16

1.2K 114 30
                                    


Ilık, pürüzlü havlu kahve saçlının soluk bedenine sarılmıştı. Küçük bir gülümseme pembemsi dudaklarını kaplamıştı. Ateşli hareketlerinden sonra lezzetli kiraz kırmızı tonu kaybolmuştu.

"Yani, sana nasıl kucak dansı yapıldığını öğretmeliyim?" Büyük oğlan sordu ve dudaklarında bir sırıtış belirdi. Elleri, havluyu hafifçe Jeon'un teninde ovuşturdu. Küçük oğlandan bir baş sallaması geldi ve yüzünü büyük olana doğru çevirdi. "Evet!" Jeon'dan yumuşak bir kıkırdama geldi ve parlakça gülümsedi, tavşan dişlerini gösterdi.

"Ama ben kendim hiç yapmadı-" Jimin konuşmaya başladı ama Jungkook bir parmağını onun dolgun dudaklarına yerleştirdi. "Ama nasıl yapıldığını biliyorsun. O yüzden yapabiliriz." Jeon tekrardan kıkırdadı ve ıslak kahverengi saçlarını sarı havluyla ovuşturdu. Saçları, Jungkook'un ailesinin banyosunda altın güneş ışığıyla parıldadı.

Genç olan ahşap tezgaha doğru yürüdü ve ikinci bir havlu çıkardı. "İşte, kendini kurulamalısın." Büyük olan havluyu aldığında kahverengi saçlı gülumsedi. "Teşekkür ederim tatlım ama bana kendi havlunu vermelisin. Ailenin havlusunu kullandığım için kötü hissedebilirim." Jimin iç çekti ve ıslak siyah saçlarını ovuşturdu.

"Ama ben hala ıslağım!"

"Bunu umursamıyorum."

Küçük olan ne dediğinin farkına vardığında yanakları kızardı. O hala küçük ve masumdu ancak kirli dünya ile ilgili bazı şeyleri biliyordu. "Her neyse, giyinmeliyiz. Ailem yakında eve gelir." Küçük olan mırıldandı ve yanağında Jimin'in ılık elini hissettiğinde gözlerini kapadı.

Jimin yumuşakça ve nazikçe okşadı. Baş parmağıyla Jeon'un açık kırmızı yanağını okşuyordu. Jimin, Jungkook'un burnuna minik bir öpücük yerleştirdi. Bu küçük olanı gülümsetti. "Tamam. Gel. Giyinmeliyiz." Jimin derin sesiyle güldü. Havlu beline sarılmıştı, su damlaları yapılı göğsüne ve karnına yuvarlanıyordu.

Jungkook seslice yutkundu ve banyonun karanlık zeminine baktı. Büyük olanın çekici bedenini gördüğünde ısınmıştı ve kan akışı hızlanmıştı. "Hadi Jungkook. Sen dedin, ailen yakında burada olur." Büyük olan konuştu ve elini saçına attı.

Jeon, küçük, hızlı adımlarla aydınlık yatak odasındaki Jimin'e koştu. Büyük oglan pencerenin yanında duruyor ve dışarıya bakıyordu. Ilık güneş ışığı tenine düşüyor ve altın gibi parlıyordu. Jimin gözlerini kapadı ve güneşin ılıklığında rahatladı. Ama o tatlı teni özledi.

"Jungkook? Bana gel." Siyah saçlı oğlan fısıldadı ve kolunu uzattı. Jungkook yacaşça elini Park'ın eline koydu ve hızlı ama nazik bir hareketle küçük olanı göğsüne çekti Jimin. Ilıklık iki oğlanıda doldurdu ve parlak kırmızı Jungkook'un yanaklarında belirdi. Utangaçca gülümsedi ama Jimin'in ılık varlığının tadını çıkardı. Jungkook yavaşça Jimin'in kaslı göğsüne yaslandı ve gözlerini kapadı. Ilık güneş ışığı solgun tenlerine vuruyordu. Jimin bir eliyle Jungkook'un kahverengi saçlarını okşuyordu.

Sessizlik iki genci ele geçirmişti. İkiside sakin anın ve güneş ışığının tadını çıkarıyordu. Jimin nazik bir öpücüğü küçük olanın kahverengi saçlarına kondurdu. Kiraz kırmızısı Jeon'un yanaklarını süsledi.

Kuşlar gökyüzünde uçuyor ve beyaz bulutlar pamuk şeker gibi görünüyordu. Vanilya ve tarçın kokusu yavaşça odayı dolduruyordu. Jimin kafasını Jungkook'un omuzuna koydu. Yumuşakça mor ile süslenmiş boyunu öptü ve gülümsedi. "Güzel görünüyorsun."

Daha fazla iltifat Park'ın dolgun dudaklarından çıktı ve küçük olanın solgun tenini okşadı. Kahverengi saçlı güneş ışığında parlıyordu ve teni altın bir tabaka ile kaplanmıştı. Ilık güneş, Jungkook ve Jimin'in teninde altın hir tabaka oluşturuyordu.

"Ama sende güzelsin hyung." Yanağına öpücük kondurulurken fısıldadı Jungkook. Jimin'in dolgun dudaklarını bir sırıtış kapladı. "Teşekkür ederim tatlım. Düşündüm de bu senin yeni lakabın, tatlım."  Jimin gururla konuştu.

Kiraz kırmızısı hala Jungkook'un yanaklarındaydı. Başını salladı. Utangaç bir gülümseme pembemsi dudaklarına yerleşti. "Bu lakabı sevdim ama bende sana lakap takmak istiyorum hyung." Küçük olan fısıldadı ve büyük kahverengi küreleriyle Jimin'e baktı.

Büyük olan, Jeon'un büyük kahverengi gözlerini gördügünde kalbinin eridiğini hissetti. Ona karşı koyamıyordu, ona karşı koyamıyordu. O, onun zayıflığıydı.

"Bana hyung demen hoşuma gidiyor." Büyük olan derin düşünmeden fısıldadı. "Ama bir lakap düşünebilirsin." Jimin gülümsedi. Siyah saçları altın güneş ışığında parlıyordu.

"Sanırım şimdi giyinmemiz gerekiyor." Küçük olan fısıldadı ve Jimin'e baktı. Gözleri kapalı ve teni altın gibi görünüyordu. "Evet, ailen gelmeden önce." Uykulu oğlan mırıldandı. Jimin, rahatlatıcı güneş ışığında kendini biraz kaybetmişti. Jungkook farkettiğinde dudaklarından bir kıkırtı kaçtı.

"Hyung uykulusun. Erken yatmadın mı?" Jeon sordu ve dolabına doğru yürüdü. Açık mavi bir kazak ve şortu kavradı. Jimin cevap vermek için sadece kafasını salladı. Uyuyamadım. Sen bütün gün aklımdaydın, diye düşündü siyah saçlı ve Jungkook'un odasında yerdeki kıyafetlerine yürüdü.

Açık mavi yatak odasında ilerlerken güneş ışığı parlıyordu. Jungkook'un çarşafları beyaz, teni ise altın gibi parlıyordu. Kahverengi gözleri büyük olana baktı ve yanakları ısındı.

Yaptıkları ateşli şeyleri hatırladı. Sorular aklına gelmeye başlamıştı. Jungkook yavaşça dudaklarını sarkıttı ve seslice yutkundu. Kendi kolunu okşadı ve mavi kazağına daha fazla sokuldu.

"Hyung, şimdi biz neyiz?"

"Olmamızı istediğin her şey."

*****

Artık kucak dansını öğretebilir misin Jimin, ben tükendim ben ben.

Şimdii, instagramda "parkjikooktr" ve "rozdominanta" adında sahipleri aynı, iki harika edit sayfası var. Hoşunuza gideceğine adım kadar eminim. Es geçmeyin ve bakın olur mu? Editlerine çook fazla emek veriyor.


Sizi seviyorumm...

Lapdance// JIKOOK çeviriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin