kara şövalye şu anda kanlı canlı karşımda duruyordu. yanına yaklaştım. bu sırada herkes araçlarından inmişti. kara şövalyenin elinde kalın zincirler ile benim hayvanlarım vardı. aslanım ve diğer iki hayvanım yanıma geldi. ben kollarımı sırtımda birleştirdim ve yavaşa yere eğildim. başımı yere eğdim. aslanım ve diğer hayvanlarım da yere oturup başlarını öne eğmişlerdi. kulaklığım dan sesler geliyordu. onlara cevap verdim "o kara şövalye"dedim. benim çetelerime hemen arkamda eğilmeye başladılar. önümde bir el gördüm. mikrafonu sesliye alarak herkesin duymasını sağladım. elini tuttum ve kalktım. bana "senin gibi bir dragona diz çökmek yakışmaz. kimseye boyun eğme."dedi. bende "kara şövalye s-sen yaşıyorsun.."dedin. bana gülüp "tabi ki seni asla yalnız bırakmayacağımı söylemiştim. gerçi arkanda artık birisi var"dedi ve karana baktı. kaşlarını çatmış bize bakıyordu. bana "şimdi benim minik kara ejderim.. git ve kardeşini kurtar. hayvanlarına ihtiyacın olacak. şunu unutma ben senin her zaman yanındayım. sen beni göremesen de ben her zaman seni görüyor olacağım. diğerleri gibi ölmeyeceğim merak etme beni. bu arada benim minik kara ejderimi üzersen ona destek olan kişi, beni kimse tutamaz!"dedi bana sarıldı ve alnımı öpüp hendi motoruna bindi. özgür "demek buzlar kraliçesine bile diz çöktürecek olan kişi buymuş. etkilendim."dedi. sert bir ses ile "özgür seni deşerim. sesini kes. asil hayvanları sana yolluyorum."dedim. asil "tabi ki. artık yola çıkalım. vakit geldi"dedi. aslanımın kulağına yaklaşıp "asilin yanına git aslanım. diğerlerini de al ve asilin yanına gidin."dedim. hızlıca ayağa kalktılar ve asilin arabasına bindiler. hızlıca motoruma bindim. hava kararmaya başlamıştı. az bir yolumuz kalmıştı. kulaklığı kişiseleştirip karana bağlandım. karan "çakıl taşı o adam neden sana sarıldı!"dedi. sesi sinirli gelmişti. bende "karan lütfen sakin ol. beni kardeşi olarak görüyor. ayrıca 5 yıldır görüşmüyoruz"dedim sakinleştirici bir tonda. karan "denizi kurtarınca bu meseleyi konuşacağız!"dedi. bende onayladım ve genel ağa bağlandım. gelmiştik. sessizce konuşmaya başladım "şimdi herkes arabalarını park etsin. hemen ileride ağaçların arasında. sessiz olmamız lazım. ateş siz hazır mısınız?"dedim. ateş fısıltı ile "evet hazırız. kapıdan içeriye girdikleri an tepelerine atlayacağız"dedi alayla. bende güldüm ve "kraliyet bizim ilk değil. beni kurtarmak içinde gelmiştiniz. mekanı biliyorsunuz."dedim. onlarda onayladılar. biz geri çekildik. duvarı patlattık ve içeri daldık. hemen çatışmaya başladık. destekleri ateş ve yanında ki 5 çete indiriyordu. gökhan ve bedirhan diğerlerini kurtarıyordu.karanın arkasında birisini gördüm hemen ona ateş ettim. bana baktı ve sırıtmaya başladı karşılık verdim. mafyaların destekleri tam yetiyordu. tam kazandık derken aniden kalabalık bir ordu içeri girdi. bunlar mafyaların adamlarıydı. ama bunlar bize silah tutuyordu. o sırada sefa ve çetesi geldi. bana bakıp "istersen biz ve sen dövüşelim. kazanırsan kız senin ama kazanamazsan hem sen hem de kız bizim"dedi. bende diğerlerine baktım. hepsine en az iki silah dayanmıştı. onları onayladım. sonra da "silah yok çakı ve bıçak yok muşta yok. adamlarını karıştırmak yok. adil bir dövüş olsun"dedim. hayvanlarımı bir ağaca bağlamıştık. hemen gardımı aldım. dövüşmeye başladım. bunlar basitti. umut ve yusuf iki yumruk 5 tekmede pert olmuşardı. zafer biraz zorlamıştı ama genede halletmiştim. hasar almıştım. kaşım ve dudağım kanıyordu. hepsi ile aynı anda mücadele etmek yormuştu. eylem ve sefa kalmıştı. eylem bana yumruk atmaya çalışınca yumruğunu tuttum. diğer eli ile deneyince onuda tuttum ve boşluğuna tekme attım. ensesine dirseğimi geçirdim. o sırada neren geldiğini bilmediim bir yumruk yedim. tam ona bakacakken tekrar bir yumruk tam tekrar yumruk atacakken hayatımda attığım en sert yumruğu attım. sefa yere düşmüştü. üstüne yürümeye başladım. o da sırıtıp "bence bu işe biraz renk katalım."dedi ve ıslık çaldı. yaşı bir aslan geldi ilk önce sonra aynı yaşlılıkta leopar ve beyaz kaplan. bana doğru yaklaşmaya başladılar. o sırada deniz elinde benim hayvanlarım ile geldi. aslanım daha önce duymadığım kadar yüksek bir kükreme sundu onlara. deniz incirleri bıraktı. ama sefa "aa bence hiç biri babalarına karşı saldırmazlar"dedi. o ne yani bu yaşlı hayvanlar benim hayvanlarımın babası mıydı? onlara baktım. benim hayvanlarım geri gidiyordu. sonra geri çekildiler. ben bağırdım "hayır ben sizi bu şekilde eğitmedim. aslan düşman düşmandır. kimseye boyun eğme. her zaman boyun eğdiren taraf ol."dedim. bana baktı ve kendine geldi. sert bir şekilde silkelendi. derin bir kükreme gönderdi. hafif hafif zıplayarak kendi gücünü gösteriyordu. leopar hırlayarak zıpladı ve pençe atmaya başladı. kaplan ise kükreyerek aslan gibi ayaklarını yere vuruyordu. en sonunda baba hayvanlar pes etmiş gibi boyun eğdiler. benim hayvanlarım benim ile beraber ilerlemeye başladılar. sefa ve çetesi yutkundular ve sırt sırta verdiler. hayvanlarımın hepsi etraflarında daire çiziyordu. leoparlar umut ve sarpı etkisiz hale getirdiler. sefayı da benim aslanım ısırınca babası eylemi aldı. bende sinirle " bırakın onları! şimdi kendi tarafınızı seçin ya onları bırakırsınız yada sonuçlarına katlanırsınız!"dedim korumalara doğru bakarak. kıpırdamadılar bile. bende sırıtıp "eğlenceli olacak. <ıslık çalarak> saldırın!"dedim. hayvanlarıma. elime beş bıçak alıp karanın tepesindeki, yunus amcanın ve mert abinin başındakilere de aynı işlemi uyguladım. çıkmadan önce aldığım bileklik bıçaklarını açtım ve diğer mafyaları kurtarmaya başladım. karan, amcası ve mert abi de bıçaklarını kullanıyordu. ben onları bırakıp denize baktım. etrafında bir sürü kişi vardı ve gökhan ve bedirhan tek başlarına savunmaya çalışıyordu. hızlıca yanlarına gittim. gökhana "gökhan bedirhanı ve denizi al ve güvenli bir yere götür."dedim. hemen kafa salladı ve dediklerimi yaptı. ben devam ederken arkamda birinin varlığını hissettim. sonra çikolata kokusu doldu burnuma bana "sen iyi misin çakıl taşı?"dedi bende "evet sen"dedim. aslında durumum kötüydü. bana "idare eder be çakıl taşı"dedi ben de "sevindim ben gidip hayvanları koruyacağım sonrada asil ve özgüre yardım ederim sana kolay gelsin"dedim. kabul etti hızlıca hayvanların yanına gittim. yaşlı aslan iki kişi ile uğraşıyordu. yanına gittim ve "git ve oğluna yardım et"dedim bana baktı ve gitti. bende diğerlerini hallettim. az kalmışlardı. hayvanlarımı çağırdım. onlar akıllı varlıklar dediklerimi anlıyorlardı. hızlıca üçgen olduk. son hız koşmaya başladık. önümüze geleni kesiyorduk. son kalanlara da hayvanlar ve ben hallediyorduk. son bir gurup vardı onlar da karan, amcası ve mert abi yi sıkıştırmışlar. hızlıca oraya koştuk. bütün hayvanlarım birer tanenin boynuna yapışmışlardı. bende son adamın arkasından yani kaburgasından bıçaklarımı geçirdim. herkese bakıp "yaralanan?" dedim kimse de öyle büyük şeyler yoktu. özgür"olm bu asil malı mazoşist ya zevk için kendine vurdurtuyordu. bunu şu kampa yollayalım adam olsun gelsin"dedi. bende kafa salladım. asil sadece göz devirdi. o sırada ateş "lan sefalar nerede?"dedi. bende ıslık çaldım ve "aslan diğerlerini de alın sefayı bulun getirin buraya. mümkünse tek parça olsun. zaten elleri ve ayakları bağlı"dedim. hızlıca kapıdan çıktılar. mafyalardan biri "ya sen bunlar ile nasıl anlaşıyorsun. babalarını bile kendi tarafınıza çekecek kadar"dedi. diğerlerine baktım. onlarda merakla bana bakıyorlardı. bende "aslında hiç bir şey. onların bir oterite kurmalarına izin veriyorum ve güveniyorum."dedim. ateş "ama nasıl seni canlarına dikkat etmeden her koşulda koruyup seve biliyorlar?"dedi. bende ayağa kalktım ve onlara baktım "bilmem. tek bildiğim onlara koşulsuz şartsız güvenmem"dedim. o sırada sırtlarında sefa ve çetesi ile hayvanlarım geldi. ben sandalye buldum ve hepsini sırayla bağladım. sonra yere oturdum. genç leopar ve kaplan ikizlerin yanına giderken diğerleri benim yanıma geldi. herkes hayranca bana ve hayvanlarıma bakıyordu. yankı oturduğu yerden "kraliçem yaşlı aslanı ben alabilir miyim?"dedi. kaşlarımı çattım. yaşlı aslanı severek "ilk olarak o yaşlı değil seni yere sermesi tek hareketine bağlı. ikincisi bunu bana değil ona sor"dedim. diğerleri anlamamıştı onlara "ne! onun kime gitmek istediğine ben karar veremem. kendisi isterse gider"dedim. yaşlı aslan bana baktı. ona bakıp omuz silktim o sırada yankı aslana "ştt moruk benim olmak ister misin?" dedi alayla. sanırım gelmeyeceğini düşünmüştü. ama aslan hızlıca onun yanına ilerleyip kucağına yattı ve elini yalamaya başladı. yankı şaşkınca "oha cidden sen bunu yaparken saçma olduğunu düşünmüştüm. ama o bana geldi"dedi. demir ve enis de "yakışıklı leopar benimle misin?"dedi enis. demirde "kaplan sana güvene bilir miyim?"dedi. iki yaşlı hayvanda sahiplerinin yanına gitti. bende aslanımı sevmeye başladım "hanimiş benim akıllı oğlum. evet işte burdaymış bebeğim benim"diye devam ediyordum ki. tüm hayvanlar kıskançlık ile üzerimize gelmeye başladı. aslanın sırtına binip "götür beni gittiğin yere şampiyon!"dedim. o da hızla kaçmaya başladı. diğerleri de peşimden geliyordu. leopar bana pati atınca düştüm hemen kalktım ve kaçmaya devam ettim. köşeye sıkışınca bağırdım "al beni beybi"dedim o sırada koşarak aslanım geldi. sırtına bindim. bu sefer tüm hayvanlar yaklaşınca indik. o benim kafamı ağzına alırken bende elimi silah şekline soktum. sonra "yaklaşmayın vururum."dedim. ama arkadan benim kafama aslanımın da yelelerine inen pati beklemiyorduk. bende "bende diyorum kaplan nerede."sonra hepsi üstüme yatmaya başladı. normal de aslanımın ismi ares. bede "ares kurtar beni"dedim. elimden tuttu ve beni onların altından aldı. soluklandım. sonra kahkaha sesleri geldi. pardon anırma. onlara baktım. ateş "şimdi o korkutucu hayvanlar bunlar mı?"dedi ve kahkaha atmaya devam etti. kafa salladım. sırada kaplanlar ve aslanlar seslice kükredi. herkes susunca "evet sinirlenmedikleri sürece bu şekildeler. neyse yakup amca gelir birazdan"dedim ve ayağa kalktım. tam da o sırada dehşet içerisinde yakup amca geldi. arkasında da diğer çocukların babaları. bana bağırmaya başladılar. aniden yakup hariç diğerlerinin kafasına siyah bir bıçak saplandı. bıçağın sapında kral taçı vardı. kara şövalye. sonra sinirle kükredi yakupa doğru "LAN SEN KİMSİN DE BENİM MİNİK KARA EJDERİME BAĞIRIYORSUN LAN! SENİN BELANI SİKERİM!" dedi ve adama yumruklarını geçirmeye başladı. en sonunda da silahı ile kafasına sıktı. ona tek kaşımı kaldırdım. bana bakıp sırıttı ardından da "düşündüm ki seni sürekli izlemek sıkıcı olmaya başladı. artık yanında olayım. umarım abinin odası duruyordur küçük kardeş"dedi bende "tabi ki o odaya kimseyi sokmadım abi. odan seni bekliyor."dedim gülümseyerek. o sırada depoya bir adam elinde de bayılmış bartu girdi. adam içeriye bakmadan "abi bu çocuğu nereye koy-"derken bize baktı. demir sinirle kalktı ve adamı dövmeye başladı. tam yankı kalkıyordu ki elimle durdurdum. özgür ve asille bartuyu aldık. demirin yanına gittim. ona "bir dakika kardeşim"dedim. sinirle durdu. adamın cebinden uyandırmak için kullanılan bezi aldım. sonra bir şırıngayı adama batırdım. demir sinirle "o ne boka yarıyor?"dedi. bende "bayılmaması için kardeşim sen devam et."dedim sinirle dövmeye devam etti. kemal "ne yani durdurmayacak mısın?"dedi. bende alayla "şimdi git onu kolundan tut"dedim. bu safta gitti dediğimi yaptı. bu sefer demir ikisini de dövmeye başladı. gülüp demiri gene adama çevirdim ve kemali hızlıca geri çektim. sonra da "bu yüzden."dedim. o sırada karanlık şövalye elinde ki şırıngayı batırdı demire. demir yavaşça yere düştü. onu kucağına aldı ve kendi arabasına bıraktı. ona evin anahtarını attım. diğerleri de ayaklanınca gitmek için yola çıktılar sadece bizim çete ve karanlar kalmıştı. ben onlara "saat bayağı geç oldu siz gidin en şuları halledip hem çocuğu hem de hayvanları alır gelirim"dedim. onlar kafa salladı ve gittiler. bende bana korku ile bakan sefa ve çetesine bakarak "haklısın sefa bu işe biraz renk atalım.."dedim..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
buzlar kraliçesi
Roman pour Adolescentsdışarıda devam eden bir hayat, içinde ise kalbi duran küçük bir kız çocuğu vardı... O yalnızdı. çevresinde ki herkesin içinde yapa yalnız... O acımasızdı. ona sahip çıkan çeteleri ve hayatına yeni dahil olmuş onun kadar karanlık bir adam vardı...