yemek öncesi Enisten
merve bize sofrayı kurmamız gerektiğini söylediğinde hepimiz onaylayıp tabak ve çatalların olduğu yere gittik. ben sofra örtüsünü serdiğimde can "yeni bir oyun aldım. efsane hadi gelin oynayalım"dedi. bende "olm bak merve sofrayı hazırlamazsak bizi keser."dedim. demir de "aynen yemekten sonra oynarız"dedi. ama ikizler "aman ne olacak yemek pişene kadar oyun bitiririz."dediler. biz onaylamazken <karanlar-demir-Enis> oy çokluğu ile aşağı indik. bir kaç saat sonra merve sinir ile geldi. bizi güzelce haşlayıp gitti. onlara dönüp demir ile ikimiz alkışlamaya başladık. ben "biz size demiştik. hayır abi bizim ne suçumuz var ya. aferin size"dedik ve koşarak yukarı çıktık. sofra hazırdı. yankı tam konuşacakken merve dinlemeden aşağı indi. hayır kız haklı o kız yeni uyandı. bizim ona destek olup yardım etmemiz lazımken aşağıda oyun oynadık. onlara "geçin oturun ben yemekleri servis ederim"dedim. herkes sessizce yerine oturdu. içeri gittim ve tabaklarda yemekleri koymaya başladım. yaptığı yemekler yaralı birine göre gayet zordu. yemekleri içeri taşımaya başladım. masada sessizlik vardı. demir sessizliği bozarak "tamam şu gerginliği ortadan kaldırın. gelir birazdan. tek sıkıntı... bu konuda tamamen haklı olması ve gönlünü çok ama çok zor almamız."dedi. kafa salladım. sonra "aynen yemeğinizi yiyin sakinleşsin gelir. ayrıca dua edelim aslanı onun bu sinirini fark etmesin. hepimizin sonu olur"dedim. mert ağabey "en fazla ne yapabilir ki tatlı ve saldırmayan bir şeye benziyordu"dedi. yankı ona cevap verdi "bir kaç hafta önce okulda futbol maçı vardı. onu ben çalıştırmak istedim. attığım her topu tutunca da sinirle abandım o da karnına geldi. aslanı o kadar oku arasından beni buldu. eğer merve sakinleştir mese parçalardı -ki bu sadece aslanın küçük bir öfkesi. bir de diğer ikisi var. eğer ikisi aslanın öfkesini fark ederse -ki bu olası bir şey üçü de bizim sonumuz olur."dedi. masada ki her kes onayladı. o sırada merve geldi. duş almıştı. telefonla konuşuyordu. mutfaktan kendine tabak aldı ve yemeye başladı. bir yandan da telefondaki kişiyi dinliyordu. ağzındakini bitirip "hayır tekrar başlamaya niyetim yok............. evet...........aynen ama o çocuğu sana vermicem ve senin için çalışmayacağı.........................neden böyle bir şey yapayım...................hmm güzel tehtit ama şu sıralar daha iyilerini alıyorum. bu konuda kendini geliştir melisin.................... belki........... bak cidden sınırlarımı zorluyorsun......... peki bunu sen istedin..."dedi ve telefonunu kapatıp farklı bir numarayı aradı. "alo...... aynı bende de............ evet aynen öyle........ işini bitir...... evet üstüne de benim adıma bir not bırak. sonra da sahibine postala........... ah evet......... aslında özlemiyor değilim........ hayır şu anlık öyle bir planım yok............... teşekkürler kardeşim."dedi ve telefonu kapatıp masaya koydu. sessizce yemeğini yerken yankı sert bir ses ile "kimdi onlar ve sen neyle ilgili tehtit ediliyorsun"dedi. merve hayatımda daha önce hiç duymadığım soğuk,sert ve keskinlikte sesi ile "ben nasıl sizden bir şey beklemiyorsam, senin, sizinde benden bir şey beklemeniz ya da sorgulamanız... ironi"dedi. ayağa kalktı misafirlere afiyet olsun dedikten sonra aşağı indi o sırada hayvanlar ve barış geldi. aslan şüpheci bakışlar ile demir kapıya baktı. ardından bize baktı. tam ağzını açıp kükreyecek iken. barışa baktı ve sustu. bir kaç saat sonra evde sirenler çalmaya başladı. hemen hepimiz aşağı indik. birisi siteme sızmaya çalışıyordu. hemen demir ile birlikte içeri girdik. merve bir o bilgisayardan o bilgisayara geçiş yapıyordu. sonra ayağa kalktı ve karşıda ki dolapta bir şey aldı ana bilgisayara bağladı. demir ile ikimiz bir bilgisayara geçtik. programları çok basitti ama bilgisayarları çok iyiydi. aniden tüm bilgisayar ekranımız gitti. merveye baktım. hala kod yazıyordu ama ekran kapalıydı. bende yazmaya devam ettim. ekranlar açıldı ama mervenin ki hala kapalıydı. demir ve ben hemen virüsleri siliyorduk. merve terlemeye başlamıştı. kendi bilgisayarı bitince hemen çaprazda kine geçti. ona da hızlı hızı kodlar yazıyordu. aniden elektrikler gitti. hiç bir şey gözükmüyordu. ama tuş seslerine bakılırsa merve hala kod yazıyordu. aniden ışıklar açıldı ve tüm sistemler normale döndü. yankı sert sesi ile "hemen toplantı odasına"dedi. karanlar dahil herkes odaya girdi. herkes yerini almıştı. şimdi yapacağımız tek şey yankının konuşmasını beklemek..
mervenin ağzından
yemek masasında mertin bir düşmanı barışı istiyordu. beni tehtit ediyordu. sistemi düzelttikten sonra toplantı odasındaydık. ben karan ve yankının arkasındaydım. yankı sinirle "merve senin yaptığın en iyi program bu mu? hani en iyisi buydu. durdurmak için çok uğraştınız."dedi bende sinirle "yankı ben elimden geleni bu bilgisayar ile yaptım. eğer boş boş işler ile uğraşmayıp biraz da bizim gereken malzeme teminatımız ile ilgilenseydin bunlar olmazdı"dedim. yankı sinirle "senin görevin ne. geliştirseydin bilgisayarını."dedi. ben de ona alay ile "asıl senin görevin ne . mesela sen geceni gündüzüne katıp sabah akşam kod yazıyor musun yada sürekli gelen içinde de sizi içeren tehtit mesajlarına karşılık her türlü önlem mi alıyorsun? her bokta arkamızı mı topluyorsun. bizi bir arada tutmak için çaba mı sarf ediyorsun. okulda yada farklı bir yerde çıkarttığınız kavgaları düzenliyor musun. hayır. sen bunların hiç birini yapmıyorsun. en basitinden buraya getirilen her silahın, malzemenin, malzemesinin kökenine kadar araştırıp içlerinden en iyi olanını seçiyor musun. hayır. sen bunları da yapmıyorsun. gerçi haklısın. benim görevim ne ki."dedim. yankı "demir doğru mu "dedi. demir ise "bu saydıkları yaptıklarının üçte biri bile değil. bize karşı oluşabilecek her tehtiti ortadan kaldırıyor. bunu sadece bizim için değil diğer 29 çetesi içinde yapıyor. mesela daha demin sofrada gelen tehtit ise mert abinin oğlu barış ile ilgili. korunan bir adam barışı vermez ise ablası ve annesini öldürmek ile tehtit ediyor. ama biz hackerlerin bazı kuralları vardır. mesela en katı kuralımız olan kural korunmuş kişiler asla ama asla zarar görmemeli. bu kural onun için de geçerli ve bu yüzden o adamı ortadan kaldıramıyor."dedi. yankı kafa sallarken ben "mert abi barışa dikkat et. bu konuda hiç bir hacker sana yardım edemez."dedim. kafa salladı. değişik bir şekilde eldiven'in içinde ki dövmem yanmaya başladı. dövmem üç şekle girebiliyordu. birisi taç şekli birisi ejderha şekli en sonuncusu ve en can yakan şekil ise bir silah üstünde de 'deat' yazıyor. hemen eldiveni çıkarttım ve elimi sıkmaya başladım. kesik kesik inliyordum. bu şekil sadece çok sinirliyken ve o siniri dışa vurmazken çıkardı. aslında doğruydu. yankının beni bu şekilde küçümsemesi ve beni kimsenin takmaması beni çok sinirlendirmişti. ama dışarıdan sakin görünmek zorundaydım. bu duygularını belli etmemenin en zor yoludur. elime giren ani sancı ile keskin bir inleme koptu dudaklarımdan. sessizce arkamda ki duvara yaslandım ve yavaşça yere doğru kaymaya başladım. derin derin nefesler alarak sakinleş meliydim. bizimkilerin sesini duyuyordum. ama sadece bir uğultu gibi geliyordu. yavaş bir şekilde sakinleştiği mi hissediyordum. kafamı duvara dayadım. aniden elim çekildi fakat gözlerimi açmadım. havalandığımı hissediyordum. o koku. karan. bizimkilere bir şey söyledi eline bir şey aldı. anahtar. evet anahtar. ama neyin anahtarı. beni arabaya koydu. kapıyı kapattı hala gözlerimi açmamıştım. artık uykum geliyordum. uyku düzenim yok gibi bir şeydi. kendimi karanlığa bıraktım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
buzlar kraliçesi
Fiksi Remajadışarıda devam eden bir hayat, içinde ise kalbi duran küçük bir kız çocuğu vardı... O yalnızdı. çevresinde ki herkesin içinde yapa yalnız... O acımasızdı. ona sahip çıkan çeteleri ve hayatına yeni dahil olmuş onun kadar karanlık bir adam vardı...