"Ben gelmesem olmuyor mu?" Tony banyodaki aynanın karşısında kravatını bağlamaya çalışırken yan odada hazırlanan arkadaşına huysuzca seslendi.
"Seni de beklediklerini yaklaşık beş kez söylediler Tony." Bucky aynı soruyu kaçıncı kez duyduğunu bilmiyordu ve bıkmıştı.Odasından çıkıp banyoya girdi ve esmer adamı kendine çevirip kravatı düzeltti.Kendisi Tony'nin siyah takımının ve garip sakalının aksine lacivert rengi tercih etmiş ve özenle tıraş olmuştu.
"Artık gidebilir miyiz, lütfen?"
"İyi, tamam." Diyerek somurttu Tony.
Tony ve Bucky aynı lisede okuduktan sonra şehir üniversitesini tercih etmişlerdi ve o zamandan beri aynı evde yaşıyorlardı.O akşam ise lisedeki sınıf arkadaşları Wanda ile Stephen evleniyordu ve onları ne kadar sevse de gitmek konusunda çekinceleri vardı.
Sinestezisi olduğunu küçük yaşta öğrenmişti Tony ve açıkçası bununla ilgili pek bir şikayeti yoktu.Sınıfta kendi adındaki 'o' harfini kırmızı renkte gören tek çocuk kendisiydi ve bu onu özel hissettiriyordu.Asıl mesele, bir gün yolda yürürken annesine karşıdan gelen adamın etrafındaki turuncu rengin portakalın rengine benzediğini söylemesiyle başlamıştı.O güne dek herkesin o parlak renkleri gördüğünü zanneden Tony o günden sonra yoğun bir yalnızlığın içine düşmüştü.
Çevresindeki her bir insanı çevreleyen aura misali renklerin yalnızca kafasında olduğunu bilse de hala kalabalık ortamlara girmekten pek hoşlanmıyordu.Oluşan renk cümbüşü başını ağrıtıyordu.
Dostunun yeniden düşüncelere daldığını fark eden Bucky yan yana merdivenlerden indikleri sırada elini Tony'nin sırtına yerleştirip sıvazladı.
"Endişelenme Tones, yalnızca nikah, eğlenceye kalmayacağız." Onu çok iyi tanımasına gülümseyerek uysalca başını salladı.Onu ilk gördüğünde oluşan güven verici açık mavi renge güvenmesi gerektiğini biliyordu.
***************
"Sonunda gelebildiniz."
Arabadan indikleri anda panik halindeki Natasha onları karşılamıştı.Tony'nin anlayabildiğine göre dekorasyonla ilgili bir sorun vardı ve Bucky elini, giydiği yırtmaçlı siyah elbisenin içinde parıldayan kızıl saçlı kadının beline yerleştirip konuyla ilgili yardım etmeye gitmişti.Gitmeden önce ona mutfakta takılabileceğini söylemeyi unutmamışlardı.
Tony oldukça güzel bir şekilde dekore edilmiş mihrabı ve dans pistini geçip iki katlı beyaz evin antresine açılan fransız kapıdan girdi.Burası Wanda'nın ailesinin eviydi ve Tony buraya lisedeyken birkaç kez gelip gitmişti.
Evin içi dışarıdan daha kalabalık ve telaşlıydı.Geniş iç mekan bu kadar insan için yine de yetersiz kalıyordu ve her şey Tony'e daha yoğun geliyordu.Dolan gözlerini takımının ceketine sildi ve nefes almaya çalıştı.Birkaç yanlış denemeden sonra mutfağı buldu ve yaptığının hoş olmadığını bilse de duvara sabitlenmiş minik alkol dolabını açıp içinden bir şişe viski çıkardı.
"Rica etsem bana da bir bardak çıkartır mısınız?" diye arkasından seslendi bir ses.
Tony elindeki şişeyle arkasını döndüğünde çatık kaşlarıyla birkaç saniye duraksadı çünkü bu mavi gözlü adamda gördüğü rengi daha önce hiç kimsede görmemişti.Adam yanlış anlamış olacak ki gülerek alkol dolabının tam karşısındaki tezgaha yaslandı.
"Kimseye söylemem." Dudaklarına hayali bir fermuar çekti.
Tony kendisini toparlayıp adama yaklaştı.Bu sırada adam da yukarıdaki uzun mutfak dolaplarından birini açıp iki bardak çıkardı.Tony içkileri doldururken kafası karışmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stony One Shots
FanficSteve Rogers • Tony Stark Çoğunlukla AU stony #4 tonystark #33 steverogers #19