17

1.2K 117 95
                                    


Güneş ışınları, küçük olanın açık kahve saçlarına düşüyordu. Gözleri arkadaşı Jimin'in güçlü ellerindeydi. Büyük olan ellerini tuttuğundan beri kırmızı ton yanaklarını bırakmıyordu.

Jimin yanına oturmuştu ve küçük olan kucaklaşmak için sorduğunda kucaklaşmaya başladılar. Jimin eliyle yumuşak ve nazikçe açık kahverengi saçlının kolunu okşadı. Jungkook'un dudaklarını arkadaşının ılıklığını hissettiğinde bir gülümseme kapladı.

Jimin'den gelen sözler tekrar Jungkook'un kafasında yankılandı. Düşündü. Dudaklarını minik bir gülümseme kapladı. "Yani bana ben ne istiyorsam o olacağımızı söyl-" küçük olan konuşmaya başlamıştı. "Evet bunu söyledim, tatlım." Bir sırıtma Jimin'in dudaklarını kapladı. Jeon'un yanakları bu tapılası lakap ile koyulaştı.

Hafif bir meltem odada esti. Açık pencere, rüzgarda dans eden zarif ve beyaz perdeyle kapalıydı. Jungkook büyük kahverengi küreleriyle dans eden perdeye baktı. Jimin omzuna elini koymasıyla onun ılık dokunuşunu hissetti. Dudaklarına bir gülümseme yerleşti ve baş parmağıyla açık kahverengi saçlı oğlanın omuzunu okşadı.

"Hyung? Bu öğrenmek istediğim dansta uhm sen benim partnerim olur musun?"

Soru Jungkook dudaklarından kaçtı. Gülümsemesi büyüdü ve kahverengi gözleri güneş ışığında ışıldadı. Ilık güneş ışınları solgun tenine vuruyor ve olduğu yerde kıpırdamadan büyük olana bakıyordu. Jimin dudaklarını ısırıyordu ve kafasını salladı, kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Bu sorudan sonra düşünceleri vahşileşmişti.

"Tabiki, partnerin olmayı isterim." Siyah saçlı cevap verdi ve tek eliyle hafif meltemde dans eden saçlarını okşadı.

Ortamı sessizlik doldurdu ve iki oğlan birbirlerinin gözlerine bakmaya başladı. Jimin'in onu izlerken dudaklarını yaladığını fark ettiğinde Jungkook'un yanaklarını kırmızı süsledi. Bu küçük oğlan için utandırıcıydı. "Bana böyle bakma!" Jungkook konuştu ve dudaklarını büzdü.

"Üzgünüm tatlım." Jimin kafasını salladı ve Jungkook'un parlak kırmızı yanaklarının tekrar kiraz tonuna dönmeye başladığını gördüğünde kıkırdadı. Düşünceler ve anılar Jimin'in zihninde belirdi.

Küçük olanın ateşli sahneleri zihninde canlandı. Diğer oğlanın sırtüstü yatarken ne kadar seksi göründüğünü hatırladığında yutkundu. Nefes alışverişleri ağırlaştı ve kiraz kırmızı yanakları solgunlaştı. Solgun teni güneşte ve ter damlalarıyla parlıyor, şehvet bedeninden akıyordu. Bu büyük olan için harika bir görüntüydü ama bu sadece bir anıydı.

"Hyung, ne düşünüyorsun? Yanakların kızardı ve gözlerin karardı." Küçük oğlan konuştu. Odaya yeni bir soğuk esinti geldi. Rüzgar Jungkook'un bir kaç saç tutamını havaladırdı ve bu küçük olanın kıkırdamasına sebep oldu.

"Peki, ben şey hakkında dü- uhm gerçekten hiçbir şey." Büyük oğlan açıkladı ve elini siyah dağının saçlarına attı. Güneş ışınları tenine vurduğunda yüzü altın gibi parladı. Güneş ışınları beyaz odaya düşüyor ve aydınlatıyordu. Gün yavaşça ilerliyordu ve yakında akşam olacaktı.

Tekrardan odayı sessizlik doldurdu ve Jungkook aşağı, Jimin'in elindeki eline baktı. Parlak kırmızı yanaklarını kapladi ve tekrar aşağı baktı.

"Hyung? Bir sorum var."

Jungkook birden konuştu ve ikisi arkasındaki sessizliği bozdu. Büyük küreleri yavaşça karanlık olan Jimin'inkilerle buluştu. Seslice yutkundu ve yavaşça nefes alıp verdi.

"Bizim yaptığımız uhm bu eylemleri s-seviyor musun?"

Sesi kısık ve düşüktü. Jungkook'un bedenini gerginlik kapladı ve alt dudağını ısırdı. Hızlı bir şekilde genç olama baktı ve dolmaya başlayan gözlerini kapadı. Kahverengi saçlı oğlan, büyük olanın kendisinden nefret etmesinden ve ona bu soruyu sorduğundan dolayı rahatsız olmasından korktu.

Jimin yumuşak dokunuşları Jungkook ile paylaştı. Jimin yumuşakça Jungkook'u kendine çevirdi ve kahverengi saçlı oğlanı yakınına çekti. Nefesleri birbirlerine değdi. Jimin yavaşça gözlerini Jungkook'un pembemsi dudaklarına odakladı.

"Neden bunu soruyorsun? Cevap yeterince açık. Eğlendim. Bundan çok fazla eğleniyorum ve seni hiç böyle altımda çıplak görmedim. Sana dürüst olayım. Bu beni tahrik etti." Jimin, Jungkook'un kulağına fısıldadı.

Kulağında ılık havayı hissettiğinde sesli, titrek bir nefes Jungkook'un dudaklarından kaçtı. Bacaklarını birbirine doğru ittirdi ve büyük oğlanın kelimelerini dinlerken alt dudağını sertçe ısırdı. Bedeni tekrar ısınıyordu ve nefesleri normalden fazla hızlanıyordu. " S-seni t-tahrik mi etti?" Küçük olan sordu ve dudaklarını minik bir gülümseme kapladı.

Jimin'i böyle hissettirdiği için mutlu oldu. "Oh evet. Beni nasıl tahrik ettiğini bilmiyorsun, siktir. Vücudun tıpkı senin gibi bir şaheser." Jimin son kelimesiyle birlikte Jungkook'un kulağını öptü ve tekrar yüzyüze gelince gülümsedi. Bir hata yapabileceğini biliyordu ama bunu umursamıyordu. Jungkook onun hislerini bilmeliydi.

Küçük olan yavaşça başını salladı ve gözlerini kapadı. Ilık güneş arkasına vuruyor ve vücudunun ana hatları parlıyordu. Altın dokunuş onu kutsallaştırıyor ve bu yeni sessizlikle birlikte onu delirtiyordu.

Küçük meltemler odada esiyor ve perdeler daha hızlı ama hala zarifçe dans ediyordu. Altın ışık kahve saçlarda parlıyordu. Jimin, Jungkook'a baktı. Günahkar bir andı.

Küçük olan tekrar konuşana kadar dakikalar geçti. Aklındaki düşünceleri inceledikce yanakları ısınıyordu ama o istiyordu. Jungkook kucak dansını öğrenmek istiyordu.

"Hyung, kucak dansını şimdi öğrenmek istiyorum. Sonra değil. Şimdi ve seninle."

*****

Bir sonraki bölüm (aslında 20 dahil 20'ye kadar) hazır. Ama yorum sınırını geçmeniz lazım. Yorumlar düşük ve bu beni üzüyor :(

Yorum sınırı 50.

Sizi seviyorumm...

Lapdance// JIKOOK çeviriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin