Carmen;Kendi hayal dünyasında yaşayan geri zekalı kızın teki.
Olduğum şey tam da buydu işte.
Tutmaya çalıştığım gözyaşlarım, içimde her saniye biraz daha birikip beni boğmaya çalışıyor; utancımdan dolayı atmak istediğim çığlıkların her biri de boğazıma dolanıp vücudumu oksijensiz bırakmak için gözyaşlarıyla birlik oluyordu.
İşte bu yüzden de gözlerimi açmaya, dudaklarımı aralamaya korkuyordum.
Dudaklarım... ah, dudaklarım...
Onunkilerle birleşmiş, şehvetle, tutkuyla, aşkla dans etmiş olan dudaklarım...
Şu anda öfkemden zımparalamak istediğim, varlıklarından her an koparıp atabilecek kadar tiksindiğim dudaklarım...
En azından öfkemi yatıştırmak için alt dudağımın iç kısmını hızla ön dişlerimin arasına alıp ağzımı kanla dolduracak kadar ısırdım. Hissettiğim acı, hiçbir şey ifade etmiyordu; ta ki o sıcak, ıslak sıvı birkaç kesiti gözlerimin önünde canlandırıncaya dek.
Gustav Walter'in mükemmel dudakları benimkilerin üstünde, her öpücüğü omurgamdan aşağı inip parmak uçlarıma kadar titrememe sebep oluyor, daha önce hiç hissetmediğim türden bir duygu tam da kasıklarımda patlayıp beni yakarken ona daha yakın olabilmek için çıldırıyorum, ağzım itici baskısıyla açılıyor; sıcacık, ıslak ve şarap tadındaki dilini önüne kırmızı halı serecek kadar büyük bir saygı ve memnuniyetle içeri buyur ediyor.
Onu istiyorum...
Onu çok istiyorum...
Aniden açtım gözlerimi, bu kesiti hatırlamanın artık tanıdık gelen o mahrem sızıyı aktifleştirmesine küfrederek.
Karşımdaki tertemiz araba camından yansıyan ağaçlar, gördüğüm ilk şeydi ve...
Ağaçlar. Yeşil. Pleschinger. Göl. Gri. Walter. Walter? WALTER.
Bu hızlı düşünce akışı beni irkiltmişti, kendimi delirmekten kurtarmak için hemen bakışlarımı aşağıya kaydırdım ve yumruk yaptığım ellerimle karşılaştım. Tırnaklarım derime batmak ve kalıcı birtakım hasarlar vermek için yalvarıyordu, ancak kendime zaten yeterince acı çektirdiğimi düşünüp ellerimi gerdirerek açtım.
Sol tarafıma, acılarımın kaynağına bakmamak için çabalarken arabanın her santimetrekaresini ezberlemiştim, derin bir nefes alıp biraz da dışarıyı ezberlemek için kendi tarafımdaki cama döndüm; sonra da aniden burnuma dolan erkeksi kokuyu ciğerlerimden atmak için panikleyip geri verdim. Az önce yaptığımız şey, her ne olduysa bir şekilde kokusunu güçlendirmişti ve solumamak çok güçtü, hatta direkt imkansızdı.
Dişlerimi, çenemi dahi kırabilecek bir güçle sıktım, artık onunla alakalı hiçbir şey düşünmek, hiçbir ayrıntıya hayran kalmak istemiyordum.
Ellerimi şakaklarıma götürdüm ve asabice ovaladım. Öfkem, üzüntüm ve hayal kırıklığım içime sığmayacak kadar büyümüştü artık.
Ancak Tanrı şahidimdir ki, eğer benimle ilgilendiği fikrine kapılmama sebep olan milyonlarca davranış sergilemeseydi, dudaklarımı öyle duygusal ve başımı döndürecek kadar tutkulu öpmeseydi; aptal aşk itirafımın reddedilmiş olmasına ses çıkarmazdım. Yine üzülürdüm elbette, birkaç günün sonunda ise bir şekilde kabullenmeyi başarabilirdim.
Ancak o bunların hepsini yapmıştı. Bana umut vermişti.
Yani, daha önce kimseye sergilemediğim bu cehennem öfkesine sahip tarafımla karşı karşıya gelmeyi, Gustav Walter kesinlikle hak ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARTIST (Devam Edilmeyecek)
RomanceGustav Walter, Viyana'nın en yetenekli, en yakışıklı ve aynı zamanda en karizmatik ressamı olabilirdi. Peşinde koşan binlerce kıza, büyük bir şöhrete, bol bol paraya, deniz kıyısında güzel evlere sahip biri olabilirdi. Ama bunların hiçbiri, onun na...