Sonra kollarını bağladı ve "Küstüm hep böyle oluyo zaten hep ben yaşlanıyorum." diye bağırmaya başladı ve kucağıma kafasını koyup ağlamaya başladı. Kollarını da kafasına koymuştu.
Demet'e 'kurtar beni' bakışımı yolladım ve o ''Sakin ol düzelir az sonra." dedi.
Savaş bizi umursamıyor gibiydi ve kafasını koltuğun kenarına yaslayıp uyumaya devam etti. Sonra Ateş kahkahalarla gülmeye başladı. Kollarını da belime sarıp bir süre uzunca güldü.
Sonra benden destek alarak kalktı. Oturduğunda omzuma yine kolunu atıp beni kendine çekti ve "Alış Deniz'ciğim. Bu öyle bi günaydın mesajıydı." deyip saçlarımı eliyle karıştırmaya başladı.
Sonra Savaş benim durumumu anlamış olacak ki gözlerini hafifçe aralayarak "Ateş kendine oynayacak birilerini arıyor fazla yüz verme senin iyiliğin için." dediğinde ,Ateş ona küçük yastıklardan birini fırlattı ve bana "Denizciğim sen takma bunu. Biz iki yaşlı teyze güzel anlaşacağızzz." dediğinde ben büzüşmüş bir halde eziliyordum.
İçeri bir kaç adım sesi geldi ve gelen kişi koşup beni Ateş'ten kurtardı.
Saçlarımı yüzümden çekip gelenin kim olduğuna baktığımda isimsiz olduğunu gördüm.
Bana hafifçe gülümseyip Ateş ve benim aramıza oturdu. Sonra Ateş'in kafasına hafifçe vurdu ve "Rahat bıraksana kızı oğlum." deyince Ateş çok umursamadı. Ve biraz önce tüm bu olanları o yapmamış gibi bir ifadedeydi.
Son olarak Ege geldi ve karşıdaki sandalyelerden birini karşımıza çekip ters koydu ve bize doğru oturdu.
Sonra "Evet arkadaşlar hadi başlayalım." dediğinde Savaş konuşnaya başladı. "Hangi şarkıyı yapacağımıza karar verelim önce."
Ege yerinde biraz kıpırdandı daha sonra "Benim aklımda 2 parça var. İsterseniz onlardan seçelim ama tabiki şarkı önerisi varsa alabiliriz. "
Kimseden ses çıkmayınca Ege konuştu."Radioactive veya sweather weather düşünüyorum ben ."
İsimsiz,"İyi de radioactive ile daha önce başka bir yarışa katılmıştık. Tek plaka 'başka parçay hazırlanmaya mı korktunuz .' gibi şeyler söyleyip moral bozacaklar. Hem sen de biliyosun Demet bazı çıkışlarda hata yapıyor." deyince herkes kafasıyla onayladı.
Demet,"Sweather weather güzel aslında ama bilemedim çok haraketli gelmiyor diğerlerine göre."diyince herkes ne yapacağımızı bilemez gibi baktı.
Ben de ruhsuzca "Bence Linkin Park numb olmalı." dedim.
Bir süre düşündüklerinde isimsiz "Bence de bu olmalı." dedi. Ege düz bir şekilde bana bakıyordu. Sanırım hangisinin daha iyi olduğuna karar vermeye çalışıyordu.
Savaş "Linkin Park daha haraketli ve enerjimiz jurilere , seyircilere geçerse bizim kazanma şansımız artar." deyince kafamı salladım ve "Zaten bu yarışmayı stratejik olarak kazanmamız gerekmez mi? Karşı grubun moralini bozabildiğimiz kadar bozmalıyız. Haraketli ve enerjik bir şarkı bizi bir adım önde yapar." dedim.
Demet de onayladı ve "Zaten her şey psikoloji. Bence numb olmalı." Daha sonra Savaş ve isimsiz de Numb olmasını istediler. Ege hala düşünüyordu ve en sonunda karar verdi. "O zaman Numb olması daha mantıklı görünüyor. Fakat Deniz," deyip bana baktı. Bir kaç saniye durup devam etti. "Bu şarkıda bateri biraz daha ön planda ve en iyi performansını sergilemen gerekir. Hepimiz kusursuz olmalıyız ama Numb kolay bir parça hiç değil."
Dik bir konuma gelip Ege'ye ifadesizce bakmaya devam ettim."Bana güvenmiyor musun?"
Resmen bi bakışma savaşına girmiştik ve gözlerimi asla çekmedim. En son pes etti ve bakışlarını kaçırdı. "Sibel olsa asla düşünmezdim bunu ama sen bir Sibel değilsin." dediğinde biraz sarsılmış hissediyordum.
Bunu beni kırmak için değil de kendime gelmem gerektiği için söylemiş olduğuna emindim.
Uzun süre kimseden ses çıkmadı. Sessizliği de en başından beri tek kelime etmeyen Ateş bozdu. "Gerginliğin sırası değil be kendinize gelin. 1 ay süre var ve bizim çok fazla çalışmamız gerek böyle aptal şeylerle kafanızı bozmayın. " bunu Ege ve bana demiş gibiydi daha çok.
Ateş çok garip biriydi aslında. Gerektiğinde insanın kafasını topluyor ve gerektiğinde fazla ciddi oluyordu. Onu ilk gördüğüm gün gibidydi. Sonra bana döndü ve "Deniz sen de fazla ego yapma. İşine bak yeter." dediğinde sanki yerimi belli etmek istemişti.
Bir şey demedim ve Ateş'in yüzüne bile bakmadım. İsimsiz varlığını belli etmek ister gibi omzuma elini koydu ve "Gitmesenize kızın üstüne." dedi.
Ben yine kendimi savunmak için bir harakette bulunmamıştım ve hızla ayağa kalkıp salondan çıktım.
Yukarı kata çıktım ve lavaboya girdim. Başım dönüyor gibiydi ama kendimi sakinleşirmek için ellerimi ve yüzümü yıkadım. Fazla hızlı nefes alıyor gibiydim ama buna tam karar verecek bilincim bile yoktu.
Yer haraket ediyor gibi geldiğinde duvara tutundum. Bir süre toparlanmaya çalıştım ama durum daha kötüye gidiyordu. Ellerim titriyordu ve benim gözlerim kararıyordu. Yere oturdum ve beklemeye başladım. Neyi beklediğimi de bilmiyordum ama birinin beni kurtarmasını istiyordum sanırım.
.
.
.
.🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARAMBOL ||Yarı Texting
ChickLitBuraya edebi kitap açıklaması yazmam gerekiyor sanırım. Neyse. Bu kısa bir hikaye . Karantinada sıkılanlar topluluğu, Hala ne duruyorsun ? İçeri gel. 05***: "Hoşçakal"