10. BÖLÜM

132 5 0
                                    

Ertesi sabah, daha güneş yeni doğarken, çoktan uyanmıştı ev halkı. Sesler yukarıya kadar geliyordu. Üstümü giyindim, elimi yüzümü yıkadım ve aşağıya indim. Mutfaktan harika kokular geliyordu. Mutfağa girdim bir heyecanla ve onları gördüm. Deniz ve Ada'yı.

Deniz, Ada'yı eğlendirmek için şakalar yaparak, dans ederek yemek pişiriyordu. Minik Ada'nın keyfine diyecek yoktu tabi.

"Mmm bu enfes kokular da neyin nesi?"

"Günaydın canım. Ada bak, Güneş abla bu. Merhaba de kızım."

Onca olan biten şeye rağmen bu bebeğin gülmesi beni aşırı yumuşatmıştı.

"Miraç nerede?" diye sordum. Ortalıkta yoktu.

"Koşuya çıkacağını söyledi." dedi Deniz. Allah Allah! Sabahın köründe nereden çıktı bu koşu şimdi. Deniz yemeklere devam ederken ben de Ada'yı seviyordum. Deniz'in telefonu çaldı. Ekrana bakınca birden yüzünü ekşitti. Kim arıyorsa artık pek de sevilen birisi değil demek.

" Alo? Efendim Buse?"

Buse mi? Bozuldum biraz ama sonra Ada için aramıştır diyip kendimi rahatlatmaya çalıştım.

"Ne saçmalıyorsun! Nerden biliyorsun?" diye bağırıp çağırıyordu. Deniz'i ilk defa bu kadar sinirli görüyordum. Telefonu kapattıktan sonra hemen sordum.

"Deniz, bir sorun mu var?"

"Birisi Buse'yi arayıp burada olduğumu ve seninle tekrar barıştığımızı söylemiş Güneş."

"Ne? Olamaz! İmkansız bu."

Sinirlerim alt üst oldu. Neden böyle bir şey yapmış ki? Galiba kanın çok döküleceği bir savaş çıkacak. Bakalım bizi neler bekliyor...

GüneşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin