uyandım. sakin bir gün olmasını dileyerek yataktan kaktım. hızlıca üzerimi değiştirdim. klasik siyahlarımı giydim. aşağı indim. tuvalette genel işlerimi giderdim. ellerimi yıkadım ve sofrayı kurmak için mutfağa girdim. bu günün sakin olmasını isterdim ancak içimde bir sinir vardı. neden? hiç bir fikrim yok. salatalık doğrarken arkamdan kaslı bir çift kol belime dolandı ve beni kendine çekti. ardından boynuma burnunu değdirerek kokumu içine çekmeye başladı. burnuma acı çikolata kokusu doldu. karan bu saatte uyanmazdı genelde. elimdeki salatalığı doğramaya devam ettim. onu bitirince arkama döndüm ve tezgaha yaslandım. karan üstüme doğru eğildi ve boynumu koklamaya devam etti. sessizce "karan iyi misin?"dedim. başını olumsuz anlamda sallayıp "değilim. sadece biraz bu şekilde kalmak istiyorum"dedi. tek elimi saçlarına götürdüm ve oynamaya başladım. içimde hala sinir vardı. bu konuyu daha sonra çözmek üzere karanın o siyah saçlarını okşayıp oynamaya devam ettim. bana sarıldı. ona karşılık vermek için kollarımı onun koca heybetli bedenine sardım. beni biraz daha kendine çekti ve benden ayrıldı. sonra da "kokun beni sakinleştiriyor. herneyse yardım edeceğim bir şey var mı çakıl taşı?"dedi. kafamı olumsuz anlamda salladım ve "hayır yok. ne olduğunu anlatmak istersen anlata bilirsin."dedim. ve işlerime geri döndüm. krep yapacaktım. hamuru hazırlamak için malzemeleri çıkarttım. karan beni izlerken "boş ver yok bir şey. önemli değildi.."dedi ve beni izlemeye devam etti. ben de omuz silkip "sen nasıl istersen"dedim ve çıkarttığım yumurtaları kaba kırdım. içine şeker atıp karıştırmaya devam ettim. o sırada krep tavasını ocağa koyup yağladım. altını açtım ve ısınmaya bıraktım. hamura geri döndüm ve içine vanilya ardından da yağ koydum. karıştırdım. karan hala beni izliyordu. beni cidden seviyor muydu. doğru bir şey mi yapmıştım. tekrar birine güvenip bağlanmak ile hata mı yapmıştım? karanın beni kendine çekmesi ile irkildim ve ona döndüm. bana kaşlarını çatarak bakıyordu. ona tek kaşımı kaldırınca "yoksa sana ne olduğunu söylemediğim için mi böyle yapıyorsun. sana sesleniyorum ve oralı bile olmuyorsun. ayrıca yanına gelip seni dürttüm de."dedi bende kafa salladım ve "sadece bir şey düşünüyordum. dalmışım. ayrıca trip atmamı istiyor isen söylemen yeterli."dedim ve önüme dönüp bitirmek üzere olduğum hamuru tavaya döktüm. karan hemen "hayır, hayır çakıl taşı. beni kendin ile sınama dayanamam."dedi. evet beni gerekten seviyordu. ona sadece kafa salladım ve krepi ters çevirdim. masayı kurmak için örtüyü serdim. hazırladıkları mı ve kahvaltılıkları masaya dizmeye başladım. krepi diğerlerinin yanına koydum ve onları da masaya koydum. hepimizin odasında ses sistemi vardı. onu çalıştıran mekanizmaya gidip düğmeye basarak "10 dakika içinde burada olmayana krep yok"dedim. beş saniye sonra hepsinin kapısı açıldı. hepsi koşarak tuvalete girmeye çalışınca yankı bana dönüp "bebeğim senin tuvaletindeyim"dedi. koşarak gitti ben daha bir şey söyleyemeden. o sırada demirde karana "karan canım kardeşim bende seninkinde"dedi. ikimizde bakıştık ve masaya oturduk. yemeğe başladık. o sırada diğerleri geldi. hızla masaya oturdu ve yemeye başladı. telefonum çalmaya başladı. kim olduğuna bakmadan açtım. telefonda ki kişi babam olacak adamdı. konuşmaya başladı. sesinde duygu kırıntısı yoktu "asi denizi kaçırdılar"dedi. elimdekileri bıraktım ve dinlemeye devam ettim. babam "bir not vardı odasında. üstünde de' bakalım kızınız bu sefer onu kurtara bilecek mi?' kimin yazdığı yazmıyordu. sadece büyük harfler ile S.ZEYUZ yazıyordu."dedi. gözümde ki tüm duygular yok olmuştu. duygusuz sesim ile "tamam ben ilgileneceğim"dedim. ve kapattım. onlara bakmadan aşağı indim. inerken de "sine afiyet olsun benim işim var"dedim. yankı ve karan hızla yanıma geldiler özel odama girdim. diğerleri de peşimden geldi. can "ne oldu buzlar kraliçesi"dedi. bende duygusuz ve korkutucu bir ses ile "S.ZEYUS diye biri denizi kaçırmış."dedim. sessiz kaldılar. metal dolabın yanına ilerledim. onu hızlıca köşeye ittim. duvarda benim tüm planlamalarım ve düşman listelerim tarzı şeyler vardı. listelere bakmaya başladım. yoktu. kara listeye bakmaya başladım. evet ilk sıradaydı. hızlıca fotoğrafları buldum ve gerekli kişileri bıçak saplayarak işaretledim. demir "bunlar kim"dedi bende aynı duygusuzluk ile "bunlar da bizim gibi çete. liderleri bizim pısırık sefa. arkadaşları"dedim ve sırayla Z,E,Y,U ve S harflerini göstererek "zafer,eylem,yusuf,umut ve sarp. bu çocuklar mafya.sefanın da babası mafya ve kendisi ile iyi anlaşırız. o yönden sıkıntı yok. sadece zafer eylem ve yusuf.. onlarda bizim gibi hacker. sadece bizim kadar iyi değiller. hepsi enisin seviyesinde. arkaları sağlam. en fazla 3 günümüz var. en az 2. bu günlerden sonra muhtemelen öldürecekler"dedim. yankı "çetelerin hepsini toplayalım zaten önemli olan yerlere yedekler bakıyor. devriyede olanlara biraz takviye yaparız."dedi. bende alayla "zaten öyle yapacağım yankı başka şansım yok."dedim. karan da "bende yer altından destek sağlaya bilirim."dedi. kafa salladım ve "eğer yer altından da destek gelirse daha rahat oluruz. aten sefanın babası ve onun kendi masası da bize yardım eder."dedim. hepsi kafa salladı. ben tekrar devam ettim "enis ve ikizler siz çeteler ile ilgilenin. diğerleri karana yardım etsin bende sefanın babası yakup amca ile konuşacağım"dedim. herkes kafa salladı. dolabı geri yerine ittim. hızlıca yukarı çıktım. motoruma bindim ve hızla sefanın babasının evine sürdüm. yarım saat sonra az bir mesafem kalmıştı. daha da yaklaşınca motoru park ettim ve kapıdan içeriye girdim. kapıda i adamlar selam veriyordu. sadece kafa sallayarak karşılık veriyordum. içeri girince görevli kadın beni salon kısmına aldı ve "yakup beyin işi var merve hanım. yarım saat sonra döner isterseniz bekleyin"dedi. bende kafa salladım. bana "istediğiniz bir şey var mı merve hanım?"dedi gülümseyerek. bende aynı şekilde gülerek "yok teşekkür ederim."dedim. kafa salladı ve yavaşça ilerlemeye başladı. bende koltuğa yerleştim ve gözlerimi dinlendirmeye başladım. 15 dakika sonra kapıdan bağrış sesleri gelmeye başladı. kaşlarımı çatarak oraya gittim. bizimkiler gelmişti ve korumalar onları içeri almıyordu. onlara seslendim "bırakın! benimle!"dedim. hepsi kafa salladı ve başlarını eğerek geri çekildiler. onlara baktım. gelenler karan yusuf amca ve mert abi gelmişti. aynı zamanda bizim çete. içeri geçince hepsine selam verdim. koltuklara oturduk. elim yanıyordu. onlar kendi aralarında konuşurken ben eldivenimi çıkarttım ve elimi ovmaya başladım. gözlerimi kapattım ve arkama yaslandım. biraz sonra herkes sustu. gözlerimi açtım ve telefonumu çıkarttım. telefondan yakup amcayı aradım. yankı sesliye almamı isteyince dediğini yaptım. telefonu açınca ben daha bir şey söyleyemeden yakup amca "geliyorum kızım. bize geldiğini söylediler direk yola çıktım. 15 dakika sonra oradayım"dedi. bende soğuk bir ses ile "tamam Yakup amca bekliyorum"dedim. telefonu kapattım ve elimi ovmaya devam ettim. yankı" buzlar kraliçesi elini ver. dövmen çok kızarmış"dedi. dediğini yaptım. elimi tuttu ve incelemeye başladı. dövmem hafif kabarmış ve şişmişti. elimi tuttu ve baskı uygulayarak " dragon halini yapsana bir"dedi. dediğini yapmaya çalıştım ama olmamıştı. dövmem başka şekle girmiyordu. derin bir nefes aldım ve kendimi zorlamaya devam ettim. hafif bir şekil değişse de hemen eski haline geri döndü. canım acımıştı. yüzümü buruşturdum ve hemen toparlandım. enis "neden şeklini değiştiremiyorsun?"dedi. duygusuz ve korkutucu sesim ile "çünkü çok sinirliyim. iradem dövmenin şeklini değiştirmeyi kabul etmiyor"dedim. sertçe yutkunu ve kafa sallayıp "şu şekilde bakmasan ve konuşmasan içim rahtlayacak"dedi. cidden korkmuştu. alayla güldüm ve gözlerimi kapatıp sakinleşmeye çalıştım tekrar onlara bakmadan arkama gözlerim kapalı bir şekilde yaslandım. yankı "bize bakmıyor çünkü bakışlarını kontrol altında tutamıyor"dedi sessizce. bende alayla "akıllı çocuk"dedim. cevap vermedi. biliyordu cevap verirse acımadan kafasına sıkardım. o sırada korumalar elinde özgür ile geldiler. dört kişi tutuyordu. gözlerimi açtım ve dikleştim. ateş saçan gözler ile onlara bakıp "şimdi onu yere bırakın"dedim. korumalar hemen bırakıp "b-biz ö-ö-özür dileriz merve h-h-hanım sizinle olduklarını bilmiyorduk."dediler. sadece kafa salladım. sertçe yutkundular ve hızlıca dışarı çıktılar. özgüre baktım. yanıma gelmişti. ona baktım. bana yumruk atıp "olm bakma lan bana öyle. belana kayarım senin"dedi sinirli sesi ile. yüzüm yana düşmüştü. sinirli bir ifade ile yere bakıyordum. sakin olmalıydım. hızlıca ayağa kalktım ve tüm bıçaklarımı ve silahlarımı verdim. son olarak bilekliğimdekini de çıkartıp verdim onlara "alın bunları bu evden çıkan kadar vermeyin"dedim. sakince yerime oturdum. yusuf amca "neden bu kadar fazla bıçak ve silah taşıyorsun buzlar kraliçesi?"diye sordu. bende ona baktım ve "fazla düşmanım var bu sıralar fazla kaçırıl masam da genelde ayda 10 kez fala kaçırılırım. alışkanlık"dedim. kafa salladı. sakinleşmeye başlıyordum. demir "harbi lan sen artık hiç kaçırılmıyorsun. atraksyon yok hayatımız da"dedi. kafa salladım ve güldüm. mert abi "bizim afacan da sürekli seni soruyor. beni bile bu kadar sevmiyor! kıskanmaya başlıyorum"dedi. bende omuz silktim. o sırada enis "acaba bizim ki büyümüş müdür?"dedi. demir ayağa kalkıp "ben biraz hava alacağım"dedi. kafa salladım. mert abi "ne oldu şimdi" dedi. bende "onu ailesi yetimhaneye bırakmışlar. müdürü falan sürekli onları dövermiş çeşitli cezalar verirmiş. demir yetimhaneden çıkmaya yakın oraya 5 yaşlarında bir çocuk gelmiş. bartu. müdür onu da dövmeye falan çalışırmış bizimki de onun suçlarını üstlenirmiş çünkü o çocuk oranın en dayanıksız ve küçük çoçuğuymuş. bu sıralar bizi hiç aramıyor. son senesi falan olması lazım. sürekli arardı. demir bartu konusu açılınca çok sinirleniyor ve korumacı oluyor. büyük ihtimal yaşadıkları aklına geldi. ben gidip bir bakıcam"dedim. kapıdan çıktım. ilerideki bankta oturuyordu. yanına gittim. bana baktı ve "ona bir şey olma düşüncesi beni çıldırtıyor. ondan haber alamıyorum" dedi. bende kaşlarımı çatarak "merak etme bir şey olmamıştır. hem olsa bile sence o seni böyle görmek ister miydi. bu şekilde çökmüş. toparlan lan. hadi şimdi içeri giriyoruz ve sen bize o sarsılmaz ve güçlü çocuğu gösteriyorsun!"dedim. hızlıca ayağa kalktı ve gülerek içeri girmeye başladık. bende şaşkınca "olm lan bu kadar çabu beklemiyordum" dedim. ikimizde kahkaha atarak içeri girince gözler bize döndü. bana "ne sandın lan. ben efsaneyim çünkü."dedi. güldüm ve yerime oturdum. yankı şaşkınca "olm sen ne yapıyon lan bu çocuklara. özgür bir bu iki amına koyim."dedi. bende "meslek sırrı"dedim. o sırada özgür "biz kimi konuşuyorduk?"dedi. demirde "ben hatırlamıyorum.. sen kraliçe?"dedi. bende "birini mi konuşuyorduk?"dedim. bu sefer herkes gülmeye başladı. o sırda içeri yakup amca girdi. ayağa kalktım ve uzattığı elini sıktım. bana "evet kızım sorun ne"dedi. bende "amca senin oğlan benim ablamı kaçırdı. evdekilere not bırakmış bakalım bu sefer onu kurtara bilecek mi diye. yanında da diğer mafya arkadaşları."dedim. o da sinirle "bu oğlan artık sınırı aştı. yanında kim vardı kızım. onlarım babaları ile arkanızdayız."dedi. bende "zafer yusuf eylem sarp ve umut"dedim. bana sinirli bir ifade ile bakıp "tamam kızım şimdi iletişime geçiyorum. her şekilde arkanızdayız"dedi. kafa salladım ve "kolay gelsin yakup amca. ilaçlarını almayı unutma"dedim ve çıkışa doğru ilerledim. diğerleri de peşimizden geldi. ben konuşmaya başladım. "şimdi karargaha gidelim. ben şunların yer tespitini yapayım. akşama doğru bulursam yola çıkarız belki"dedim. sonra da "şikayeti olan?"dedim. mert abi "neden bu kadar acele ediyoruz. daha iyi bir plan yapabiliriz?"dedi. bende "en fazla 3 gün en az 2 yani en az ihtimal ile yarın denizi öldürecekler. diğer bir ihtimal de yarından sonra ki gün. ayrıca C planına kadar planım var"dedim. kafa salladı ve sırıttı. bende karşılık verip motoruma bindim. diğerleri de arabalarına bindiler. hızlıca yola çıktık. arabaları hızlıca makas atarak geçiyordum. diğerleri de hemen arkamdaydı. yol boşalınca yanıma geldiler. iki kez korna çaldılar. bunun alamı yarış. bende motoru bağırttım ve gazı kökledim. hızlı gidiyorduk. ileride dönüş vardı. daha da hızlandım. mert abi yavaşlamıştı. sadece karan ve yankının arabası aynı hızdaydı. bende hemen drift çekerek döndüm. hız kesmeden devam ettim. karan ve ben yan yanaydık. ikimizde hızlandık. o sırada bir polis arabası yolumuzu kesti. hızlıca durdum. motor takla atmıştı. bu ne biçim polis. yerde yatıyordum. ayağa kalktım. sinirle polisin arabasının yanına ilerledim. cama tıkladım. kapıyı açtı. o sırada bizimkiler de sinirle gelmişti. ben konuşmaya başladım "ne kadar da güzel önüme kırdınız polis bey!"dedim. bana "hayır hanım efendi siz beni sıkıştırdınız. ayrıca yasa ihlali, aşırı hız ve polis arabasına kasten sıkıştırmadan yargılanacaksınız"dedi. sinirle dövmemi gösterdim. kimliği de gösterince "ee yani ne olmuş"dedi. bede "diğer memuru çağır. hemen"dedim. diğeri aşağı indi elimde ki dövmeyi ve kimliği görünce "özür dileriz buzlar kraliçesi. arkadaş yeni de. benim de önüme tavşan çıkınca direksyonu kırdı yeni eleman. tekrar özür dileriz"dedi. yankı ve karan sinirle üzerine yürüyecekken ben ikisini de tuttum ve "tamam sakin eve gidelim daha yapmam gerekenler var. sinirinizi kum torbasından çıkartırsınız"dedim. ikisi de kafa salladı ve arabalarına bindiler. diğerleri de binince bende motorumun yanına ilerledim. ayağa kaldırdım. köşeye geçtim. diğerlerine ilerlemeleri için işaret verdim. onlar giderken ben motoru kontrol ediyordum. dal parçası sıkışmıştı hemen onu çıkartıp yola geri döndüm. saat öğlen 3 falandı hava sıcaktı. hızlıca onların arkasından yola çıktım. onlara yaklaşmıştım. o sırada mert ağabey,yankı ve karandan sesli gurup araması geldi. kabul ettim. kaskımın yanına sıkıştırdım. karan sinirle "neredesin sen!"dedi. hepsinin arabası yan yana gidiyordu ve ortaları boştu. daha da hızlandım. ön kaldırıp yanlarından geçerken "tam önünüzde"dedim. son hız devam etmeye başladım. sağ taraf kısa yoldu. telefon kapandığı için elimle sağ tarafı işaret ettim. onlarda bir kere korna ile cevap verdiler. sırayla o yola saptık. yaklaşık yarım saat sonra eve varmıştık. bizim ile beraber kapının önüne üç araba daha yanaşmıştı. arabalardan indik. tabi ki ben motordan indim. karanın masası gelmişti. göhan ve bedirhan da gelmişti. hep beraber aşağı indik. onları yaklaşık 2000 kişi alabilecek olan toplantı odasına aldım. 5 dakika sonra bütün çetelerim gelmeye başladı. ilk ateş gelmişti. sonra cem ve ikizi. diğer herkes. asrın da gelince herkes tamamlanmıştı. herkes yerlerine oturmuştu. ben en önde masanın merkez kısmında özel bölgede oturuyordum. konuşmaya başladım. "ilk olarak liseli gibi görünen gençlerden oluşan guruplar benim çetelerim ve liderleri. diğerleri de mafyalar. karanı tanıyorsunuz zaten. S.ZEYUS daha önceden de düşmanımızdı ve geri döndüler."dedim. karanın masasından mert abi "ne yani o geri mi döndü"dedi. bende "onu nereden tanıdığınız hakkında en ufak bir fikrim yok ama önemli değil. çok zeki arkadaşlar kendilerini aşarak ablamı yani denizi kaçırdılar. onların babalarını tanyorsunuzdur. tanımayanlar için onlar da bizim tarafımızdan. aklımda bir kaç plan var hepimize uyarsa uygularız."dedim. bizden ateş "peki ya yapmak istemezsek kraliçe"dedi iğneleyici bir tonda. bende alayla "istersen yapmazsın ateşcim. direk sizden elimi yağımı çekerim. ayrıca seni kurtarmayı da istememiştim ama yapmıştım." dedim. asil sinirle "kraliçenin her dediğine sırf inat olsun diye itiraz edip durma ateş. karşına daha önce görmediğin asil olarak çıkarım.. <daha yumuşak bir ses ile> peki ya kraliçem plan ne. krallık tamam. biz sizinleyiz. mafyaları bilmem."dedi. mayalardan birisi "bizim çıkarımız ne?"dedi. ona "düşmanının ismi ne?"dedim. bana "salih bakır"dedi. bende "bakır, bakır, bakır, hmmm hatırladım kepçük bakır"dedim. kafa salladı. bende devam ettim "bu sıralar hedefi sensin. evine hizmetçi yerleştirecekti. ismi... asya kesmeoğlu. bilgilerine falan dikkat et. hisselerin 75 beşini alacak"dedim. hemen telefonu çaldı. adamı arıyordu sanırım. adam "ne! o kızı hemen yakalayın. dosyaların tam olduğundan emin olun."dedi ve telefonu kapatıp" sen bunu nasıl"dedi. omuz silkip "kendisi benim de düşmanım"dedim. adam "bence bizde de sıkıntı yok."dedi. kafa salladım. o sırada içeri demir girdi ve "buzlar kraliçesi sefadan gelen görüntülü arama var!"dedi. kafa salladım. ekrana onun yüzü geldi. bana bakıp alayla "oo kraliçe de buradaymış. bak burada kim var."dedi. o sırada ağlayan deniz girdi ekrana bende alayla "cidden onu umursadığımı mı düşünüyorsun. beni umursamayan bir ablayı ne yapa bilirim."dedim. bunu o kadar duygusuz söylemiştim ki afalladı. sonra da "ne yani onu kurtarmaya gelmeyecek misin?"dedi. bende alaya ile" tabi ki hayır. cidden salaksın. ben ne zaman beni umursamayan birine yardım ettim."dedim. o da düşünceli bir ses ile "evet hiç etmedin. şimdi sen bizimle de uğraşmayacaksın?"dedi. bende "hayır"dedim. kamera kapandı. herkes şaşkınca bana bakıyordu. sesime duygusuzluk,kin,öfke,sinir ve korkutuculuk getirerek "hayır sizinle uğraşmayacağım.. direk kafanıza sıkmayı düşünüyorum"dedim. o sırada enis geldi "kraliçem yerini buldum"dedi. kafa salladım ve oturduğum yerden kalkıp kendi bilgisayarıma geçtim. nerede olduklarının haritasını ekrana yansıttım. diğer bölüme de deponun şeklini ve görüntüsünü yansıttım. buraya uzaktaydı. konuşmaya başladım. "depo buraya oldukça uzakta. kendi kackerleri oldukça amatör. yani güvenlik sistemleri basit. deponun çatısı cam. sadece bir tanesi kırıla bilir. aydınlatmalar yok. koruma yok. bizim için basit ama onlarda da mafya var. hepsi babalarına güveniyor. adamları sonradan saldıracak. muhtemelen depoya girmemizi bekleyecekler.. benim planım.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
buzlar kraliçesi
Novela Juvenildışarıda devam eden bir hayat, içinde ise kalbi duran küçük bir kız çocuğu vardı... O yalnızdı. çevresinde ki herkesin içinde yapa yalnız... O acımasızdı. ona sahip çıkan çeteleri ve hayatına yeni dahil olmuş onun kadar karanlık bir adam vardı...