XIV- Room Issue

1.8K 134 73
                                    


Linz, gerçekten Avusturya'nın en güzel şehirlerinden biriydi. Ancak araba camından dışarıyı izlerken sadece bunu düşünüyordum desem yüzde yüz doğru olmazdı. Çok daha farklı kaygılar ve soru işaretleri de yer edinmişti zihnimde.

Mesela...

Bir: Yanımda tüm karizmatikliğiyle araba kullanan adamın her nefes aldığımda burnumdan kalbime doğru işleyip duran kokusunun nasıl bu kadar güzel olabildiğini sorguluyordum.

İki: Sergide hangi resimlerinin olacağını ve onları istediğim kadar inceleyip inceleyemeyeceğimi merak ediyordum.

Üç: Orada hangi sıfatla bulunacağımı ve insanlar bana sanatla ilgili bir şeyler sorarsa nasıl kızarıp bozarmadan, özgüvenle yanıtlayabileceğimi düşünüyordum.

Yani, beynim her zamanki kadar karman çormandı.

İç çektiğimde Walter bir saniyeliğine bana döndü. "Sıkıldığını biliyorum. Neredeyse geldik, merak etme."

Sıkılmamıştım. Kesinlikle sıkılmamıştım ama bunu ona söylemedim. "Şimdi otele mi gidiyoruz?"

Başıyla onayladı. "Kalacağımız odaları ayarlayacağız. Sergi yarın sabah başlıyor zaten."

"Tamam." Gülümsediğimde, bana bakmadığı halde o da gülümsedi. Birkaç dakika daha süren bir araba yolculuğundan sonra, oldukça lüks bir otelin yanında durduk. İndiğimizde, Walter bagajdan bavulları aldı ve taşıması için bekleyen adama verdi, yaklaşan diğer adama da arabayı park etmesi için anahtarını verdi ve tek elini destek çıkarcasına sırtıma yerleştirip yürümeye başladı.

Dokunuşunu daha iyi hissetmek için adımlarımı yavaşlattım, sırtımdaki parmakları sıcacık, hatta biraz yakıcıydı. Gözlerimi kapatmamak için kendimle savaşırken çoktan lobiye girdiğimizi fark edip etrafımı incelemeye çalıştım. Koltuklarda oturan çoğu insanın -özellikle kadınların- bakışları buradaydı. Gelmeye cesaret edemiyor ama buna can atıyor gibi görünüyorlardı. Öğretmenim herkes tarafından tanınıyordu, evet, ama bazılarının ona cidden taptığı gerçeğini hatırlamak beni ürpertti.

Walter, resepsiyona doğru ilerlerken elini sırtımdan indirip güneş gözlüklerini çıkarttı ve ceketinin iç cebine yerleştirdi. Bu küçük hareketini dahi sonsuza dek izleyebilirdim ve bir saniye olsun sıkılmazdım sanırım...

Resepsiyondaki adam ona bakıp kibarca gülümsedi. "Hoş geldiniz Bay Walter. Buyurun, odanızın anahtarı."

Walter başını sallayıp anahtarı aldıktan sonra beni işaret etti. "Bir kral suiti anahtarı daha almamız gerekiyor."

Resepsiyonist önündeki bilgisayarla bir süre bakıştıktan sonra yutkunarak döndü. "Efendim, görünüşe bakılırsa adınıza ayırtılmış başka bir oda yok."

"Dün arayıp otel sahibine yanımda birinin daha geleceğini söylemiştim halbuki, nasıl olur bu?!" diye parladı öğretmenim, adam bana bir saniyeliğine baktıktan sonra tekrar ona döndü. "Bize bu konu hakkında herhangi bir bilgi verilmedi efendim. Eğer daha önceden..."

"Bahane üretmeyi kesip bir şeyler düşünün işte! Boş bir oda bulun mesela!" diye tısladı Walter, adam ise stresle yakasını gevşetirken yeniden bilgisayara dönüp umutsuzlukla başını salladı. "Tüm odalar dolu ve herhangi biri boşalacakmış gibi görünmüyor, efendim. Bugün otelden kimse ayrılmıyor."

Walter'in ağzı açık kalmışken devam etti. "Aslına bakarsanız iki gündür tamamen doluyuz. Serginiz için gelen insanların neredeyse hepsi oda aldı, önceden de müşterilerimiz vardı, bu sebeple..."

"Ben böyle işi..." Walter dişlerini sıkarak yüzünü ovuşturduğunda koluna dokundum ve aynı odada kalmanın benim için sorun olmadığını belirtmek amacıyla dudaklarımı araladım ama zeminde yankılanan yüksek topuklu bir ayakkabı sesi dikkatimi dağıttı. Döndüğümde kısa, sarı saçlı ve kalçasının hemen altında biten şarap rengindeki mini elbisesiyle koşarcasına yürüyen kadını gördüm. Yüzünde bol bol makyaj olmasına rağmen çok güzel değildi, ortalama bir Alman kadını gibi görünüyordu, ama kesinlikle çekiciydi. "Gustav!" diye seslendi yeterince yaklaştığında, öğretmenim reaksiyon olarak döndü, ben ise kadının sesinin cırtlak tonundan hoşlanmayarak yüzümü buruşturdum.

ARTIST (Devam Edilmeyecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin