Ilık hava ve su buharı odayı kaplamıştı. Su damlaları camdan aşağı doğru yuvarlanıyordu. Odada ki hava sıcaktı. Sabun ve tazeliğin kokusu banyoyu dolduruyordu.Yüksek sesle suyu yavaşça yere akıttı. Su iki oğlanın tenine çarpıyordu ve küçük olan kendini yıkarken gözlerini kapatıyordu. Parlak kırmızı yanaklarını kaplamıştı. Bu birlikte banyo yaptıkları ilk seferdi.
"Bu gıdıklıyor! Dur - ahaha" Büyük oğlanın güçlü elleri onu gıdıklarken kahverengi saçlı güldü. Derin bir kahkaha çift dolgun dudaktan kaçtı. Jimin küçük olana gülümsemeyle baktı. Bir kolunu Jungkook'un beline sardı.
"Oh bu gıdıklıyor? Bilmiyordum." Jimin güldü ve eli hala küçük oğlanın belindeydi. Gözleri buluştu ve utangaç bir gülümseme Jeon'un kiraz kırımızı dudaklarını kapladı. "Beni tuttuğun için teşekkür ederim." Jeon fısıldadı ve parlak kırmızı yanaklarıyla aşağı baktı.
"Bana teşekkür etmene gerek yok. Cidden. Bunu yapmayı seviyorum." Jimin son kısmı fısıldadı ve Jeon suyun gürültüsünden duyamamıştı ama Jimin onunla duş alacağına söz vermişti. "Şimdi sırtını temizlemeli miyim?"
Büyük oğlan, küçük olana sorarken sesi derindi. Çenesi Jungkook'un omzunda dinlendi, kara gözleri vanilya ve tarçın gibi kokan sabuna odaklanmıştı, Jungkook gibi kokuyordu.
"Evet. Bu çok harika olurdu." Kahverengi saçlı oğlan neşelendi ve sabunu arkadaşına verdi. Döndü ve Jimin'in güçlü kollarını belinde hissettiğinde nefesleri hızlandı.
Su durumu daha iyi hale getirmiyordu. Islaklık hissiyatı bedenini sarmıştı ve Jungkook'un omurgasına doğru titreme dalgası yayılıyordu. Fındık kahverengi gözleri beyaz zemine bakıyor ve kiraz kırmızı dudaklarını ısırıyordu.
Jungkook kısa sürede için sırtında sıcak eli ve sonra sıcaklığın belinden kaybolduğunu hissetti. Kalp atışları deli gibiydi ve o belindeki sıcaklığı yeniden hissetmeyi diledi. Ona güçlü bir his veriyordu, güvende hissiyatı.
Jimin'in ılık elleri sabunu yumuşakça ve nazikçe hassas tene sürtüyordu. Arkadaki bir mum titreşti ve altın rengi bir ışık solgun ten üzerine düştü. Jungkook'un teninin üstü altın tabakası gibi görünüyordu. Bu küçük olanı daha değerli kıldı ama Jimin zihninde ona bedel bulamamıştı. Kimse küçük oğlan için ödeme yapamaz. Sadece onun aşkı bu bedeli ödeyebilirdi ve o ödemek istesiğini söylemişti.
Uyumlu kokuları solurken Jimin'in burnunu vanilya ve tarçın kokusu doldurdu. Her iki koku da birbirine çok uyumluydu ve bu küçük oğlana mükemmel yakışıyordu. Koku çok güçlü (ağır) degildi, küçük olan için harikaydı.
Büyük bir gülümseme Jimin'in dolgun dudaklarını kapladı ve nazik bir öpücüğü Jungkook'un omuzuna kondurdu. Jimin omzunu öptüğünde Jungkook'un yanaklarını kırmızı süsledi. Parmaklarıyla oynadı ve kafasını siyah saçlı erkeğe çevirdi.
Jeon, Park'ı gördüğünde seslice yutkundu. Saçları düz ve yüzüne geliyordu. Su damlaları göğsünden özel bölgesine doğru yuvarlanıyordu. Jungkook'un yanaklarındaki ton koyulaştı.
"İ-iyi görünüyorsun." Jungkook sessizce konuştu. Yumuşak sesi banyoda yankılandı ve altın ışık tenine düştü. Mumun altın ışığı titredi. Mum duşun dışındaydı. Tenine yerleşmişti ve bütün odaya romantik bir atmosfer veriyordu.
"Gerçekten? Teşekkür ederim tatlım. Sende." Jimin derin ve çatallı sesiyle konuştu. Ilık patmakları saçının arkasındaki bazı telleri okşadı. Su damlaları Park'ın parmaklarından yuvarlanıyor ve Jungkook'un kiraz kırmızı dudaklarına damlıyordu. Park'ın gözleri, Jungkook'un fındık kahve gözlerinden lezzetku dudaklarına gitti.
Jungkook'un gözleri biraz onu takip etti ve dudağını ısırdı. Sıcaklık hissi tüm bedeninden aktı ve ılık su bedeninde hiçbir işe yaramadı. Yanaklarındaki kırmızı koyulaştı ve yanağında ılık bir el hissetti. Jimin baş parmağıyla yumuşakça yanağını okşadı.
"Muhteşem görünüyorsun babybun. Sana böyle lakaplar verdiğim için üzgünüm ama utandığında yanaklarının kızardığını görmeyi seviyorum." Park derince fısıldadı ve alnını Jeon'unkine yasladı. Sıcak nefesleri buluştu ve kahverengi saçlı, tırnaklarını arkadaşı Park Jimin'in sağlıklı tenine batırdı.
Jeon'un kiraz kırmızısı dudaklarından, diğer çifti kısa süre için hissettiğinde günahkar bir ses kaçtı. Gözleri direkt kapandı ve Jimin'in etine daha fazla bastırdı parmaklarını. Siyah saçlı dudaklarını yavaşça Jeon'unkilerde oynattı. Hassas öpücüklerini açıklayan kelimeydi. Şans ve aşk duygusu bedenlerinde akıyordu.
Aralarındaki hava sıcaktı ve Park kolunun tekini Jeon'un küçük beline sarmıştı. Baş parmağı ile yumuşakça kalça kemiğini okşadı ve Jeon'un sağ yanağına öpücük kondurdu. "Sen her zaman muhteşemsin."
Büyük oğlan onu övdüğünde Jeon'un kiraz kırmızısı dudaklarında küçük bir gülümseme oluştu. Yanakları kızardı ve kan tüm bedeninde hızla aktı. Mumun altın ışığı titreyip üzerine düştüğünde soluk teni altınla parladı. Fındık kahve gözleri saf aşkla kıvılcımlandı ama Park'ın aynı şeyleri hissetmediğinden korktu.
Vanilya kokusu havayı kapladı ve Park, Jeon'un belini sıkıca tutup yakınına, göğsüne çektiğinde sabun yere düştü. Jeon, büyük oğlanın kalp atışlarını duyabiliyordu. Dudaklarından yumuşak bir kıkırtı kaçtı. Yavaşça soluk ellerini Jimin'in göğsüne koydu ve gözlerini kapattı. Güvende hissi tekrar bedenini doldurdu ama aklından sıcak düşünceler vardı.
"Hyung?"
"Hmmm?"
"B-bana nasıl kucak dansı yapabilceğimi öğretebilir misin?"
*****
Nasılsınıız?
Şahsen ben boş zamanım çok olmamasına rağmen sıkılıyorum.
Sizi seviyorumm...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lapdance// JIKOOK çeviri
Fanfiction"Hyung?" "Evet?" "Kucak dansı ne demek?" 》Jeon Jungkook, hyungu Park Jimin'e kucak dansı hakkında bir şeyler soruyor.《 DİKKAT BU BİR ÇEVİRİDİR Orijinal kitap için @-cloudybunny