Carmen;Tam sekizde geldiğim atölyede ilk defa bu kadar uzun süredir bekliyordum. Yakışıklı öğretmenim, onu görmeyi en çok istediğim zamanda geç kalmaya karar vermişti anlaşılan.
Beş dakika daha geçtiğinde, iç çekip Mary'i bulmaya ve Gustav Walter'in nerede olduğunu sormaya karar vererek ayaklandım.
Ancak atölyeden çıktığım anda, koridorun sonundaki odanın kapısının açılması bir oldu. Gustav Walter yüzünü ovuşturarak çıkıp kapıyı birkaç kez kilitledikten sonra anahtarı cebine attı. Bana doğru döndüğünde göz göze geldik. Ne yapacağımı bilemeyip beceriksizce gülümsedim, o ise kaşlarını hafifçe çattı. "Carmen?" diye mırıldandı sorarcasına, normalde oldukça berrak ve güçlü olan sesi, bu defa pürüzlü ve kısık gelmişti kulağıma.
"B-ben de tam sizi Mary'ye sormak için çıkmıştım." dedim gülümsemeye devam ederken. Başıyla onaylayıp yanıma adımladı. Yaklaştıkça, inanılmaz derecede perişan göründüğünü fark ettim. Üzerindeki, kollarını dirseklerine kadar sıvadığı gömleği kırışmıştı, saçları dağınıktı, gri irislerinin etrafı kıpkırmızıydı, çehresine ise farklı, neredeyse hüzünlü bir ifade oturmuştu. "Beklettiğim için üzgünüm, biraz meşguldüm."
Samimi bir tonlama kullanarak "Önemli değil." dediğimde devam etti. "Sen şövaleyi hazırlamaya koyul, ben de hemen geleceğim."
"Peki, efendim." Belli belirsiz bir gülümsemeyle karşılık verdi ve hızlı adımlar kullanarak farklı bir odaya girdi. Gözlerimi koridorun sonundaki, kilitlediği kapıya çevirdim. Bu evdeki tek kilitli oda o olmalıydı. Nedenini merak ettim ama kurcalayamazdım elbette, dönüp yeniden atölyeye girdim.
Şövalemi hazırlayıp tuvali yerleştirdim ve paletle fırçaları kenara koydum. Arkamda duyduğum havlamayla döndüğümde, Gustav Walter'i kucağındaki köpekle buldum. "Canlı bir şeyleri resmetme vaktin geldi de geçiyor," derken gülümsedi, az önceye göre oldukça iyi görünüyordu. Üzerini değiştirmiş, saçlarını tarayıp geriye yatırmıştı. Tabii, hâlâ güzel gözlerinde değişik bir acı vardı ama üzerinde durmadım.
"Bu Ralf, köpeğim." dedi kucağında mutlulukla kıpırdanan sevimli canlıyla yanıma yaklaşırken. "Yedi aylık bir Alman kurdu."
"Çok sevimli." dedim gülümserken. "Başını okşayabilir miyim?"
"Elbette, bundan çok hoşlanır." dediğinde, bir saniyeliğine gözlerine bakıp elimi uzattım ve yumuşak tüylerini okşadım. Hemen ısındığım sıcakkanlı köpek bir anda dilini çıkartıp parmaklarımı yaladığında kıkırdadım. "Merhaba Ralf! Çok yakışıklısın!"
Bir süre daha güzel, kahverengi tüyleri okşadıktan sonra başımı kaldırdığımda, Gustav Walter'in beni büyük bir tebessümle izlemekte olduğunu fark ettim. "Seni sevdi." dedi Ralf'i yere bırakırken. Köpekçik atölyede koşturmaya ve her yeri özenle koklamaya başlayınca güldüm. "Ben de onu sevdim."
Walter, onun bir süre ortamı keşfetmesine izin verdikten sonra "Ralf, gel buraya." dedi şövalemin yanına bir yastık koyarken. Ralf heyecanla koşarak yanına geldiğinde ve bacaklarına atladığında onu tasmasından yakalayıp otoriter tavrıyla yastığı işaret etti. "Otur, oğlum."
Ralf hemen verilen emre uyup bir asker edasıyla, dimdik oturduğunda kıkırdıyordum. Walter cebinden çıkardığı ödül mamasını onun ağzına atıp gülümsedi. "Aferin sana. Burada kal, oğlum."
Kulaklarını dikip dilini dışarı çıkaran Ralf uslu uslu yüzüne bakarken öğretmenim bana döndü. "Bugün Ralf'i çizmeni istiyorum. Arada bir hareketlenecektir, bu da işini biraz zorlaştırabilir elbette." Köpeğe "lütfen kıpırdama" dercesine baktığımda sırıttı. "Ancak endişelenme sakın, ortaya güzel bir portre çıkartacağına inanıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARTIST (Devam Edilmeyecek)
RomanceGustav Walter, Viyana'nın en yetenekli, en yakışıklı ve aynı zamanda en karizmatik ressamı olabilirdi. Peşinde koşan binlerce kıza, büyük bir şöhrete, bol bol paraya, deniz kıyısında güzel evlere sahip biri olabilirdi. Ama bunların hiçbiri, onun na...