Sevimli Ralf'in portresine son dokunuşları yaparken hâlâ az önce yaşananlar yüzünden gülümsüyordum. Bir anda "Carmen?" diyen Walter'in sesi çok yakından gelmişti, bu yüzden şaşırsam da fark ettirmeden döndüm. "Bitirdim."Yüzünde oluşan tebessümle başını salladı. "Çok iyi." Bu iki kelime, beni dünyanın en mutlu insanlarından biri yaparken haddinden büyük gülümsememi kamufle etmek için eğilip uyuyakalmış Ralf'in başını okşadım. "Teşekkürler, Bay Walter."
"Tuvale alışmaya başlıyorsun." dediğinde başımı salladım. "Evde de kendi kendime alıştırma yapıyorum."
Yüzünde yaptığımı takdir eden bir gülümseme oluştu. "Böyle devam et."
"Edeceğim." Birbirimize gülümsedik, ilk iki günkü gibi değildi Walter bana karşı, aramızın daha iyi olduğunu, bana karşı samimiyetinin arttığını hissediyordum.
Bu gerçekten mutluluk vericiydi.
Ben kendi kendime düşünmekle meşgulken konuştu. "Yarın çalışmamız olmayacak, Carmen." Başımı kaldırıp sorarcasına baktım, bu onu yarın göremeyeceğim anlamına geliyordu ve farkındalık içime garip bir hüzün oturtmuştu. Bakışlarıma karşılık olarak yeniden konuştu. "İki gün sonra bir sergim olacak, Linz'de. Birkaç ayarlama yapmalıyım."
Başımı salladığımda parmaklarını saçlarının arasından geçirdi ve tuvalinin üstünü örtmek için harekete geçerken güldü. "Ah, öyle bakma, sen de benimle geleceksin."
Ağzım açık kalmıştı, birkaç saniye boyunca cümlesinin gerçekliğini sorguladıktan sonra kendisine danışmaya karar verdim. "B-ben? Sizinle, sergiye mi geleceğim?"
Dönüp yeniden yüzüme baktı, kafası karışmış gibiydi. "Evet, istemiyor musun? Eğitimin için iyi olacağını düşünmüştüm halbuki."
Dalga mı geçiyordu? Gustav Walter'in sergisine bizzat Gustav Walter'le gitmeyi nasıl istemeyebilirdim? Bu harika olurdu!
"Elbette isterim Bay Walter. Ama..." Ailem aklıma gelince durgunlaşmıştım. Babam izin verir miydi ki?
"Ama ne?" diye sordu sabırsızca. "Ne kadar kalacağız?" diyerek sorusuna başka bir soruyla karşılık verdim. Gözlerini tavana dikip biraz düşündü. "Normalde iki gün kalsak yeterli olur, bir sorun çıktığını düşünsek dahi en fazla üç güne çıkacağını söyleyebilirim."
Tanrım, saatlerden değil, günlerden bahsediyordu. Bu, beni izin konusunda çok daha büyük bir sıkıntıya sokardı. Yüzümdeki sıkıntı bariz olmalıydı, çünkü Walter bana doğru yürürken kaşlarını çatmıştı. "Bir sorun mu var?"
"Yani... ailem..." diye mırıldandığımda rahatlamış bir şekilde gülümsedi. "İzin konusunda endişeleniyorsan, hiç gerek yok. Ailenle bizzat konuşacağım. Hatta, işin de bittiğine göre, beni evine götürebilirsin sanırım. Hadi çıkalım."
Vay canına. Bu oldukça hızlı bir karardı. Gözlerimi kırpıştırdım ve başımla onayladım. "T-tabii. Nasıl isterseniz."
O trençkotunu almak için çıkarken ben de hızla üstümü başımı düzelttim ve koşar adımlarla arkasından gidip atölyeden çıktım. Şimdi çok daha farklı endişelerim vardı, bizim evimizin ya da yaşam tarzımızın onunkiyle alakasının olmaması gibi. Mahallelerimiz arasında bile sayılamayacak kadar çok fark vardı. Ortamı garipseyeceğinden, belki de yadırgayacağından korkuyordum.
"Şu an herkes evde midir?" diye sordu ellerini trençkotunun ceplerine sokmuş, merdivenlerden inerken. Saate bakıp başımı salladım. "Evet, babam işten gelmiş olmalı."
"Güzel." dedi ve kapıya yöneldi, ben de onu takip ederken bir biblonun tozunu alırken donup kalmış Mary'e el salladım. Bize bakarken yüzünde oluşan meraklı ifade kıkırdamama sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARTIST (Devam Edilmeyecek)
RomanceGustav Walter, Viyana'nın en yetenekli, en yakışıklı ve aynı zamanda en karizmatik ressamı olabilirdi. Peşinde koşan binlerce kıza, büyük bir şöhrete, bol bol paraya, deniz kıyısında güzel evlere sahip biri olabilirdi. Ama bunların hiçbiri, onun na...