şu an sinirden kuduruyordum. o günün üstünden 2 gün geçmişti. iki gün boyunca uyumayıp aklımdan efeye yapacağım işkenceleri geçiriyordum. karan ne düşündüğümü sorduğunda ise ona sadist bir gülümseme sunup aklımdakilerin minik(!) bir kısmını anlatıyordum. o da benim bu sinirli halimden zevk alıp sırıtarak kafa sallıyordu. o gün efe gittikten sonra bende peşinden yanımda getirdiğim dikiş tutmaz le saldıracak iken karan beni tutup odaya geri sokmuştu. masada ki herkes beni korumayı kabul edince karan beni evine götürmüştü. bence bu kadarı abartıydı ama karan bey ve emirleri!. iki gündür Bedirhan'ın çenesi ile beni bezdirmişti. artık dayanamıyordum. şu anda yanımda konuşuyordu. inanın ki ne hakkında konuştuğunu bile bilmiyorum. şu an mutfak masasına çok yakındım. masanın hemen üstünde güzel bir çekiç var. büyük bir çekiç. eğer bunu Bedirhan'a vurursam sakat kalabilirdi. karan ve masası toplantı yapıyordu. dayanamadım ve çekici aldım. Bedirhan'a sinirle baktığımda hemen kaçmaya başladı bende arkasından "MERAK ETME BİR DAHA KONUŞA BİLECEĞİN BİR ÇENEN OLMAYACAK BEDİRHAN!!!" DEDİM BAĞIRARAK. karan ve masasının toplantı yaptığı odaya girdi. bende içeri girdim. herkes ikimize bakıyordu. karan "Bedirhan ne yapıyorsunuz. neden sinirlendirdin kızı"dedi. Bedirhan hemen karanın arkasına geçti ve kendini savunmaya başladı. Bedirhan"karan beyciğim vallahi ben bir şey yapmadım. bu psikopat karı beni deşmeye çalışıyor!"dedi. sinirden yavaş yavaş gözüm seğirmeye başlıyordu. sinir ile "ulan insafsız, ulan şerefsiz, iki gündür durmadan konuşuyorsun. efeye kurduğum planlardan bir kaçını uygulayacağım sadece gel cidden acımayacak. sonradan acısı geçecek."dedim. çekici atış yapmak için sallamaya başlayınca "karan beyciğim acı bana verme beni bunun eline cani bu!! gökhan sende bir şey desene!!"dedi. sinirli ve korkutucu bir ses ile "bak Bedirhan gel buraya muhtemelen gözüm seğirmeye başladı... belanı benden bulma.. hayatının geri kalanını sakat geçirirsin. GEL BURAYA!" dedim sonlara doğru bağırarak. karan nazikçe birazda beni sakinleştirmek ister gibi "tamam güzelim sakin ol... şu toplantıyı bitirelim sonra konuşalım ha nasıl fikir güzelim hadi bak sakin ol bırak elinde ki çekici"dedi. gökhana ve karana döndüm "karan bana ne sizin toplantınızdan ben sadece şu tescilli malın kafasına bir kaç tane indiricem.. gökhan şunu tut da salona getir. canım sıkıldı eğlenmek benim de hakkım!"dedim. gökhan hemen sırıtarak kafa salladı ve bedirhanı tuttu sonrada "sen nasıl istersen kraliçem"dedi. ben tam arkamı dönecekken birisi beni boynumdan tutarak durdurdu. istesem kurtulurdum. masadakilere dönüp "kim bu geri zekalı? hayatına değecek birisimi? çoluk çocuk var mı?"dedim. masadakilerden genç bir oğlan "ben Sedat. o adam benim adamım. açıkçası çoluk çocuk falan yok ama öldür mesen çok iyi olur"dedi. adamın bel boşluğuna dirseğimi geçirip kafamı arka tarafa hızlıca savurdum adama bakmadan karana "karan bana birini bul canım sıkılıyor. bayağıdır birini heklemedim ya da uğraşmadım. "dedim ve yavaş adımlar ile dışarı çıktım. bilgisayarın başına geçtim. bizimkilerin takip cihazına baktım. bir yere gidiyorlardı. aklında gene ne var efe ?. biraz sonra daha yavaş bir şekilde hareket etmeye başladılar. sanırım arabadan inmişlerdi. sabit durmaya başladılar. hepsinin ayakkabısında özel bir takip cihazı vardı. gökhan arkamdaki koltuktan destek alarak beni ve bilgisayarı izliyordu. ona bakmadan sakince "git ve karanları çağır. masada gelebilir. bizimkileri bir yere götürdüler"dedim. durdukları yerde kamera var mı diye bakınmaya başladım. vardı. hemen bağlantı kurdum. deponun en ücra köşesindeydi. sesi de açtım ve izlemeye başladım. kollarımı önden bağladım ve etrafı incelemeye başladım. eski ve terk edilmiş bir depo idi. güneş ışıkları kuzeyden vuruyordu. içeride yaklaşık 25 kişi vardı. efe yoktu. şaşırtıcı. demek kendisi değil itlerini göndermişti. karan ve masa şaşkınca bana bakıyorlardı. hissediyordum. gözümü ekrandan ayırmadan "bana öyle bakmayı kesin! şimdi karan bizimkilerden bir kaçını göndereceğim kurtarsınlar onları. onların bir suçu yok "dedim. karan kızgınlık ile "nasıl yani eğer böyle bir şey yaparsan senin yaşadığını anlarlar."dedi. karana baktım. sadece baktım. eğer bana güvenseydi düşünmeden kabul ederdi çünkü bunu sakince söylemiştim. ona "karan eğer bana güvenseydin düşünmeden kabul ederdin. bana güvenmiyorsan... hiç değil ise güvenmeyi dene"dedim. bana pişman gözler ile baktı. umursamadım. masaya dönüp "şimdi çıtınızı bile çıkartmayın. sesiniz duyulduğu an sizi bulup öldürürler ve siz bunu önleyemezsiniz"dedim. kafa salladılar. ses sistemine bağlandım. sesimi değiştirecek bir aygıt kullanarak "vay vay vay... efe korktu da itlerini mi gönderdi.. yazık. demek siz buzlar kraliçesinin çetesini kaçırırsınız. o ölmüş olabilir ama.. onun yolunda giden bir kişi daha var.. bence efe adamlarını tekrardan gözden geçirmeli malüm ,ajanı bilgi kaçakçısı falan çok olur... KARA ŞÖVALYEDEN ÖLÜMLER İLE.."DEDİM. ses bağlantılarından çıktım. efenin adamlarından biri sanırım onların lideri "nasıl lan o ölmüştü. ama. ama bu imkansız. kara şövalye yaşıyor ise hepimizin-"derken sözünü kestim "aferin sana akıllı köpecik. hadi git ve sahibine haber uçur.. ha bu arada yaklaşık yarım saat sonra oraya birilerini göndereceğim. çeteyi onlara teslim edin. yoksa sana zeki köpecik ödülünü vermem"dedim. ses sisteminden tamamen çıktım. bizim çete bağırarak "teşekkürler kara şövalye bizi yalnız bırakmayıp buzlar kraliçesinin intikamını alacağını biliyorduk!"dediler. minik bir tebessüm ettim. karana dönüp "karan telefonunu versene"dedim. telefonunu verince ellerim ile yüzümü sıvazladım. mırıldanarak "siktir numarayı unuttum." dedim. aniden aklıma gelen numara ile yazmaya başladım. bizim asil telefonu açtı."kimsin!" dedi. bende "ahh bebeğim beni özlediğini sanıyordum.. her neyse ciddileş. evet yaşıyorum ama efe 3 numaralı çeteyi kaçırdı size kordinantları atacağım ama beni kraliçe değilde kara şövalye olarak biliyorlar. onları alın ve gizli bölgeye götürün"dedim. asil "nasıl kraliçem "dedi. ona sen. bana. hesap. mı. soruyorsun. asil."dedim. oda telaşla "ne hadime kraliçem. hemen onları alıp bölgeye götürürüz."dedi. bende "eğer vermezler ise ışıkları kapatacağım. size yönlerini söylerim. kör atış yapacaksınız. yaklaşık 25 dk. var. hızlanın" dedim ve kapattım. hızlıca kordinantlaı gönderdim. izlemeye devam ettim. masa bana şaşkınlık ile bakarken aralarından benden iki ya da üç yaş büyük olan bir çocuk "yavrum senin kaç çeten var."dedi. ona dönmeden "birincisi yavrum senin anandır. farkındaysan çekiç hala orada kafana vururum. ikincisi kaç çetem olduğu seni ne kadar ilgilendiriyor"dedim. karanın telefonu çalınca cevap veremedi telefonu alıp "efendim asilim"dedim. asil sessizce "patron bunlar bizimkileri vermicek gibi. plan B. aras ve ben ateş edicez diğerleri çeteyi kurtaracak."dedi. onaylayan mırıltılar çıkarınca karan yanımda oturdu. telefonu hoparlöre aldım ve karanın eline tutuşturdum. yavaşça ışıkları kapattım. gece görüşünü açtım. bizimkiler içeri girmişlerdi bile "aras saat 3-6-7-10 ve 12 yönü. asil sen saklan. hemen önünde iki adam var asil kır boynunu"dedim." aferin şimdi asil saat 1-2-4-8-11 ve 13 yönünde sizi arayan adamlar var halledin bro"dedim. onlarda gidince son üç kişi kalmıştı. asile "asil bro istersen onlarla eğlene bilirsin. istersen de sık kafasına işi bitirin çıkın"dedim. asil adamların kafasına sıktı ve " bro depomda eğleneceğim daha iyi kişiler var enerjimi boşa harcamak istemiyorum"dedi. bende "sen nasıl istersen bro"dedim. aniden telefonda canın sesi duyuldu "lan tam zamanında. yoksa yine göte gelicektik. senin şu zamanlamalarına bayılıyorum güzelim"dedi. bende sinirle "siz durun daha gelince ağır eğitim yapacağım. yankıya ver telefonu"dedim. oflayarak telefonu yankı aldı ve "güzelim benim ne suçum var. hayır adamlardan 8-9 kişiyi zaten ben halletmiştim. bu mallar boş boş etrafa bakıyordu.. hayır benim ne suçum var!"dedi isyanla "vallahi yankıcım benim yapabileceğim bir şey yok. sana daha az yüklene bilirim sadece"dedim o da mutlulukla "hiç yoktan iyidir. neyse güzelim kapatıyorum. özgür sinirle bizim cana bakıyor. şerefsiz kaşla göz arası yavşadı sana. şu özgüre bir yardım edeyim"dedi ve kapattı. bende bilgisayardan tüm sistemleri kapattım. masa "abi biz gidelim artık. zaten özet geçtik. hepsi bu."dediler. karan sinir ile bana bakıyordu. onlara bakmadan "tamam gidin."dedi. beni bileğimden çekerek yukarı çıkarttı. sinirle "özgür kim. neden can sana yavşadı ve özellikle asil ve kara şövalye kim!"diye bağırdı. cidden çok sinirliydi. göz rengi artık sadece siyah değildi. karanlığın en koyu tonuydu. cidden kendini zor tutuyor gibiydi. sinirle arkamda ki duvara yumruk attı. tam ikinci yumruğu atıyordu ki hayatımda ki en nefret ettiğim şeyi yaparak ona sarıldım. yanağımın altında ki kaslarının gerilişinin nefeslerinin düzene girişini hissediyordum. yavaşça bana döndü ve bana sarıldı. sıkı sıkı sarıldı. sanki beni sahiplenir gibi sarıldı. bir daha bırakmayacakmış gibi sarıldı. nazik bir ses tonu ile "karan lütfen sakin ol. yatağa otur her şeyi anlatacağım"dedim. benimle birlikte yavaşça yatağa oturdu. sırtını yatak başlığına yasladı. doğal olarak bende onun göğsünde yatıyordum. neden avuçlarım terliyordu. fazla üstünde durmadım. anlatmaya başladım. " özgür çeteden birisi o da aynı yankı gibi beni kıskanıyor. sadece bu. canın bana neden yavşadığı hakkında bir fikrim yok. bizim çetede ki herkesin bir özelliği var. mesela ikizlerden burak en çapkın ve sapık olanımız en sakinimiz murat. en kıskançları yankı. en neşelileri demir. en anlayışlıları da enis. asil o aradığım çetenin başı. onlar ile asil ilgileniyor. kara şövalye... o eskiden aynı kamptaydık. şu acımasız eğitim kampında. o da benim gibi siyah ejderdi. o kamptan çıktıktan sonra bana çok destek olmuştu. her şeyi birlikte atlatmıştık o yıl. o yıl bizim çete yurt dışına çıkmışlardı. beni de götürmemişlerdi. zaten bende hacker olmayı ondan öğrenmiştim. ama bir gün bizi kaçırdılar. kurtulamıyorduk. o depoda ki adam varya. hani korumaların lideri olan. onun abisi. gözlerimin önünde öldürdü onu. işkence ede ede. en sonunda da kafasını koparttı. tam sıra bana geliyordu ki.. asil ve özgür.. beni kurtardı. hep kendimi suçladım. sonuçta benim isteğim üzerine dışarı çıkmıştık. beni tanıyamazlardı çünkü bizim özel kurallarımız var. kurallara göre en iyi hackerlerin konuşma tarzları ve yöntemleri çalınamaz. ki o zamanın en iyisiydi. ölse bile onun yöntemlerini çalmaya kimse cüret edemez çünkü kim çalarsa benim tarafımdan öldürüldü. benim de öldüğümü düşündükleri için kafasında ki kuşkuları silmiş olduk."dedim. kendimi cidden kötü hissediyordum. karan hafif hafif saçımı okşuyordu. bana "çakıltaşı bu olayların senin yüzünden olmadığını bilmelisin. sonuçta sizin o gün kaçırılacağınızı bilemezdin"dedi. ona hafif bir tebessüm edip eline baktım ardından ona bakıp "elini saralım sonra da kendimi kötü hissettiğim için biraz dinlenicem"dedim. o da ayağa kalkıp "boş ver sen benim elimi gel uyuyalım."dedi. bu sefer teklifini kabul etmeli miyim? ahh kesinlikle evet. yavaşça kafa salladım. beni yavaşça kucağına aldı hemen rahat bir pozisyon aldım. kafam tam boynunun yanındaydı. onu biraz baştan çıkartmak fena fikir değil aslında. nefesimi bilerek boynuna üflemeye başladım. kafamı biraz daha boynuna gömdüm. dudaklarım o adım attıkça kulağının arkasına ya da boynuna sürtünüyordu. ben bunları yaparken o çoktan merdivenlerde durmuştu. belimde ki eli sıkılaşmıştı. hızı ve seri adımlar ile yukarı çıktı ve benim odama girdi. kapıyı kapattı ve yorganı açıp beni içine koydu. hızlıca üstünü çıkarttı ve yanıma yattı. kafasını boynuma gömdü. yavaşça öpücükler bırakıyordu. bu beni neden heyecanlandırmıştı. yavaşça geri çekildi. bana tek kolunu başımın altından geçirirken diğer kolunu da bana sardı. bende onu iyice çıldırtmak için tek elimi karın kaslarına koydum. daha rahat bir pozisyona geçerken elimi bilerek bir kaç kere kaslarına sürttüm. kulağıma "güzelim yanlış sulardasın"dedi yarı hırıltılı bir ses ile. sessizce 'hımm' dedim. ona arkamı döndüm ve kendi yastığıma sarıldım. dolayısıyla onan uzaklaşmıştım. karan sert bir şekilde beni tekrar kendine yapıştırdı ve "bir daha sakın benden uzaklaşma ve ben varken yastığa sarılma çakıltaşı!"dedi sinirle. onu daha fazla sinirlendirmemek için ona döndüm ve yavaşça ona sarıldım. burnunu saçlarıma gömdü. sakin ama derin nefesler ile kokumu içine çekiyordu. daha fazla dayanamadım ve kendimi bu karanlık kollara bıraktım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
buzlar kraliçesi
أدب المراهقينdışarıda devam eden bir hayat, içinde ise kalbi duran küçük bir kız çocuğu vardı... O yalnızdı. çevresinde ki herkesin içinde yapa yalnız... O acımasızdı. ona sahip çıkan çeteleri ve hayatına yeni dahil olmuş onun kadar karanlık bir adam vardı...