10

2.4K 198 55
                                    


Dokunuşlar kahverengi saçlı çocuğun solgun teninde yer ediniyordu. Jimin onun saçını okşarken dudaklarını bir gülümseme kapladı. Jimin sevdiği kişi için sessizce şarkı söylüyordu.

Sesi, yağmur damlalarının düzenli sesi ile karışıyordu. Jungkook gök gürültüsünün sesini duyabiliyordu. Jungkook şimseklerin bu sesini sevmiyordu ama Jimin ile şimşekleri izlemeyi seviyordu. Jungkook için küçükken çok renkliydiler.

Anılar aklına gelmişti. Yatakta oturuyordu. Kafasını yavaşça büyük olana çevirdi. "Hyung? Şimşekleri izleyebilir miyiz? Küçükken hep yapardık. Tekrardan yapmak istiyorum." Jungkook sessizce konuştu ve kafasını eğdi. Jimin'in ona bunu sadece çocuklar yaptığı için gülmesinden korkuyordu.

"Tabiki Jungkook. Buraya gel. Kucağıma otur." Büyük olan gülümsedi ve pencerenin pervazına oturdu. Eli kucağındaydı. Jimin'in kucağına otururken Jeon'un dudaklarındaki gülümseme büyüdü. Kafaları pencereye çevrildi. Her ikiside şimşekleri izliyordu.

Ses, gök gürültüsü ve bir iniltiydi. Kıvrandı ve kendisini tekrar arkadaşının kaslı göğsüne doğru itti. Jimin sesler çıkarmamaya çalışıyordu ve kollarını hareket eden bedene sarmıştı. "Her şey yoluna girecek Jungkook." Büyük olan sağ yanağına öpücük konudururken Jeon'un kolunu okşadı.

"Kimse seni incitmeyecek. Eğer isterlerse önce beni dövmek zorundalar."

Bu güzel sözler Jimin'den gelmişti ve Jeon'un sarsılan bedeni durmuştu. Park'ün güzel sözler ve koruyucu kolları çocuğu sakinleştiriyordu. Her gök gürültüsünde nefes alış verişi yavaşladı. Jungkook sessizleşmişti ve sonunda korkmuyordu.

jimin gözünde bu büyük bir başarıydı. Bazenleri küçük olanı sakinleştirmek gerçekten zordu. Jungkook panik olduğunda, Jimin küçük olanı sakinleştirebilen tek kişiydi. Uzun zamandır Jimin Jungkook'un yakın arkadaşıydı ama duyguları on beş yaşında değişmişti.

Jimin'in kızlar ile çıkmasından yada onlarla proje yapmasından nefret ediyordu. Kıskançlık vücuduna yayılıyor ve kalbini acıtmaya başlıyordu. Onu sevdiğinden dolayı arkadaşını kaybetmekten çok korkuyordu. Kaslı bedenli, sevimli kişiyi kaybetmek istemiyordu. Jimin her zaman onu koruyor ve sakinleştiriyordu.

Jimin, Jungkook'a kendisini kaybetmeyeceğini söylesede Jungkook çok korkuyordu. Büyük arkadaşına aşık olduğu için kendinden nefret ediyordu.
Jungkook başlarda odasında ağlamamak için çabalıyordu. Hormonlarıyla başa çıkamayan bir gençti. Onun için korkunç zamanlardı.

Kısık bir yonda Jungkook'a seslendi. Jungkook sesi gittikçe algıladı. "Her şey yolunda mı Jungkook?" Siyah saçlıya küçük bir baş sallaması ile cevap verdi. Siyah gözleri üzerindeydi ve endişelendiğini Jimin'in yüzünden hissedebiliyordu. "Bir şeyin olduğundan korktum." Jimin konuştu.

Sesi derindendi ve Jungkook'u boynunda aşağır titredi. Jimin'in dudaklarından sesli bir iç çekiş çıktı ve Jungkook'un solgun yanağını okşadı. Jungkook'un teni Jimin'e porseleni andırıyordu.

Beyaz ve yumuşaktı. Jungkook aşk söz konusu olduğunda bir kişi onu kırabilirdi. Jimin onu bundan kormak istiyordu ama zihnindekileri söyleyemedi. Onun için sadece arkadaştı. Bu Jimin'in düşüncesiydi. "Şaşkın görünüyorsun." Sorguladı ve tekrar küçük olana yöneldi.

"Çok sessizsin. Sana yanlış bir şey mi dedim yada yaptım yoksa sana bir şey mi oldu bunun için endişeleniyorum." fısıldadı ve arkadaşına baktı. Kolları hala imce, kemikle bellindeydi. "İsmini yirmi kere söyledim. Sorun ne?"  Jimin sordu ve kahve saçlı, küçük olanı göğsüne çekti.

Kısa bir öpücük Jeon'un boynuna yerleşti. Jimin başı Jeon'un boynuna yaslıyken gözlerini kapadı. "Her şey yolunda hyung. Gerçekten. Sadece derin düşünceler içindeyim. Seni endişelendirdiğim için üzgünüm ama sadece düşünüyorum." Jungkook gülümsedi yada en azından arkadaşına gülümsemeyi denedi.

"Sorun değil Jungkook. Herkesin anıları, derin düşünceleri olabilir. İnsanlar istedikleri şeyi düşünüp yapabilirler. Kimse buna bir şey diyemez. Düşüncelerin senin kendi dünyan. Neşe ve güzel şeylerle dolu, anılar gibi. Bu anıları seversin ve geriye bakıp düşündüğünde dudaklarını gülümseme kaplar. Düşününce bedenini sıcaklığın kaplayacağı anılar hatırlarsın." Jimin konuşmasına başlamıştı.

"Bedenine bunları tekrarlama dürtüsü gelir ve gerçektentekrar yapmak istersin. Her insanın böyle düşünce ve anıları vardır. Her insana istediği şekilde yaşamasına, düşünmesine izin verilir. İnsanların aynı zihni, düşünceleri olmadığından bu en iyisidir. İlginç görüşler ortaya çıkabilir." Jimin gülümsedi.

"En sevdiğin anın ve hangilerini tekrar yapmak istersin?"

Jimin gözleriyle onu süzerken sordu ve kahverengi saçlarını okşadı. Anılar aklına dolarken kısa bir gülümseme dudaklarını kapladı ve penceresinin beyaz kenarlarına baktı. Yağmur yine şeffaf cama çarpıyordu. Jungkook yüzünü aşık olduğu arkadaşına çevirdi.

Anı aklında tekrar ve tekrar canlanıyordu. Jungkook'un beyni ve pembemsi dudakları karıncalanmaya başlamıştı. Kafasını siyah saçlıya yaklaştırdı. Nefesleri birbirine vuruyordu. Jungkook'un elleri Jimin'in kaslı göğsüne yerleşirken kahverengi gözleri buluştu. Jungkook gergince dudağını ısırdı ve gözlerini indirdi. Sonra tekrar Jimin'in kararmış gözlerine baktı.

"Hyung? Bir öpücük daha alabilir miyim?"

"Bir kez daha söyle ve hayatındaki en iyi öpücüğü alacaksın."

*****

Çevirirken en zorlandığım bölüm buydu...

Bölümü geç attım bu yüzden spoi vereceğim :)

Bir sonraki bölüm çok hoş. Hatta 14. bölüme kadar çok harika diyelim.

"Ah h-hyung give me more."

Kucak dansı ile ilgili bölümleride geçiyoruz. Sizinde heyecanınızın taze kalması amacıyla 11, 12, 13 yapabilirsem birde 14'ü birleştirip atmayı düşünüyorum.

Sizi seviyorumm...

Lapdance// JIKOOK çeviriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin