09

2.2K 186 78
                                    


Yağmur şeffaf cama vuruyordu. Damlalar camdan aşağı akıyordu ve gri hava dahada koyulaşmıştı. İri yağmur damlaları renkli çiçeklerin üstüne yağıyordu.

"Dışarı yağmurlu, hyung." Kahverengi saçlı çocuk konuştu ve ona döndü. Yüksek yakalı yesil süveter Koreli çocuğun solgun bedenini kapatıyordu. "Öyle." Jimin gülumsedi ve eliyle saçını geriye attı. İkiside şanslıydı. Tam zamanında eve gelmişlerdi. Eğer geç gelselerdi çok ıslanabilirlerdi.

"Islandığın için üzgünüm hyung." Jungkook özür diledi ve Jimin'in karamış gözlerine baktı. "Sorun değil. Yagmur bana gelmedi. Temiz, kuruyum." Büyük olan konuştu ve dudaklarını yaladı. Jungkook kısaca  başını salladı ve bedenini cama doğru çevirdi. Jungkook yağmur damlalarını izliyordu ve pembe dudaklarını bir gülümseme ele geçirmişti.

"Hyung? Biliyorum bu soru çok tuhaf ama hayatındaki en güzel anın nedir?" Jeon aniden sordu ve Jimin'in bedenine baktı. Jimin için cevap çok açıktı. Gülerek matematik kitabını kapattı. "En güzel anım? Hm. Sen. Benim için küçük kardeşim gibisin. Seninle Busan tren istasyonunda tanıştığımız zaman çok güzel bir anıydı." Jimin açıkladı ve beyaz yatakta doğruldu.

Elini Jungkook'un omzuna yerleştirdi ve parlakça gülümsedi. "Hala her detayına kadar hatırlayabiliyorum. Timberland botlarını ve beyaz tişörtünü giyiyordu. Siyah bir maske dudaklarını kapatıyor, bilet alıyordun." Jimin konuştu ve gözlerini kapattı. Anılar zihninde canlanıyordu ve gülümsemesi büyüyordu.

"Gerçekten mi? Bana söylediğin için teşekkür ederim." Jungkook'ta gülümsedi. Jimin'in hayatında güzel bir anı oldugu için mutluydu. Bunu beklemiyordu. Sıcak kollar yine Jungkook'u, Jimin'in bedeninin yakınına çekti. "Bana doğru düştüğünde ne dediğini hala hatırlıyorum." Jimin gülümsedi. Elleri hala Jungkook'un omuzlarındaydı.

Dışarıda yağmur yağıyordu ve siyah şemsiyeler sokağı kaplıyordu. Arabalar ful sokaklardaydı. Jungkook'un kahverengi gözleri caddelerde ıslanmamak için koşuşturan insanlardaydı. "Hyung bak hepsi koşuyor. Ama yağmurdan kaçmak hiç mantıklı değil. Jungkook mırıldandı ve Jimin kahverengi saçlarını okşayınca gülümsedi.

"İnsanlar aptal. Bazen."

Jungkook, Jimin saçlarını okşamaya devam ederken esnedi. "Burada yorgun biri mi var?" Jimin dudaklarındaki sırıtışla sordu ve Jungkook'a baktı. "Evet. Yeteri kadar uyumadım. Sanırım." Jungkook gülümsedi ve gözlerini kapattı.

'Senin hakkında düşünüyordum."

Jungkook düşüncesini dıştan söylemedi. Bu düşüncesini içinde tutması en iyisiydi. Jimin'in onunla aynı duyguları hissedip, hissetmediğini bilmiyordu. Jeon arkadaşlık ilişkilerini riske atmak istemiyordu. Ama arkadaşlık ilişkilerini ilerletmek, üst seviyeye taşımak istiyordu. (Burada 2 kez relation... kullanılmış. Bu yüzden türkçeleştirmek adına ekleme yaptım.) "Ama neden uyuya mıyorsun? Kafanı kurcalayan bir şey mi var? Kim?" Jimin peşpeşe sordu.


Büyük olan küçüğünün kendisinden başka birini düşünmesinden hoşlanmamıştı. Kaslı bedeni kıskançlıkla kasılmıştı ve ellerini yumruk yapmıştı. Jimin dudaklarını sertçe ısırdı. Jungkook'un belki de başkası hakkında hayal kurduğu gerçeğinden hoşlanmadı. "Özel bir şey değil hyung. Sadece rastgele biri."

Jimin, Jungkook'un yalanını duyduğunda titredi. Jungkook'un ona yalan söylediğine inanamıyordu ama tekrardan üstelemedi. Hyungu başını okşamayı bırakınca Jungkook'un ağzından minik bir gürültü çıktı. "Hyung lütfen devam et." Kahverengi saçlı yalvardı ve ona baktı. Gözleri uykulu ve saçları dağılmıştı.

Jimin için bu görüntü çok tatlıydı.

"Yatağına gitmelisin Jungkook. Yorgunsun." Jimin konuştu ve telefonunu aldı. Gencin gitmesini bekliyordu. "Kötü bir fikir değil ama hyung-" Jungkook kendi cümlesini tamalamadı ve Jimin'in küçük ellerini tuttu. Beyaz, büyük yayağa doğru çekiştirdi ve öpülesi dudaklarını minik bir gülümseme kapladı. "Yanımda kal. Lütfen hyung. Eski günlerdeki gibi."

Jimin küçük olana karşı koyamayıp beyaz yatakta yerini aldı. İlk önce Jungkook'un kokusunu ve ardından sıcak bedeni hissetti. Kahverengi saçlı sadece siyah, kolsuz bir bluz ile kaslı göğsünde uzanıyordu. Park bir şeyler söylemek istiyordu ama bunun yerine elini tekrardan Jungkook'un saçlarına götürdü. Dudaklarını bir gülümseme ele geçirdi.

"Her zaman yanında olacağım."

Jimin baş parmağıyla Jungkook'un pembe yanaklarını okşamaya başladı. Jimin güzel kelimesini düşünüyordu. Parmaklarının altındaki yumuşak ten iyi hissettiriyor ve Jimin gözleri pembe dudaklara kayıyordu. Jimin yeniden nefes aldı. Kendini kontrol edemiyordu. Bu büyük olan için çok fazlaydı. Jungkook'u çok fazla seviyordu.

"Bana ne yaptığını bilmiyorsun." Jimin derin bir sesle konuştu ve Jungkook'un pembemsi dudaklarını okşadı. "O zaman bana, sana ne yaptığımı göster." Jungkook'un gözleri yavaşca açıldı ve Jimin'in karamış gözlerine baktı. "Gerçekten mi? Yapabilir miyim?" Jimin sordu. Bundan emin değildi. "Evet. Kesinlikle."

Jungkook'un dudaklarını küçük bir gülümseme kapladı ve Jimin'e meşhur tavşan gülümsemesini sundu. Jimin Jungkook'a yaklaştı. "Dediğine göre peki ama benden düşüncelerim ve hareketlerim için nefret etme." Jimin konuştu ve dudağının üzerini okşadı. Jeon gözlerini kapattı ve düşüncelerini iyice kaybederken dudaklarında bir çift baskı hissetti.

Jungkook'u o anda en çok tarif eden kelime mutluydu. Bunun olduğuna inanamıyordu. Göz yaşları yanaklarından akıyordu. Pembe dudaklarındaki baskı kayboldu. Jimin gözlerinin içine bakıyordu ve beyaz porselen tenden yaşları sildi.

"Ne olacaksa olsun senin için buradayım. Yanında olmadığımda bile."

*****

Öncelikle meleklerim, bu kitabı çeviriken oldukça zevk alıyorum. Bir an önce yb çevirmeyi istiyorum ki haliyle çok uzun sürede biteceğini sanmıyorum.

Bu nedenle çevirmemi istediğiniz kitapları lütfen buraya yazın.

Müzik tavsiyeleriniz varsada buraya alayım.

Bu kız bir türlü uyuyamıyor. Çıldırmak üzere...

Sizi seviyorumm...

Lapdance// JIKOOK çeviriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin