Yıkık Şehir.

66 29 1
                                    

Lavabodan çıkıp salona girdim ve çok uykumun geldiğini söyleyip Arasla kalktık.
Herkesle vedalaştım.
Şuan Rüzgara bir şey belli etmemeliydim.
Eve vardığımızda odama çekildim.
Mesaja tekrar tekrar tekrar baktım.
Açıkcası Rüzgarın böyle birşey yapacağına asla inanamazdım.
İnandıramazlardıki...
Ama içimde bir yerlerde bir şeyler vardı..
Bir korku vardı.
Gittikçe büyüyen bir korku.
Gözümden akan yaşlar durmaksızınlaşırken içeri Aras girdi.
Duraksadı.
"Rüya ne oluyor?" hemen yanıma geldi.
"Aras" dedim. Gözümü kapatırken.
"Ne oldu Rüya anlatsana."
Başımı ona çevirdim.
"Aras sanırım Rüzgar beni aldatıyor."
Gözleri kocaman oldu.
"Ne?! Saçmalama ne alaka? Sen döneminde falanmısın nereden çıkardın?"
Mesajı açıp telefonu ona doğru tuttum okuması için.
Mesajı okuyunca donakaldı ama hemen toparlamaya çalıştı.
"B-bu doğru olamaz. Büyük ihtimalle Rüzgara takık biri montajlamıştır bunu ya. İnanma sen."
Başımı sağa sola salladım.
"Bilmiyorum." Aras beni kendine çekti ve kolları arasına aldı beni..
Bende ona sarıldım.
"Aras" dedim kısık sesle.
"Hı." gözümü kapattım.
"Bu işin aslını öğrenmeliyim"
Saçımı okşadı.
"Öğreneceğiz Rüya. Merak etme."
Ben yavaş yavaş mayışırken Arasın kolları arasında uyuyakaldım..
Bakalım kabusumda hangi bok çukuruna düşecektim..

Sabah telefonumun titreme sesiyle uyandım.
Ben dün Arasın omzunda uyumamışmıydım..
Telefonumu elime aldım.
1 yeni mesaj.
Mesajı açtım.
Rüzgardandı.
Yüzüm asıldı.
*Günaydın Güzelim..
Bu sabah seni kahvaltıya götüreceğim.
Teklif var ısrarda var.
Geliyorsun.
Yarım saat sonra seni alırım. *
Bu bir fırsat olabilirdi.
Belki birşeyler öğrenebilirdim.
Telefonu iyice kavrayıp cevap yazmaya başladım.
*Tamam. *
Hızla Dolabımdan bağlamalı tişörtü ve mavi pantolonu üstüme  geçirdim.
Saçımı düzleştirdim ve bel çantamı taktım.
Hızla Arasın odasına yöneldim.
Kapıyı açtığımda uyuyordu..
Bugün cumartesi olduğu için hafta sonu izni almıştık.
"Aras!"
Kıpırdandı.
"Aras!" gözlerini araladı.
Beni görünce kaşlarını çattı.
"Nereye?" dedi mayışmış sesiyle.
"Rüzgar beni kahvaltıya götürecekmiş.
Belki bir şeyler öğrenirim. Hadi bayy!" hızla kapıya yönelip dışarı çıktım.
Rüzgar arabasına yaslanmış beni bekliyordu.
"Günaydın güzelim!"
Ona baktım.
"Günaydın" arabaya bindik.
"Seni harika bir yere götüreceğim."
Başımı salladım.
Kaşlarını çattığını görebiliyordum.
"Birşeymi oldu?"
Bakışlarımı ona çevirdim.
"Hayır."
Başını salladı tereddütle.
Açık alan bir kahvaltı yerine geldiğimizde etraf o kadar güzeldiki büyülenmiştim.
Ama aklımdakiler buranın güzelliğiyle sınırlı değildi..
Bir masaya oturduğumuzda gözlerimin daldığını Rüzgarın elime dokunmasıyla anladım.
Gözlerimi kırpıştırıp ona baktım.
"Rüya bir şeyler var ve ben bunu öğreneceğim. Anlatırmısın?"
Derin bir nefes aldım.
"Rüzgar sana bir şey söylemem gerekiyor."
Yutkundum.
Ağlamak üzereydim.
Evet planımı size anlatmadım. Şimdi öğreneceksiniz ve sizden özür dilerim.
"Söyle güzelim."
Tekrar yutkundum.
"Rüzgar ben ayrılmak istiyorum." dedim gözümü kapatıp açtım.
Rüzgar dehşetle bana bakıyordu.
"N-ne diyorsun Rüya?!"
Gözümden akan tek damla yaşı sildim.
"Ayrılmak istiyorum."
Acı çekecektik sanırım.
"Ne-Neden noluyor?"
Dedi ve yutkundu.
"B-bizim birbirimizi yeterince tanıyamadığımızı düşünüyorum.
Ve ben senin hakkında çok şey bilmiyorum. Sende beni-"
Söze atladı
"Öğretirim. Öğretirsin. Öğreniriz Rüya. Ayrılarak hiç bir şey elde edemeyiz!"
Başımı sağa sola salladım.
"Ayrılacağım."
Başını salladı oda benim gibi.
"Ayrılmayacağım."
Masadan kalktım ve yürümeye başladım.
Kolumu tuttu.
"Rüzgar. Lütfen."
Dişlerini sıkıyordu.
"Rüya saçmaladığının farkındamısın?!"
Ağlamaya başlamıştım.
"Sana anlatacağım. Ama burada olmaz."
Başını salladı.
"Evime gidiyoruz."
Hızla arabaya bindik ve Rüzgarın evinin salonunda oturuyoruz şimdi. Evde kimse yok.
O cevap bekliyor. Ben ise ne yapacağım bilmiyorum.
"Rüya.. Hadi anlat."
Yutkundum.
Telefonumu alıp mesajı açtım ve telefonu ona doğru tuttum.
Telefonu elimden aldı.
Mesajı okudukça duygu değişimi yaşıyordu.
Bu yüzünden o kadar belliydiki..
"Sence yeterli bir sebep değilmi?"
Dedim burnumu çektim.
Ağlamayacaktım bu sefer olmazdı.
Başını sağa sola salladı.
"Bunlar yanlış. Hemen inandın öylemi?"
Sinirle güldüm acı acı.
"Açıklama bekliyorum."
Derin bir nefes aldı.
"Bu fotoğraf dün çekilmedi. Çünkü dün böyle bir şey yaşanmadı.
Bu fotoğraf 2 yıl öncesine ait."
Ben hal değişimi gibi duygu değişimi yaşarken sevinsemmi üzülsemmi bilemedim. Yada kızsammı?..
Bir yandan aslında Rüzgarın beni aldatmamış olması bir yandan benim ilk öpücüğümün Rüzgara ait olmasına rağmen onun benden öncesi olması.
Gözlerine baktım.
"Kaç sevgilin oldu?" dedim.
Kıskançlık dürtüsü ya.
"Ne?" dedi bana bakarken.
"Benden önce kaç sevgilin oldu?"
Güldü.
"Hmm.bi sayayım."
Kaşlarımı çattım. Beni sinir etmek için parmaklarını sıra sıra  açarak saymaya başladı.
"Büşra, Melis, Betül, Yağmur, İrem..Başkaa"
Kollarımı bağladım.
"harcanmışsın." dedim.
Çünkü kimsenin onu benim kadar sevdiğini sanmıyordum.
"Neden?"
Başımı ona çevirdim.
"Harcanmakla kalmamış bir bir harcanmışsında Rüzgar. Ben gidiyorum."
Ayağa kalktım ama bayımız beni bırakırmı elimi tutup beni oturttu ve yüzüme yaklaştı.
"Kıskançken bile tatlı olmayı nasıl başarıyorsun?"
Yutkundum ve uzaklaştım.
"Beni kışkırtamazsın. Ayrıca senden etkilenmiyorum." dedim kollarımı bağlayıp. Bana yaklaşıp belime sarıldı. Ve gözlerimin içine bakmaya başladı.
Bi dakika ama bu bambaşka bir bakıştı.
"Peki ya şimdi?"
Öyle bir bakıyorduki gözleri gözlerime alev topu yolluyordu sanki..
"Hayır."
Gülümsedi kusursuzdu evet.
"Peki. Sana inanmış gibi yapacağım."
Benden uzaklaştı.
Ayağa kalktım.
"Benim artık gerçekten gitmem gerek."
Kapıya yöneldiğim sırada Rüzgarın sesiyle tekrar durdum.
"Neden?"
Arkamı döndüm.
"Aras evde." bahanemi sundum.
"Hee. Şu senin 'meşhur' kuzen. İyi bir çocuğa benziyor. Bende geleceğim."
Kaşlarını çattım.
" Nereye? "
Yanıma geldi.
" Size. "
Güldüm.
" Şakamı? "
Başını sağa sola salladı.
Başımı salladım.
" peki neden? "
Elimi tuttu.
" Sevgilimin nasıl bir yerde kaldığını görmek için."
Ona manyak bakışı attım.
Ahırdamı yaşıyoruz aq.
"Tamam."
Arabaya bindik ve sonunda evdeydik.
Kapıya geldiğimizde kapıda bir farklı ayakkabı olduğunu gördüm.
Kapıyı tıklattım.
Kapıyı Ateş açtı.
Bir dakika ya Ateş ne alaka la!
"Ateş"
Dedim.
Tabi beni görünce piç piç sırıtmaya başladı.
"Rüya. Beni unutmamana sevindim."
Dedi Rüzgara piç piç bakarak.
Evet seni unutmadım.
Beynimin bir kısmını gereksizler deposu olarak kullanıyorum orada kralsın mal.
"Yaa." dedim yapmacık gülümsememle.
Rüzgar sinirlenmiş olacakki burnundan soludu.
İçeri girdik.
Aras bizi görünce önce kaşlarını çattı ama sonra gülümsedi.
"Hoşgeldiniz. Rüzgar?" dedi senin ne işin var burada der gibi.
(skskks)
Rüzgar söze girdi.
"Hoşbulduk. Evet sürpriz yapmak istedim. Musait değilseniz yani -"
Yapmacık şeyyy.
Aras sözünü kesti.
"Yok ya iyi yapmışsın enişte." kahkaha attım kendimi tutamayıp.
Rüzgarda güldü.
Yanlız Ateşin suratı die.
"Enişte derken." dedi Ateş.
İşte adamı böyle si- neyse.
Rüzgar girdi söze.
"Evet. Ben Rüyanın erkek arkadaşı aynı zamanda gelecekteki kocası ve çocuklarının babası."
Arasa göz kırptı. Ben gülmemek için dudağımı ısırdım..
Ateş başını salladı.
"Kanka ben gideyim ya. Zaten bir kaç işim vardı. Görüşürüz Rüya ve sevgilisiyim diyen çocuk." dedi Rüzgara gıcıkça bakarak. Rüzgarın omzunu tuttum.
Biliyordum bu çocuğun ağzına sıçacaktı.
Ateş çıktığında Rüzgar oturduğu koltukta arkasına yaslandı.
"Ben gebertirim bunu."
Güldüm.
"Kıskanma aşkım." dedim komiklik olsun diye ama allah belamı versinki Rüzgarcığım yanlış anlamıştı. Off.
Başını bana çevirdi. Ve şerefsiz gülüşü.
"Aşkım ha.. Sevdim bunu."
Yüzüm kızarırken Aras içeri girdi.
" Naber Rüzgar?"
Rüzgar koltuğa oturan Arasa baktı.
"İyi kardeşim sen?"
Vay kardeşim falan iyi.
"İyi. Sevgilinle uğraşıyorum."
Rüzgar güldü. Hayret kıskanmadı.
"Aslında ben sizinle birşey konuşmak için geldim."
Kaşlarımı çattım.
Benim niye haberim yoktu?!
"Ne oldu?" dedim.
"Ben şöyle düşündümki. Rüya sana anlatmıştır olayları. Ben Rüyayı bizim eve almak istiyorum. Yani Rüyayada soruyorum bu soruyu? Ne dersin Rüya?"
Yutkundum.
Ne yapmalıydım?
Bir yandan ne kadar gidip arkadaşlarımın yanında kalmak istesemde bir yanım bana burada kalmamı söylüyordu. Arasa ayıp olurmuydu?
" Bilmiyorum ki. Arası bırakmak istemiyorum ama sizdede kalmayı istiyorum. Aras? " dedim sorarcasına.
Gülümsedi.
"Senin içinden ne geçiyorsa onu yap.
Eğer Arasa ayıp olur yada yanlız kalır diye düşünüyorsan aklındakileri sil çünkü bana ayıp olmaz ve ben zaten sen yokkende yanlızdım. Arkadaşlarım kalıyor. Ama ben olsam sevdiğimin yanında olmayı tercih ederim. Ama eğer gidipte birgün dönmek istersen kapım sana hep açık. Burası seninde evin. "
Gözümden bir damla yaş aktı. Hızla Arasa yaklaşıp sımsıkı sarıldım.
Uzun düşünceler sonucu Rüzgarlara gitmeye karar verdim. Rüzgar Arasla pubg atarken ben odama girip eşyalarımı valizime doldurmaya başladım.
Valizimi hazırlayıp yatağa oturdum istemsizce.
Ben ne yaşıyordum?
Bir gün oradayım bir gün burada.
Annem yok babam yok.
Dayanaklarım sadece arkadaşlarım ve kuzenimden ibaret..
Hayatım sıkıcı. Bunaltıcı. Bezdirici.
Bundan sonra ne olacak? Ne bitecek?
Eymen yeni bir planla karşımıza çıkacakmı? Daha fazla acı gerçekle karşı karşıya kalacakmıyız?
Aslında tek cevap bir kelimede saklıydı..
Bilinmezlik.
Ben koskoca bir bilinmezlikle yaşıyordum.
Artık bunun bitmesi gerekti..
Derin bir iç çektim ve valizi alıp odadan çıktım.
Rüzgarların olduğu odaya girdim.
"Ben hazırım." ikiside bana baktı.
Rüzgar ayağa kalkarken Aras bana bakıyordu.
"vay be ufaklık. Hadi yine beklerim. Evlenmeden bir gelin. Çeyiz sandığı hallederiz. Sadıç falan benlik sıkıntı yok."
Güldüm ve Arasa sarıldım.
"Görüşürüz Arasimo."
Oda bana sarıldı.
"Görüşürüz Rüyasmos."
Ayrıldığımızda Rüzgar valizimi aldı.
Aşağı indik.
Arabaya bindiğimizde ona döndüm.
"Toprak napıyor? Saklıyorsunuz değilmi?"
Göz kırptı.
"Evden çıkmıyor"
Başımı salladım.
Eve varıp içeri girdiğimizde içerden bağrınma sesleri geliyordu.
Hızla içeri girdik.
Hızla salona girdiğimde duraksadım.
Heryer heryerdeydi.
Cemrenin saçı başı dağınık.
Heryer yastığın içindeki Tüylerle kaplı.
Toprak, Buğra ve Yiğitin elinde yastıklar.
"Aha Rüya yardım et nolur?!!"
Cemrenin yanına gittim gülerek.
"Noluyor ya burada. Savaş çıktıda cephemi alıyorsunuz bu ne hal!?"
Kahkaha attığım sırada Cemre söyleniyordu.
"Ya yastık savaşı yaptı bu üçü. Şu hale bak. Hayır ben bunlara buna senin sevgilinde dahil bakamayacağım. Her gün yemek hazırla evi toparla. Utanmasalar yataklarınıda bana toplatacaklar."
Dediği sırada Buğra söze atladı.
"Vallahi ben sana diyecektim topla diye. Nasıl olsa yengemsin."
Kahkaha attığım sırada içeri Rüzgar girdi.
"Cemre artık tek başına olmayacaksın."
Cemre bana baktı şaşkınlıkla.
"Nasıl yani? Bir dakika düşündüğüm şeymi?!"
Başımı salladım sevinçle.
Cemre bana sarıldı heyecanla.
"Ee kuzenin nolacak?" dedi Cemo.
Toprak atladı.
"Sanane acaba onun kuzeninden Aşkım." dedi üstünü çize çize.
"Ne ya meraktan dedim."
Toprakla atışmaları bitince Rüzgar bana kalacağım odayı gösterdi. Ben yatağa uzanınca Rüzgarda yanıma uzandı. Ve belime sarıldı.
"Rüyamm." dedi fısıltıyla.
"Kabusun olmayayım?" dedim bende sessizce.
"Sanmam. Sen benim gördüğüm en güzel Rüyasın."
Gülümsedim.
"Tamam Rüzgarım."
Aklıma gelen şeyle yatakta ona döndüm.
"Rüzgar bir şey diyeceğim."
Burnumu çektim.
"Söyle güzelim.."
Yutkundum.
"Rüzgar ben...şey"
Hadi dercesine bana baktı.

"Rüzgar ben İstanbul'a dönmek istiyorum..."
Evet burada kalmak istemiyordum.
Burası benim için batmış bir ülkenin yıkılmış bir şehriydi artık...
Yıkık şehirdi..

GİTARİST~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin