"Harika yapıyorsun Jungkook." Jimin gülümsedi ve küçüğünün yumuşak, kahverengi saçlarını okşadı. Jungkook biyoloji konusunda bir parça yazacağını öğrendikten sonra, hyungunun ona yardım etmesini istedi. O da yaptı.
Hep birlikte yuvarlak masaya oturmuşlardü. Dudaklarında gülümseme vardı. Arkadaşları yanlarına oturmuş, görüntüyü izliyordu. ,,ah hayır hayır bu şekilde...,, Jimin açıklayıp Jungkook'un güzel notuna ekledi. Jungkook hyunguna baktı ve onu izledi.
Onun için hisleri vardı. Ona karşı hep tatlı ve arkadaşçaydı. Jungkook kötü bir ruh halinde olsa bile. Jungkook hyungunun parlak saçlarını seviyordu. Ona çok uygundu. Jungkook için bir tür "rüya prensi" idi Jimin. Onu koruyor ve ne zaman ihtiyacı olsa yanında oluyordu.
Ama hyungu Jungkook ile aynı hissetmiyordu.
Onun gözlerinde, Jungkook grubun en genci ve hyungunu gerçekten çok seven küçük bir çocuk vardı. Ondan aldığı öpücükten sonra onu üzmüştü.
Bu Jungkook için mükemmel bir ilk öpücüktü. Jimin'in dudaklarının kendisininkiler üstünde nasıl hareket edişi ve onun dilinin alt dudağının tamamını yalamasını sevmişti. Birçok düşünce Jungkook'un aklında belirmişti. Usulca yutkundu. Onun büyük, tatlı dudaklarına bir öpücük vermeden Jimin'le nasıl görüşebilirdi? Bu, genç için imkansızdı.
"Jungkookie? Alo? Burada mısın?" Jimin konuştu ve parmağını şıklattı. "Ah geri döndün." İç çekti ve gülümsedi. "Ne hakkında düşünüyordun?" Jimin sordu ve sağ elini Jungkook'un baldırına koydu. Kahverengi saçlı tekrardan yutkundu ve aşğıya, pembe notlara baktı."Biri h-hakkında."
Tüm düşünceleri Jimin ve öpücük hakkındaydı. Kırmızının tonu Jungkook'un yanaklarındaydı ve Jimin bu görüntüyle gülümsedi. Çok masum ve şirin gözüküyordu. Jimin düşündü. Jimin minik ve yumuşak elleriyle Jungkook'un yumuşacık, kabarık saçlarını okşadı.
"Sorun nedir Jungkook? Bir şeyler olduğunu biliyorum." Jimin ona söyledi. "Önemli d-değil hyung." Jungkook kekeledi ve parmaklarıyla oynamaya başladı. Jimin etrafında olduğunda gergin hissediyordu. Genç, jimin'in karanlık gözlerinin onu yiyeceği hissine sahipti. Bu heyecanlıydı.
"Yoksa yine mi sadece uyanık kaldın ve overwatch oynadın?" Sordu. Jungkook kendi küçük dünyasında en iyi alay kahkahalarını duyabiliyordu. Bu Park Jimin'indi. "Belki..." yeniden yalan söylüyordu. Jungkook kötü hissediyordu. Hyunguna yalan söylemek istemiyordu.
" 'belki' ne? Jungkookie bana sorunun ne olduğunu söyle." Jimin gence baktı. Diğeride baktı. "Seni ilgilendirmez Jimin." Kahverengi saçlı konuştu. Herkes ona baktı. O hyunguna asla böyle şeyler demezdi.
"J-Jungkook." Yetişkin, küçük arkadaşının bu davranışına şaşırmıştı. "Ben sadece sorunun ne olduğunu bilmek istedim. Endişelendim." Kısaca açıkladi ve sakin bir ses tonuyla konuştu. Jungkook ona baktı ve dudaklarında bir gülümseme belirdi. "Sürekli benim için endişeleniyorsun hyung." Jungkook konuştu.
"Biliyorum bebeğim."
Jungkook'un yanakları pembeleşti ve sessizleşti. Kalbi çok hızlı atıyordu ve 'bebeğim' kelimesine gülümsüyordu. Gerçekten hyungu Park Jimin'e bu kadar güçlü duygular hissediyor muydu? Kendine sordu ama cevabı bulamadı.
"H-hyung iyi hissetmiyorum. Beni eve b-bırakabilir misin?" Jungkook sordu ve Jimin'e baktı. Kahve gözleri direk Jimin'inkilere bakıyordu. Yetişkin bu şansı kullandı ve küçüğüne gözleriyle gülümseme verdi. Pembe tonlar Jungkook'un yanaklarındaydı. Çok güzel! Diye düşündü Jimin.
"Tamam. Seni eve bırakacağım." Parlakça gülümsedi ve Jungkook'un mavi sırt çantasını kavradı. İkiside ayağa kalktı. Jimin hyunglarına ve Taehyung'a döndü. "Geri geleceğim. Taehyung, tarih öğretmenine Jungkook'u bırakmaya gittiğimi söyler misin?" Arkadaşça sordu ve diğeride ona bakarak cevap verdi. "Tabiki!" Gülümsedi ve öğle yemeğinden yedi.
"Tamam. Gel Jungkookie." Jimin okulun koridorunda ilerlerken konuştu. Okuldan çıktılar. Dışarı çıktıklarında temiz hava yüzlerine vurmuştu. "Ah gerçekten soğuk. Buraya gel Jungkook." Jimin ilgili bir ses tonuyla konuştu ve ceketini çıkardı. Gülümseyerek ceketini küçüğüne verdi.
Jungkook'un gözlerinde kıvılcımlar ışıldıyordu. Büyük bir gülümseme pembemsi dudaklarını kapladı. "Teşekkür ederim hyung." Fısıldadı ve siyah ceketi giydi. Jungkook için biraz küçüktü ama o bu ceketi seviyordu. Jimin her zaman o üşüdüğünde ceketini veriyordu. Soğuk rüzgar saçlarını geriye süpürdü. "H-hyung sen soğuğu h-hissetmiyor musun?" Küçük olan kısık sesle fısıldadı.
"Evet ama benim yerime üşütürsen kendimden nefret ederim."
Jungkook'un kalbi hızlanmış ve yanakları ısınmıştı. Jimin onunla gerçekten ilgileniyordu. Yutkundu ve etrafını, ince bedenini saran ceketi sıkılaştırdı. Jungkook erkeksi kokuyu alabiliyordu. Jimin'in traş losyonu. Bu kokuyu seviyordu ve onun duyularını sersemletiyordu. " Hyung çok güzel kokuyorsun." Fısıldadı. Daha çok arzuladı. Jimin, onun ne dediğini duyamadı.
"Gerçekten mi? Teşekkür ederim babyboy."
(Babyboy lakap olduğu için bebek erkek/oğlan/çocuk yazmak istemedim.)
Jungkook, Jimins'in sırıttığını hissedebiliyordu. Hayal kırıklığı içinde küçük bir nefes bıraktı. Neden Jimin sevmediği halde ona bu gibi lakaplar veriyordu? Küçük olan kendine sorduve kafasını salladı.
Jungkook'un evine sessizce yürüdüler. Kimse koyu kahve kapıya gelene kadar bir şey demedi. "Beni bıraktığın için teşekkür ederim Jimin." Jungkook utanarak mırıldandı ve ceketi çıkarmak istedi. "Bekle tavşan. Bu gün için ceketimi alabilirsin. Bu gerçekten sana yakışıyor. Ceket çok küçükolsa bile." Jimin kahkaha attı. Jungkook sadece gülümsedi. "Teşekkür ederim."
"Okul çantan burada." Jimin konuştu ve küçüğüne mavi sırt çantasını verdi. Pembe bir ton hala jungkook'un pürüzsüz yanaklarındaydı. Jimin'in eli yanaklarına uzanınca ona baktı.
"Pembe sana yakışıyor."
Masum çocuk daha da kızardı. Ne cevap vereceğini bilmiyordu. "H-hyung teşekkür ederim." Basitçe dedi ve jimin'e hafif bir gülümseme verdi. Jimin'in diğer elide bir yanağında yerini buldu ve yüzü elleri altına kaldı. "Bana ne yaptığını bilmiyorsun." Hyungu pürüzlü, kısık bir sesle fısıldadı.
Jungkook'un nefesi hızlandı ve gözleri, bir çift dolgun, tatlı dudak hissettiğinde kapandı. Kolları Jimin'in boynunun etrafına dolandı ve hyungunu dahada yakınına çekti. Jimin öpücüğü derinleştirdi ve elleri jungkook'un beline gitti.
Dakikalar geçti ve ikili ayrılmak zorunda kaldı. Jungkook'un nefesleri hızlıydı ve jimin'in dudaklarındaki sırıtmayı görünce hafifçe kızardı. Onları tekrar öpmek istiyordu ama içinden 'hayır' diyordu. Jimin okula gitmek zorundaydı.
"Öpücük güzeldi. Senin gibi"
*****
Ben Shadow. 2 bölümdür Adonis çeviriyordu. Kendisini bol bol öpüyorum. Onun çevirisineden bakmayı unutmayın. "Silent moster".
Umarım zevk alırsınız. Mutlu olun.
Sizi seviyorumm...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lapdance// JIKOOK çeviri
Fanfiction"Hyung?" "Evet?" "Kucak dansı ne demek?" 》Jeon Jungkook, hyungu Park Jimin'e kucak dansı hakkında bir şeyler soruyor.《 DİKKAT BU BİR ÇEVİRİDİR Orijinal kitap için @-cloudybunny