08

2.2K 201 42
                                    


Yedi oğlan birlikte oturuyor ve seslice gülüyorlardı. Öğle yemeği zamanıydı, dudakları gülümsemeyle kaplıydı. Jungkook'un soluk renkli elinde süt kutusu vardı. Mavi renkli ve sevimli desenleri vardı. "Sütü gerçekten çok seviyorsun. Değil mi Kook?"

Soru, yedi Koreli çocuktan en büyük olanından geldi. Küçük olandan kısa bir baş sallamasi geldi. "Yerken süt içmeyi seviyorum." Kahverengi saçlı açıkladı.

"Jin neden sadece Jungkook senden süt alabilir? Neden ben alamam?" Taehyung sordu ve ona baktı. "O küçük ve süt onun vücudu için iyidir. Kemikleri güçlenecek ve boyu uzayacaktır." Jin konuştu ve parlakça gülümsedi. "Anlıyorum. Jimin'de olmayan şey." Taehyung konuştu.

"Aii! Taehyung! Ben o kadar kısa değilim. En azından güzel görünüşüm var." Jimin itiraz edercesine konuştu. Elini masaya koydu. Sonra tekrar masadan kaldırdı ve Jungkook'un sağ baldırına koydu. En küçük Jimin'in kucağında oturuyordu ve diğerleri onun ne kadar mutlu olduğunu görebiliyordu.

"Bazen senden gerçekten nefret ediyorum Park Jimin." Jimin ile aynı tonda, karşı çıkar biçimde fısıdadı ama sonunda ünlü gülümsemesini sundu. "Biliyorum. Bazen bende kendimden nefret ediyorum." Siyah saçlı iç çekti ve yere baktı. "Jimin, lütfen üzülme. Sen güzelsin ve kendine sinir olmana yada kendinden nefret etmene gerek yok."

Grubun en geci aniden konuştu. Grup sakin, utangaçlık barındırmayan sesin sahibine sorgularcasına baktı. Minik bir gülümseme Jimin'in dudaklarıa yerleşti ve Jungkook'un bedeni onu öpme dürtüsüyle doldu. "Teşekkür ederim Jungkook. Gerçekten." Jimin gülümsedi ve Jungkook'a sarıldı.

Jimin oma sarılırken Jungkook kafasını onun omuzuna koydu. Daha fazla onun yanında olmak istiyordu. Jungkook büyük olandan daha fazla istiyordu. "Hepiniz çok iyi arkadaşsınız. Sizsiz ne yapacağımı bilmiyorum." Jimin gülümsedi ve elini Jungkook'un kahverengi saçlarına koydu.

Etrafta kuşlar uçuşuyordu ve kısık sesli şarkıyla ağaçlar rüzgarda dans ediyordu. Yazın kokusu hava ile birlikte, Güney Kore'nin başkenti Seul'de esiyordu. Renkler yedi çocuğun görünümünü süsledi ve güzel bir manzara ortaya çıkardı. "Çok güzel bir yaz günü." Seokjin mırıldandı ve kahvesinden bir yudum aldı.

"Sadece bu değil. Sende güzelsin."

Jimin bu güzel kelimeleri kulağına fısıldarken açık pembe tonları Jungkook'un yanaklarını süsledi. Diğerleri onlara sadece baktı ama bir şey demediler. Jungkook'un büyük olana bazı duygularının olduğunu biliyorlardı.

Göz teması kurmaya çalışırken, utangaçlık barındıran gözleriyle Jimin'in gözlerinin içine baktı. Gözleri karanlıktı. Diğerleri bir şeyler söylüyordu ama Jungkook ne dediklerini anlayamıyordu. "T-teşekkür ederim." Jungkook kekeledi ve aşağıya baktı.

Genç oğlan bu durumda ne yapacağını bilmiyordu. Ondan gelen bu heyecanlandırıcı kelimelerle hyunguna ne diyeceğini bilmiyordu. "Bana teşekkür etmene gerek yok." Jimin gözleriyle gülümsedi ve bu Jungkook'u son damla/sınırlarına getirdi.

Şimdi yüzü kırmızı bir gül gibi kıpkırmızıydı.

Yedi liseli çocuğun oturduğu masayı sessizlik kapladı. Hepsi doğanın sesini dinliyor ve bu melodinin tadını çıkarıyorlardı. Ama buna odaklanmayan tek kişi Jungkook'tu. Kafası tamamiyle büyük hakkındaki düşünceler ile doluydu. Ismini zihninde defalarca tekrarlıyor ve onun görüntüsü hayalinde beliriyordu.

Minik bir gülümseme ile bu düşünceleri unutmayı denedi ama bu imkansızdı.

"Jimin!" Bir kıs sesi duyuldu ve zayıf bir kız erkelerin masasına geldi. Ruj ile renklendirilmiş dudaklarında bir gülümseme vardı. "Bayan Jung seni araştırmamı söyledi çünkü seninle geleceğin hakkında konuşmak istiyormuş. Bu şeyleri biliyorsun ve bu gün senin sıran." Kızın eline çaktı.

Kore güzellik standartlarındaydı ve bu onu okullarında tanınır yapıyordu. Ama teninin altında her şey farklıydı. Jungkook her zaman onun bir plastik olduğunu görebildiğini söylüyordu. Kızı Jimin için her zaman çirkin göstermeye çalıştı ama yapamadı.

Jimin başını kaldırdı. Eli hala baldırındaydı ve pantolonun kumaşının üstünden nazikçe tenini okşuyordu. Bu genç olanı sakinleştiriyordu ve ne zaman üzgün veya stresli olsa Jimin bunu yapıyordu. "Her şey yolunda." Jimin kızla ilgilenmeden önce yedi oğlandan en gencine doğru konuştu.

Jimin, Jungkook'un karşı cinsin etrafında rahat olmadığını biliyordu. Kahverengi saçlı için utanç vericiydi ama orta okuldan beri hiç bir kızla konuşmamıştı. Sadece ögretmeni konuştuğunda yada kağıt gibi bir şey isteyeceği zaman kızlarla konuşuyordu.

Her gün kağıda Jimin'i çiziyor ve dosyasına koyuyordu. Ama onda çiçek ve doğa resimleri olurdu. "Gerçekten mi? Ben zaten bayan Jung ile konuştum ama tamam. Sonra giderim. Şimdi meşgulüm." Jimin yumuşak sesiyle konuştu ve nefesi Jungkook'un kulak memesine değdi.

Jungkook seslice yutkundu ve bacaklarını birbirine bastırdı. Masum çocuk için böyle şeyler yeterliydi. Rüzgar sertçe esti ve ağaclar agresifçe sallandı. "Fırtına geliyor." Namjoon konuşmaları kesti ve defterini kapattı. Gri kalem elindeydi ve aşağıya bir şey yazıyordu. 

Jungkook ona baktı ve koyu gözlerinde kıvılcımlar parladı. Namjoon ile çalışmayı seviyordu ve onun yazdıklarından zevk alıyordu. Jungkook'un gözünde Namjoon çok akıllı biriydi ve ayrıca koruyucu melek gibiydi. Çok şey biliyordu ve Namjoon onunla konuştuğunda okulunda en iyi olmaya çalışıyordu.

"Hm, haklısın Namjoon. Jungkook sizin evinizde kalabilir miyim? Benim evim uzakta." Jimin sordu ve elleri Jungkook'un kalçalarına doğru hareket etti. Yumuşak tenler birbirlerine değmişti ve Jungkook tekrardan Jimin'in tenini kendisinkinde hissetmeyi sevdi. Jimin'e dogrudan kafa salladı. Jungkook her zaman bu şekilde evet derdi.

Jimin'e karşı koyamıyordu ve Jimin'de Jungkook'a karşı koyamıyordu.

*****

Nasılsınız meleklerim? Umarım iyisinizdir.

Bir önceki bölümün oy sayısı diğerlerine göre düşük kaldı. Açıkçası oylara çok takılmak istemem ama yinede insan yaptığına karşılık bir şey ister istemez istiyor.

Hepinizi kocama öpüyorummm.

Sizi seviyorumm...

Lapdance// JIKOOK çeviriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin