Mayıs 1992
Yeni doğan bebeğini alıp kapıyı çarparak çıktı genç kadın. Ne olursa olsun oğlunu burada bırakamazdı.
Büyük bir aşkla evlendiği adam şimdi gözlerinin içine baka baka başka bir kadını sevdiğini söylüyordu. Allah biliyor, bunu bir başkasından duysa mümkünatı yok inanmazdı. Hem nasıl yapmıştı? Nasıl kıymıştı anlamıyordu. Oysa onun için ailesini karşına alarak evlatlıktan red edilmeyi bile göze almıştı bu adam. "Kim bilir? Belki de sadece hevesti." Dedi dudaklarını kanatırcasına ısırırken.
Gencecik ruhundan ve körpe bedeninden hevesini aldığını anlamış şimdi de başka limanlara yelken açmıştı belliki, peki ya bunu evlenip bir çocuk babası olduktan sonra yapması nasıl bir bencillik diyerek içinde yıkılan sevgi kolonlarının bir tanesini daha yerle bir etti.Kollarındaki bebeğe bakıp göz yaşlarını içine hapsetmenin acısıyla tutkundu genç kadın. Bu hayatta oğlundan başka neyi kalmıştı ki? Bir daha sevebilir miydi? Bir daha ona güvendiği gibi güvenebilir miydi bir başkasına? Zaman, evet evet zaman her şeye ilaçtı. Onun zamandan daha kuvvetli bir ilacı daha vardı üstelik. Cenk... Canının parçası, sevdiği adamın ona son hediyesi oğlu. İsmini babası koymuştu ama onu annesi büyütecekti. Daha fazla oyalanmayı bırakarak bir minübüs bulup bindi. Hava bahar gelmesine rağmen serindi, ara ara soğuk rüzgarlar esiyordu. Oğlunu beraber çıktıkları bu yolda ilk günden hasta etmeye niyeti yoktu Fisun'un. Onun adı Fisun'du. Sevdanın yüce tarafını da yerin altında ki kısmını da görmüş feleğin çemberine kafa tutmuş bir kadındı artık o. Hem anne hem babaydı.
Minübüs durduğunda geldikleri otogara donuk ifadesi ile bakıp indi. Ücreti ödeyip dolan gözlerine tezat gülümsedi Fisun. Tam da bu otogarda el ele inmişlerdi şu otobüslerin birinden. Kocası arkadaşı Kazım ile burada çalışacak diye kalkmış yaşadıkları şehri terkederek buraya gelmişlerdi. Evleneli daha bir ay olmuştu olmasına ama Fisun'un kazandığı para anca kalacak yer ve karınlarına doyurmaya yetmişti. Bir sene boyunca çalışmış didinmişler sonra kendi tuhafiye dükkanlarını açmışlardı. Çok çalışmış yemek yemeyi unuttukları günler olmuştu ama asla birbirlerini kırmamış aşk dolu bir yılı devirmişlerdi. Taki oğluna hamile olduğunu öğrenene kadar. Fisun mutluydu. Umutluydu. Ama kocası daha erken deyip duruyordu. Hatta bir gün aldırmayı teklif edince ilk büyük kavgalarını etmişlerdi. Sonra kocası özürler dilemiş gönlünü almış ve arada ufak çekişmelerden ziyade araya giren az biraz soğukluk dışında iyi geçinmişlerdi. Her fırsatta her şeyin güzel olacağını fısıldayıp duran o adam saatler evvel başka bir kadına aşık olduğunu fısıldamıştı Fisun'un duyduklarınla bu adama artık sağır olacak kulaklarına.
Geri dönüşü yoktu bu yolun bir daha o adama dönmeyecekti. Bütün sevgisini oğluna verecek ve bir gün bile pişman olmayacaktı.
Çalıştı. Çabaladı. Yılmadı. Bir sene sonunda nihayet yaşanabilir bir mahalle bulup yerleşti. Bir kaç bilezik ile anca bu zamana kadar idare edebilmişlerdi. Yeni tanıştığı mahallede ki arkadaşı Perihan sayesinde kendini artık yalnız hissetmiyordu. Ama kısa zaman içinde bir iş bulup çalışması gerekiyordu. Perihan'a oğluna bakıp bakamayacağını sorduğunda memnuniyetle kabul etmiş çocuğu olmadığı için rahat rahat bakabileceğini söylemişti. Çarşıda bir dükkanda tezgahtar olarak işe başladı Fisun. Bazı akşamlar büyük restorantların mutfağında bulaşıkcılık yapıyor bazı akşamlar sabahlara kadar örgü örüyor, turistler için bilezik diziyordu. Bir yıl kadar sonra kazancından oğlu ve ev dışında harcama yapmadığı için epey biriktirebilmiş ve mahallede ki boş duran dükkana talip olmuştu. Dükkan sahibi burada bu işler tutmaz desede tuttu mahallenin yanında olan dükkanı ve az da olsa içini doldurup ortaya da bir masa attı. Gelenler isterse çay kahve içsin dükkan bu sayede insanların uğrak yeri olsun istiyordu. Aldığı ürünleri sadece kiralar ve oğlunun masrafını çıkaracak şekilde fiyatlandırıp insanların ayaklarının alışmasını sağladı önceleri sonra sonra zaten bütün mahalle yün, ip, kumaş, kıyafet ne varsa ondan almaya başlamıştı. Kimse çarşıya gitmiyor istedikleri ürün dükkanda yoksa bile getirmesi için rica ediyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bıçak Kesiği
Teen Fiction"Cenk" "Söyle ay yüzlüm." "Şöyle şeyler söylemesen." "Nasıl şeyler güzelim?" Derken can alıcı muzip gülümsemesi yüzünde aydınlandı genç adamın. Ellerini yüzüne kapatıp sakinliğini korumaya çalıştı genç kadın. Zira birazdan dayanamayıp kendini bu gı...