Kırmızı ton, gençin yüzünde gölgelendi. "Teşekkürler, hyung ama gitmem lazım."
Genç olan fısıldadı ve elini hyung'unun kaslı gövedesine yerleştirdi. "Haklısın."
Jimin derince baktı ve gözlerini kapattı."Baby boy'um bana bir görüşürüz öpücüğü verebilir mi?"
Büyük olan dudaklarına süslü bi sırıtış yerleştirdi. Göğsünü yumrukladı, "Yahh, hyung." Jungkook sızlandı ve kırmızı yüzünü saklamaya çalıştı. "Tamam, tamam. Şakaydı. Seni küçük kardeş olarak sevdiğimi biliyorsun" Jimin gülümsedi.
Yalandı ve jimin bunun yalan olduğunu biliyordu. O, onu sadece iyi bir arkadaş sevemezdi. Onu öpmek istiyordu. Onu tatmak istiyordu. Ona dokunmak istiyordu.
O jungkook'un onun olmasını istiyordu.
Jungkook'un kalbi parçalara ayrıldı ve hyunguna baktı. Hyungu onun nasıl üzgün ve kırılmış olduğunu bilmiyordu. "E-evet biliyorum." Jungkook konuştu ve jimin'e gülümsemeye çalıştı. "Eve bıraktığın için sağol." Jungkook, kısık ve üzgün tonda konuştu.
Jimin düzdü, jungkook.
Jungkook boynunu eğdi ve ağlamak istedi. "Gideceğim-" jimin bir şeyler demek istedi ama küçüğün ne için ağladığını bilmiyordu. "Shh, shh, shh. Ağlama jungkookie-ah sen gülerken güzel görünüyorsun." Büyük olan, jungkook'u neşelendirdi. "Benimle burada kalabilir misin?"
Jungkook'un sesi kısık ve dudak altından (fısıltı) geldi. "Tabiki, babyboy" jimin gülümsedi ve jungkook'un evinin kahverengi kapısını ittirerek açtı. İkisi de içeri geçti. "Fazla uzun kalmayacağım." Jimin konuştu ve etrafta döndü. Onun yanı her zaman kendi evinde gibi hissettiriyordu. Aynı zamanda tuhaf.
"Jungkook, lütfen ağlama. Seni ağlarken görmekten nefret ediyorum." Jimin, jungkook'un yumuşak kahverengi saçlarını okşadı. "A-ama yapamıyorum. Neden ağladığımı bilmiyorum!" Jungkook sızlandı. Jungkook elbette ne için ağladığını biliyordu ama bunu Jimin'e söyleyemezdi.
Jimin, zayıf bedeni nazikçe mavi, yumuşakl yatağa yerleştirdi. "Senin için her zaman burada olacağım." Jungkook'un alnına yumuşak bir öpücük kondurdu. Minik bir gülümseme pembemsi dudaklarında belirdi. "Yanımda olduğun için teşekkür ederim hyung."
Jimin'in kalbi küçüğünün tatlı sözleriyle yumuşadı. Jungkook'un nasıl bu kadar tatlı olduğuna inanamıyordu. Uykulu gözleri ona bakıyor ve pembe dudakları Jimin'i delu ediyordu. "Tutamıyorum bebeğim." Jimin fısıldadı ve Jungkook'un yanaklarını okşadı. Kendi dudaklarını Jungkook'un tatlı dudaklarına yerleştirdi. Elini yumuşakça gezdirerek aşağıya indirdi ve belinden kavradı.
Açık kahverengi saçlı gözlerini kapattı ve dudaklarında tekrardan bir gülümseme belirdi. Ellerini Jimin'in boynuna sarmış onu daha yakınına çekmeyi deniyordu. Hyunguna yakın olmak istiyordu.
Saniyeler geçti ve onlar öpücükten ayrıldılar. "Seni bu kadar sık öpmemeliyim yada burada bitirmeliyiz... yoksa yatakta bitecek." Siyah saçlı, yetişkin erkek duraksadı ve elini saçlarına geçirdi. "Ama yatakta nerede?" Küçük olan gülümsedi ve Jimin'e baktı. Büyük olan Jungkook'un bu duygu değişimini anlayamadı ama sormak istemedi.
"Evet, haklısın." Jimin iç çekti ve yumuşakça Jungkook'un soluk tenini okşadı. Genç oğlan hyungunun bu dokunuşlarını çok seviyordu. Yumuşak dokunuşlar Jungkook'un uykusunu getirdi ve hyungunun kollarında yer bulmayı denedi.
"Buraya gel Jungkook. Şimdi uyu. Seninle ilgileneceğim."
Jungkook kahverengi köpek yavrusu gözlerini kapatmadan önce ona kısaca baş salladı. yüzünün her yerine sıcak öpücükler yerleştirildi. Dudaklarında gülümseme daha parlaklaştı. Jimin sakin bir melodi mırıldanmaya başladı ve her seferinde Jungkook'u okşadı. O da bunu sevdi. Onun kollarında güvende hissediyordu. Gülümsedi.
Gülümsemesi onun için her şeydi.
"Seni ağlatan kişiyi öldüreceğim bebeğim. Yemin ederim." Jimin gözlerini kapattı ve yeniden güzel bir melodi mırıldanmaya başladı. Agaçlar rüzgarla dalgalanıyor ve kendi melodilerinde sallanıyorlardı. Soğuk bir nefes Jimin'in yüzüne çarptı. Minik bir gülümseme dudaklarında yer aldı.
Jungkook'un beyaz penceresinden gelen temiz havanın tadını çıkardı. Pembemsi dudaklardan tatlı bir horultu kaçtı. Parmaklarıyla yumuşak bir çift dudağı okşadı. "Ne olursa olsun, her zaman senin yanında olacağım."
Tekrardan başka bir nefes Jimin'in yüzüne çarptı. Bu onu zihinsel olarak sakinleştiriyordu. Kasları rahatlamaya başladı. Jungkook ağladığında sinirleri gerilmişti. Tekrardan onun ağlamasından nefret etti.
Onun temiz gözyaşları pislik için düşmelerine izin vermek pahalıydı. Jimin derin bir nefes aldı ve tekrardan onun dudaklarını okşadı. Dudakları tekrardan Jungkook'unkilerle buluştu. Büyük olan için bu yumuşak ve tatlı bir öpücüktü. Yumuşak ve nazik olmayı denedi. Eğer Jimin bir gün Jungkook'u incitirse kendinden nefret edecekti.
başına gelebilecek en kötü şey olurdu. Ona istemeden ona zarar vermek. Onun için burada olmak ve arkadaştan fazlası olmak istiyordu ama yapamıyordu. Küçüğü için duyguları net değildi ama kalbi, onun yanaklarından göz yaşları aksa inciniyordu.
"Bir gün herşeyi anlayacak kadar yetişkin olacaksın. Masum olsan bile çok yakında anlayacaksın. Soruların olduğu zaman bana sorabilirsin... Taehyung'a yada Jin'e sorma. Bana sor. Jimin hyunga sor çünkü senin için orada olacağım. Seni her zaman kötü şeylerden koruyacağım."
"Seni koruyacağım bebeğim. Benden nefret etsen bile"
"Senin için orada olacağım çünkü seni seviyorum."
Dudaklarına bir gülümseme yerleşti ve başını eğdi. Göz yaşları yanaklarından aktı. Onun için bile çok duygusaldı. Jimin çok sık ağlamazdı. O asla öyle tiplerden değildi. Zayıflığını göstermek istemiyordu.
Ama Jungkook onun zayıflığıydı.
*****
Ben Shadow, nasılsınız?
Umarım iyisinizdir hepinizi öpüyorumm💙
Sizi seviyorumm...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lapdance// JIKOOK çeviri
Fanfiction"Hyung?" "Evet?" "Kucak dansı ne demek?" 》Jeon Jungkook, hyungu Park Jimin'e kucak dansı hakkında bir şeyler soruyor.《 DİKKAT BU BİR ÇEVİRİDİR Orijinal kitap için @-cloudybunny