"Ne demek hayır?!"Aniden yükselen Walter'e şaşkınlıkla bakarken dudaklarımı birbirine bastırdım. "Kararım bu, Bay Walter. Beni korumak için gösterdiğiniz çabaya saygı duyuyorum, ancak söylediğim gibi, ben yetişkin bir insanım. Endişelenmenize gerek yok."
"Tanrım..." Yumruklarını sıkıp bana arkasını döndüğünde, sinirini bastırmaya çalıştığını anlamıştım. "Neden bu kadar inatçısın?"
O görmediği için geniş geniş gülümsedim, kıskandığını itiraf etmesi için bu kadar inatçıydım elbette. Kendine yediremiyor olması umurumda değildi, kıskanmıştı ve bunu bir şekilde kabul edecekti. Ya kendi kendine ya da zorla.
Hızlı bir hareketle yine bana döndüğünde, yüz ifademin ciddi olmasına özen göstererek yakışıklı suratına sorarcasına baktım. "Peki, tamam." diye tıslarcasına konuştu kendi kendine. "Öyle olsun."
Yeniden, büyük adımlarla bana yaklaştığında nefesimi tuttum. Gerçekten fazlasıyla sinirli ve gergin görünüyordu. "İşimle duygularımı birbirine karıştırmadığım için çok şanslısın. Diğer türlü olsaydı..." Cümlesini tamamlamadı, duraksayıp derin bir nefes aldı ve başını sağ omzuna doğru eğip gözlerime sitem edercesine bakmaya devam etti. "Üzgünüm ama ben böyleyim." dedim omuz silkerken. "Kısıtlanmayı ya da bana nasihat edilmesini sevmiyorum."
Derin bir nefes aldı. "Fark ettim ve bunun hakkında konuşmayı gerçekten çok isterdim ama geç oldu, otele girmeliyiz artık."
"Siz girebilirsiniz. Ben burada iyiyim." Alev saçmaya başlayan gözlerini tekrar üzerime dikti. "Seni burada tek başına bırakmamı beklemiyorsun herhalde. Anne-babana iyi olacağın konusunda güvence verdim."
"İyi olacağım zaten." Sabır istercesine başını geriye yatırdı ve yıldızlara baktı. "Pekala, bu kadar inat yeterli. Eğer bana uymazsan seni zorla içeri götürürüm."
"Nasıl olacakmış o?" dediğimde yüzünde bir anlığına beliren yaramaz bakışı yakalamıştım, beni ürküten o bakışı saniyeler içinde sinir emareleri taşıyan belli belirsiz bir gülümsemeyle değiştirdi ve yaklaşıp ben daha ne olduğunu anlayamadan bedenimi şezlongdan havalandırdı. Koltuk altlarımı sıkıca kavrayan güçlü parmakları gıdıklıyordu, isteksizce kıkırdayarak kollarında kıvrandım. "Bay Walter! Ne yapıyorsunuz?"
"İnadını kırıyorum." Kıvranmalarımdan dolayı canımı acıttığını düşünmüş olmalı ki bir anda pozisyonumu değiştirip beni tam anlamıyla kucakladı. Burnum gömleğinin yakasına temas edince, içimi gıdıklandıran kokusu karşısında iç çektim. Onun kucağında, güven veren kaslı kollarının arasında olduğunu fark etmemi ve utanmamı biraz geciktirmişti kokusu, ama bu gerçek saniyeler içinde kafama dank etti. "Bay Walter, beni yere bırakır mısınız lütfen?"
Dilini şaklatarak reddetti. "Hayır. Ve çırpınıp kendini yormayı kessen iyi olur, zaten bir işe yaramıyor, emin ol yaramayacak da."
Dişlerimin arasından küfrettim, girdiğimiz lobide oturan tüm insanların dikkatinin bize kayması yüzünden yanaklarımın burnuma kadar kızardığından emindim. En azından tanımadığım bu bakışlardan korunmak amacıyla yüzümü Walter'in göğsüne gömdüğümde, aniden değişen nefes alış hızı beni şaşırtmıştı. Alt dudağımı dişledim ve aptal aptal gülümsememeye çalıştım.
Sonra, hafif sallantıdan asansöre bindiğimizi hissedip başımı kaldırdım. Walter, gözlerindeki o garip, yoğun bakışla beni izliyordu. Sertçe yutkundum, parmaklarım göğsünün biraz üstünde, kahverengi ceketinin yakasının üzerinde konaklıyordu; onun elleri ise belimle sırtımın arasında bir yerlerdeydi, beni sıkı sıkı kavramıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARTIST (Devam Edilmeyecek)
RomanceGustav Walter, Viyana'nın en yetenekli, en yakışıklı ve aynı zamanda en karizmatik ressamı olabilirdi. Peşinde koşan binlerce kıza, büyük bir şöhrete, bol bol paraya, deniz kıyısında güzel evlere sahip biri olabilirdi. Ama bunların hiçbiri, onun na...