karan farklı bir yola girmişti. ormanlık alandan geçiyorduk. biraz sonra deniz ve bir uçurum karşımıza çıktı. karan arbayı durdurdu ve ne zamandır orada olduğunu bilmediğim efesleri çıkarttı. bana inmem için kafa işareti yaptı. dediğini yaptım. hava hafif serindi. beraber uçuruma doğru yaklaştık ve oturduk. neden buraya geldiğimizi biliyordum ama emin olmak için sordum "karan.. buraya neden geldik.."dedim. sesim yumuşak çıkmıştı. bana bir efes uzatırken "çünkü biraz dinlenmek istediğini fark ettim."dedi. evet biraz uzaklaşmak iyi olmuştu. sadece kafa salladım. genel olarak konuşuyorduk. öylesine şeylerden. sonra futbol konusu açıldı. bana en sevdiğim oyuncuyu sordu. bende hiç düşünmeden "falcao. "dedim. kaşlarını çatarak "neden"dedi. bende "ilk olarak çok karizmatik, çok yakışıklı ve ben esmer seviyorum"dedim. sıkıntı şuada ki karan da esmerdi ve çok yakışıklıydı. konuşmaya devam ettim "çok kaslı. havalı. bence bunlar yeterli sebepler"dedim. kaşlarını daha da çattı sinir ile konuşmaya başladı "ne demek yakışıklı. kaslı. benim kaslarımın çeyreği yok o adamda. karizma mı cidden mi ben daha karizmatik ve yakışıklıyım"dedi. bende "evet olabilirsin ama onun saçları da şekil bi kere"dedim. karan sinir ile dikey olan saçların arkaya yatırdı. olm cidden çok yakışıklıydı lan. konuşmaya başladı "bende byle yapınca havalı veya karizmatik mi oluyorum"dedi. bende yüzümü buruşturup saçını eski haline getirdim. saçları çok yumuşaktı. konuşmaya başladım "bi kere o, o şekilde yakışıklı ve karizmatik. ama sende böyle yakışıklı karizmatik ve havalısın. kendini değiştirme karan. "dedim. gülerek "şimdi sen bana hem yakışıklı hem karizmatik hem de havalı olduğumu açık bir şekilde dile mi getirdin?"dedi. harbi ben ne demiştim ya. hadi şimdi çevir çevire biliyorsan. isyankar bir şekilde "ya of karan ya.. harbi pisliksin"dedim gülerek. o da yaklaşıp alnımı öptü sonra da "iltifat için teşekkürler."dedi. ofladım. sonra da "karan hadi gidelim merak ederler bizi."dedim. karan kafa salladı. ayağa kalktı ve beni elimden tutarak kaldırdı. şu an çok yakındık karan beni kaldırınca bedenlerimiz çarpışmıştı. ben geri çekilince o da çekildi. neden içimde böyle bir duygu vardı. bu belirsiz duygu yeniden ortaya çıkmıştı. arabaya bindim. karan da etrafa bakınıp sürücü koltuğuna bindi. kendi evine sürüyordu. kafamı cama yasladım ve gözlerimi kapattım. araba durdu. gözlerimi açtım. arabadan indim karanın arkasından eve girdim. bizimkiler oturuyordu. bizde yanlarına oturduk. ben gözlerimi kapattım ve arkama yaslandım. biraz sonra telefonum çaldı. herkes susmuş beni dinlerken ben telefonu açtım. karşı tarafta ki kişinin sesi çinçinin lideri olan süleyman ağabeyin di. "efendim süleyman abi."dedim. yankı bana höparlöre almamı istediğini belirten bir hareket yapınca dediğini yaptım. süleyman abi " buzlar kraliçesi gelmen lazım. buralarda işler karıştı. Ankara'ya gelmen lazım. çok baskın yapılıyor."dedi. derin bir nefes aldım ve " tamam geliyorum. yarına orada olurum"dedim. Süleyman ağabey "kızım tek gelmen lazım"dedi. kaşlarımı çattım "neden?"dedim. Süleyman ağabey "kızım sen geldikten sonra büyük ihtimal ile saldırılar çoğalacak. fazla kişi bizi sadece yavaşlatır. bir de diğer çete liderleri gelebilir. sen ayrıcalıklı olarak bir kişi getire bilirsin. donanımlı gel"dedi. bende "bana sakın emir verme. seni oraya çıkartan kişi bendim. geri de indire bilirim. şu an sadece en önemli bölgem tehlikede diye dediklerini yapıyorum. ama bir daha sakın beni kısıtlamaya çalışma!"dedim. ve kapattım. mırıldanarak 'bu adama cidden sinir oluyorum. benim arkamdan iş çevirdiğinin sanki farkında değilim'dedim. yankı "nasıl yani"dedi. ona "bizim onlara gönderdiğimiz malları alıp başkalarına satıyor. nereden biliyorsun demeyi ajanlarım var"dedim. karana "karan benim kıyafetim var mı burada?"dedim. kafa salladı. merdivenlerden yukarı çıkarken durdum ve aşağı tarafa "eğer isterseniz aranızdan bir kişi gelebilir."dedim. odaya girdim. siyah çantamı aldım ve içine bir kaç kıyafet ve iç çamaşırı koydum. aşağı indiğimde hepsi bir biri ile olan bakışmasını kesip bana bakmaya başladılar. anladım ki seçmiyorlar bende "tamam ben tekte giderim"dedim. yankı ve karan aynı anda "hayır!"dediler. bende "tamam sakin. oylama yapalım. yankı diyenler : 2 kişi. karan diyenler :4 kişi başka katılmak isteyen var mı "dedim. demir el kaldırdı. bende "demiri isteyenler : 4 kişi. şimdi demir ve karan arasında direk fikrinizi söyleyin" dedi. aklıma şarj cihazını unuttuğum geldi. yukarı çıktım. son kez etrafı kontrol edip unuttuğum bir kaç şeyi aldım. aşağı indiğimde karan yoktu. biraz sonra karanda elinde siyah bir çanta ile geldi. karana "karan motor kullanmayı biliyor musun?"dedim. kafa salladı ve "evet fakat tercihim genelde araba."dedi. bende "o zaman motor mu araba mı?"dedim. o da "bir farklılık yapalım motor olsun"dedi. kafa salladım. "o zaman önce karargaha uğrayalım bende kendi motorumu alıcam"dedim kafa salladı. bizimkiler ile vedalaştık. karan motoruna bindi bende şu anlık arkasına bindim ve ona arkadan sarıldım. çok güzel bir kokusu vardı acı çikolata ve sütlü çikolata karışımı. karargaha vardığımızda direk garaja girdim. yeni aldığım efsane awasaki ninja H2R. hızlıca garajdan çıktım. karanın motoru ducati 1098S. benim de motorum onun ki kadar hızlıydı.. özel durumlar için hazırda duran içinde patlayıcılar, özel kimlik kartları, takip cihazları ve silahlar bulunan çantayı aldım. motoruma bindim. karan beni gördü ve hemen yanıma geldi motoru inceledi ve "merve lütfen bunun bir şaka olduğunu söyle"dedi. güldüm ve yanağını öptüm ardından "istersen motorları değişelim"dedim. hemen kafa salladı ve alnımı öptü. özel çantayı ve kendi çantamı aldım ve onun motoruna bindim. kasklarımızı taktık ve uzun yolculuğumuz başlamış oldu. yolları hızla kat ediyorduk. iki kez mola vermiştik ve birazdan tekrar mola vericektik. son 2 saat kalmıştı ve akşam olmak üzereydi. mola yerimize varınca acıkmış olduğumu anladım. motorlardan indik. geldiğimiz yer minik tatlı bir kafeydi. içerisi beyaz ve pembe ağırlıklı kombin edilmişti. menüye bakmaya başladım. kendime tost söyledim. karan da benim ile aynı şeyi isteyince. ona bakmaya başladım. o da bana baktığı için inat ile gözlerimi kaçırmıyordum. hala bakıyordu. eli ile saçımı kulağımın arkasına itti. bende telefon ile ilgilenmeye başladım. İnstagram'dan DM gelmesi ile karan bana bakmaya başladı. adamın biri 'selam güzelim' yazmış hiç bir şey yazmıyordum. adam bu sefer 'istersen bu gece takıla biliriz. seni çok memnun ederim' yazınca karan telefonu elimden çekti. bana sinir ile bakı "ilk olarak bu hesap neden gizli değil. ikincisi bu fotoğraflar ne kızım. hiç giyin meseydin. üçüncü ve son olarak bu adam kim?"demişti. çok sinirliydi. telefonumda bir şeyler yaptı. bende onun telefonunu aldım. yüz koruması vardı. hemen yüzünü gösterdim ve telefonu geri çektim. bende onun İnstagramına girdim ve neler gönderdiğine bakmaya başladım. fotoğrafların hiç birinde üstü yoktu. telefonu ona çevirdim ve "bana diyene bak!" dedim. cidden çok kaslı ve yakışıklı çıkmıştı. altında ki yorumlar beni çıldırtıyordu. herkes resmen karana asılmamış koşmuş!. ekranı geri kendime çevirdim. fotoğraflara bakmaya devam ederken birini gördüm. çok yakışıklıydı ve kaslıydı. ne diyiym Allah sahibine bağışlasın ama bence karanı sinirlendirmekten zarar gelmez. karana ekranı döndürdüm ve "karan bu yakışıklı kim?"dedim. karan dişlerinin arasından "neden sordun merve"dedi. bende "hiiç sadece dikkat çekici bir yakışıkılığı var"dedim sonra da derin bir iç çektim. karan sinir ile tısladı "bak merve beni katil etmeye çalışıyorsun. bunu başaracaksın da kuzeye bakmayı bırak. çocuğa salyalarını akıttın resmen. "dedi. bende şaşkınlıkla "karan sen neden sinirlendin ki. kıskanmıyorsun değil mi?"dedim. karan sinirle kolumdan tuttu ve dışarı çıkarttı beni arka taraflara götürdü ve duvara itti. sonra duvara yumruk atıp "evet lan evet kıskandım. hemde deliler gibi kıskandım. o adamın sana sevişme teklif etmesine sinirden kudurdum. senin o kuzey piçine bakman beni deliye döndürdü!"dedi ve duvara yumru attı. karan çıldırmış gibiyi. ona sarıldım. belki ona şu an sarılmak ile hayatımın en büyük hatasını yapıyordum. gerildi. hatta kas katı kesildi. duvara kafasını dayadı ve derin derin nefesler almaya başladı. bana döndü ve sarıldı. bir yandan da mırıldanarak özür diliyordu. bende "karan........... ben.. acıktım."dedim. biraz durdu ve kahkaha tarak gülmeye başladı. bende "ya uf karan ya gülme"diyordum ama dinleyen kim. burnum kaşınınca hapşırdım. karan durdu ve bana baktı. yanıma geldi. elini önce yanağıma sonra da boynuma koydu. sonra ben içeri götürdü. yemeklerimiz gelmişti. ben acıkınca hapşırırdım. yemeğimi yerken karan endişe ile "neden hapşırdın. hasta mısın?"dedi. bende elimde ki tostuma bakarak kafamı olumsuz anlamda salladım. o sırada bir ses duydum karan benim fotoğrafımı mı çekmişti. ağzımda kini bitirince "başka zaman olsa o fotoğrafı silmen için baskı uygulardım ama açım. ayrıca ben acıkınca hapşırırım." dedim. yemeğimi yerken karan benim fotoğrafımı çekiyordu. fotoğraf çekmeyi bırakıp beni izlemeye başladı. açık benim için önemliydi. genede az yerdim ama acıkırsam sağlam yerdim. eğer acıkırsam yemek yerim. bunu ne durumda olursam olayım yaparım. Allah' tan zor acıkan biriyim. ben yemeğimi bitirince tekrardan yola çıktık. bir otelde durduk. karan bize oda alıp geldi. beraber yukarı çıktık. tek çift kişilik bir yatak vardı. burası küçük ve eski bir işletme olduğu için tek boş oda bu odaymış. omuz silktim ve çantamı masanın üzerine koydum. özel çantayı açtım ve kontrol ettim her şey gayet iyiydi. ben yatağın bir köşesine geçerken karna çoktan yatağa girmişti. tuvalette üzerimi değiştirdim. tekrar odaya geldim ve ışığı kapatıp yatağa geçtim. İnstagrama bakıyordum. karan ise hem bana arkadan sarılmış hemde telefonuma bakıyordu. DM gelmesi ile mesaja baktım. ayça yazmıştı. ayça ile o günden sonra hep konuşur olmuştuk. bana bir hesap yollamıştı. hemen hesabı stalklamaya başladım. hesap bir adamın hesabıydı. oldukça kaslı bir adamın hesabı. bir kaç fotoğrafına baktım. karanın belimde ki eli sıkılaşmıştı. hesaptan çıktım. ayça 'sence nasıl?' demiş. bende ' gayet iyi ne diyim Allah sahibine bağışlasın' yazdım. ayça göz deviren emoji yollayıp 'off ya sen onun sahibi olsaydın' yazmış. karan derin derin nefesler almaya başlamıştı. sinirliydi. bende ' öyle bir şey olmayacak ayça. ayrıca ben sarışın sevmiyorum' yazdım ve yolladım. 'tamam bb' yazmış bende aynı şekilde karşılık verdim. telefonu kapattım ve yan tarafa koydum. karan "sarışın sevmiyor musun?"dedi. bende "evet sarışın çok baybface oluyor. bence kumral itici. bence esmer en iyisi"dedim. kafa salladığını hissettim. ona döndüm ve gözlerimi kapattım. bir kaç dakika sora uykum gelmişti. kendimi uykunun o karanlık kollarına bıraktım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
buzlar kraliçesi
Teen Fictiondışarıda devam eden bir hayat, içinde ise kalbi duran küçük bir kız çocuğu vardı... O yalnızdı. çevresinde ki herkesin içinde yapa yalnız... O acımasızdı. ona sahip çıkan çeteleri ve hayatına yeni dahil olmuş onun kadar karanlık bir adam vardı...