14

1.6K 144 47
                                    


İnlemeler sessiz odayı doldurdu. Kara gözleri kucağındaki küçük bedende gezdi. Sıcak nefesler genç olanın soluk tenine vuruyordu. Ağzı aralıktı. Günahkar sesler ağzından çıkıyor ve kiraz kırmızısı dudaklarını ısırıyordu.

Güneş ışığı odaya düşüyordu ve Jeon'un vücudundan yuvarlanan ter damlalarının arasında küçük gökkuşakları göz kamaştırıyordu. Elleri hala belindeydi. Gözlerini kapattı.

"A-ama bu dansı nasıl yapacağımı bilmiyorum. Daha önce hiç yapmadım." Küçük olan odaya fısıldadı ve yavaşça kahverengi gözlerini açtı. Direkt Park'ın siyah gözlerinin içine bakıyordu. Jimin önündeki bu heyecan verici manzara ile eriyordu ama aynı zamanda Park'ın bedenini sıcak hissettiriyordu.

"Sorun değil tatlım, bunu yapabilirsin. Hm." Jimin pürüzlü sesiyle Jungkook'un kulağına doğru konuştu. Derin sesi Jeon'un omurgasını ürpertiyordu. Jungkook kendini büyük olana bastırıyordu. "B-burası çok sıcak" Jeon konuştu ve Jimin sağ kalçasına elini sürerken kafasını geriye attı.

Jungkook'un sesi cennet gibiydi. Park genç olanın çıplak sırtına doğru hırladı. Kontrolünü kaybetmişti ama hala onu genç olandan alıkoyan bir parçası vardı. "Seni her okul çıkışı ziyaret etmeli ve sana bu dansı nasıl yapacağını öğretmeli miyim?"

Beyaz perde hafif rüzgarda dans ederken incelemeleri küçük odayı dolduruyordu. "E-evet lütfen." Dolgun dudaklarda bir sırıtış vardı. Park dudaklarını tekrardan Jeon'un morla kaplı boynuna koydu. Bir öpücük dudaklarına yerleşti ve son zayıf inilti Jeon'un dudaklarından kaçtı.

"H-hyung yoruldum." Jeon yumuşakça konuştu ve uzun siyah kirpikleriyle gözlerini kapadı. Ilık güneş ışığı küçük olanın tenine düşüyordu. Jimun baş parmağı ile yumuşakça porselen gibi gözüken teni okşadı. Küçük olanı anlayabiliyordu. Kendi sıvısıyla kaplıydı. İlk defa bu duyguyu hissetmişti.

Park tekrardan boynuna öpücük kondurdu ve Jeon'u kucağının önüne yatırdı. Grimsi battaniyeyi kendisinin ve Jeon'un bedeninin üzerine çekti. Jimin havayı kokladı ve şehvetin teri ile doldu.

Onu temizlemeliyim, düşündü Park ve mavi peçete kutusuna uzandı. Park beyaz peçeteyi kavradı. Beyaz maddeyle kaplı solgun bedeni peçeteyle, sevgiyle okşadı. Hemen ardından Park kirli peçeteyi fırlattı.

Kendini küçük olanın yanına yerleştirdi ve kolunu ağır nefes alan bedenin etrafına sardı. Jeon'un nefesleri hızlıydı. Nefesini tutmaya çalıştı. "Bunu çok iyi yaptın, Jungkook." Park fısıldadı ve küçük olanın mor boynunu küçük parmaklarıyla okşadı. Küçük olanın bedenine eğilirken ve onu koklarken dudaklarına bir sırıtış yerleşti.

Ter ve saf doğanın kokusu birbirine karıştı ve Park'ın dolgun dudaklarındaki sırıtma büyüdü. Jeon'u küçük sınırlarına ulaştıran kişinin kendisi olduğunu fark etmesi büyük olanı gururlandırmıştı.

Park'ın baş parmağı gül tonu yanağa ulaşı ve Jimin yumuşakça okşadı. Ilık baş parmağı yanağında hissettiğinde Jeon'un dudaklarını küçük bir gülümseme kapladı. İltifatlar yanağlarındaki gül tonunu koyulaştırıyordu. Jeon büyük olana baktı, varlığından hala zevk alıyordu. İkisininde çıplak olması umrunda değildi.

"Bunun için teşekkür ederim Jimin. Gerçekten iyi hissettirdi. K-kendimi çıplak göstermek utanç verici olsa bile." Jungkook fısıldadı ve sonda kekeledi. Yanakları koyu gül tonundan dudakları gibi kiraz kırmızısına dönüyordu. Bu Jimin'in gözünde tapılasıydı. Konuşmaya başlamadan önce sessizce kıkırdadı.

"Beğenmene sevindim. Bende zevk aldım." Küçük olanın yüzünü küçük, ellerinin arasına alırken fısıldadı siyah saçlı. Bundan çok zevk aldım. Neredeyse masumluğunu alıyordum. Park yüzünü yaklaştırırken Jeon'un dudaklarına çarpan nefesi ılıktı. Bu ikisi içinde yeterli değildi.

"Benim için de gerçekten harikaydı, tatlım. Şimdi uyumalısın. İyi iş çıkardın." Jimin fısıldadı ve Jeon'un dudaklarını kısaca öptü. Beyni ona hala sadece arkadaş olduklarını söylüyordu.

Küçük odayı umuşak esintiler serinletiyor ve gökdelenden yansıyan güneş direk Jungkook'un odasına düşüyordu. Jimin'in saçı güneşte parlıyordu. Jungkook ona baktı ve bu kutsal görüntüyle ilk tepkisi yutkunmaktı. Kalbi bir yarışa başlamıştı ve elleri yatağın beyaz çarşafını daha sıkı kavramıştı.

Park'ın dudakları pembeleşmişti ve küçük olana uyumasını söylemek için hareket ediyordu ama Jeon dikkatini kelimlerine vermiyor, sadece dudaklarını izliyordu. Jimin Jeon'un hareketlerini farkedince, gencin dudaklarına yeniden yumuşak bir öpücük kondurdu.

"Şimdi gerçekten uyumalısın. Yorgunsun." Akşamın ılık güneş ışığında altın rengi parlayan dağınık siyah saçları tek eliyle okşarken büyük olanı farketti (dikkatini Jimin'e verdi yani). "Ama senin yanında uyumak istiyorum." Jeon fısıldadı ve kiraz rengi tonundaki alt dudağınu sarkıttı. Kısık sesini dinlerken gülümsedi Jimin. "Tabii ki, tatlım."

Büyüğünün sesini duyduğunda Jeon'un dudaklarını büyük bir gülümseme kapladı ve kafasını salladı. Küçük dileği gerçekleşti. Sadece büyük arkadaşıyla yatakta uzanıyordu ama bu çiftlerin yaptığı bir şey değil miydi? Kafası karışmıştı. Ellerini sağlıklı teninde kırmızı çizikler olan Jimin'in omuzuna koydu. Bu gence aralarındaki ateşli eylemleri hatırlattı.

Koyu kırmızı yanaklarını süsledi. Yeni bir esinti odasını doldururken ve her iki erkeği de üşütürken gözlerini kapattı. Jeon sorusunu sormak için gözlerini yeniden açtı. "Bir sorum var hyung. Biz ne biliyoruz, yani demek istediğim- benden hoşlanıyor musun?" Jeon sordu ve saçları mevsim rüzgarında yavaşça dans ederken kahverengi küreleriyle siyah saçlı erkeğe baktı.

"Senden hoşlanıyorum Jungkook. Seni çok seviyorum tatlım. Seni yiyebilirim.

*****

Bu kitabı çevirmeyeli baya olmuş.

Aslında sabah atacaktım ama uzun süredir yb cevirmediğimden her türlü flop kalacak o yüzden şimdi arıyorum. Zaten yeni bitirdim çevirmeyi. Sizi özlemişim😞

Sizi seviyorumm...

Lapdance// JIKOOK çeviriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin