farklı bir odada uyandım. burası benim evim değildi. koku dikkatimi çekmişti. karan gibi kokuyordu. gözlerimi kırptım ve odaya bakmaya başladım. her tarafı pencere camına kadar siyahtı. bu hoşuma gitmişti. o sırada üzerimde bir çift kuzguni göz hissettim. karşıma baktığımda siyah bir koltukta, siyahlar içinde dişlerini sıkarak karan duruyordu.
yavaşça doğruldum. karnımın yediğim tekmelerden morardığını bildiğim için bakmadım. sadece karana bakıyordum. gözünü bile kırpmıyordu. kaşları çatılmış elmacık kemiğinde ölüm çukurları oluşmuştu. dişlerini sıkıyordu. elleri uzun zamandır yumruk şeklinde olacak ki bembeyaz bir şekilde duruyordu. kendini sıkıyordu. neden bunu yapıyordu.
sadece dudaklarını oynatarak "o piç neden sana vurdu."dedi. sesi gözlerinin aksine sakin çıkmıştı. gözleri alev alacak gibi duruyordu. ilk defa bir erkekten bu kadar korktuğumu hissettim. sert bir şekilde yutkundum ama cevap vermedim. dişlerinin arasından tısladı "bana cevap ver asi"dedi. sadece gözlerine bakıyordum. bütün bunları söylerken yüzünde tek bir kas bile hareket etmemişti. hala aynı pozisyonda bana bakıyordu. ona bakmak istemedim. yavaşça yüzümü yere eğdim. ona bakmadan "karan"dedim titrek bir ses ile. sesim mi titremişti benim? şu an şaşırmıştım. aslında bu normaldi. karşımda olan kişi karan değil gibiydi. o sakin sessiz karan gitmiş öfkeden kendini kasan sinirle tıslayan ve gözlerinden alevler çıkan bir adam vardı. sanırım karanın içindeki adam da buydu. sessizce devam ettim. "karan ben bunlara alışığım. lütfen aramızda kalsın"dedim. bunları başka birinin duyması ünvanımın ve kaderimi oldukça değiştirirdi. sinirle bağırdı. pardon yanlış oldu kükredi "ne alışkınım lan ne! bundan sonra sana dokunamayacak. bunu ona ödeteceğim."dedi. o sırada telefonu çaldı. gözlerini benden ayırmadan aramayı cevapladı. "evet?"dedi. yuh karan ben bile bu kadar kaba değildim. karşı tarafı dinledi. hemen ardından "depoya atın. oyuncaklarımı hazırlayın. birazdan geliyorum."dedi. ona baktım. ardından "kimi depoya atıyorsunuz?"dedim. sesim sonunda normale dönmüştü.
bana bakarak ayağa kalktı. bana yaklaştı ve elini uzattı. ardından "gel beraber gideceğiz. bunu kendin görmeni istiyorum"dedi. sesi sanki onun değilmiş gibi kalın çıkmıştı. elini tuttum. üzerim uygundu. hangi deposuna veya kim için gittiğimizi bilmiyordum. şu anlık sessiz kalmak istedim. onun yanında içimde saklamaya çalıştığım merve oluyordum. bunu engellemek istiyordum ama bunun için gücüm yoktu. sessiz sakin ve ota boka kırılan merve oluyordum. bu içimden geliyordu. arabaya bindik. sessizce akan yolu izliyordum. karamsar bir ses ile "gerçek beni gördün. aslında ben buyum. bunu sorgulama ama artık yumuşak davranmak istemiyorum. düşmanlarım arttı. sizi öğrendiler. şirkette olaylar oluyor. yurt dışına çıkmam gerekiyor. uzun bir süre olabilir. son işlerimi halledeceğim. sonra da gideceğim. uzun bir süre yokum. sanki sizin ile hiç tanışmamış olacağız uzun bir süre. herkes için geçerli. sizinkilere anlatırsın. tekrar açıklama yapmayacağım."dedi. ne yani gidiyor muydu?
sadece "sen kararını vermişsin.. gerisi bizi ilgilendirmez. onlara gerekli şeyleri söylerim"dedim. bir cevap vermedi. vermesini de beklemiyordum zaten. bunu o kadar umursamaz ve soğuk söylemiştim ki diyecek bir şey bulamadığını biliyordum. benimde çalışmam gereken bir sınav ve ilgilenmem gereken çeteler, bölgeler vardı. karan aklıma gelince kendimi toparlayıp da konsantre olamıyordum. onun gitmesi daha iyi olacaktı ama gitmesini istemiyordum. oldukça boktan bir durum. biraz sona araba durdu. karan arabadan inince bende arabadan indim. yavaşça peşinden gittim. deponun ortasında bir sandalyeye bağlı ağzı yüzü kandan gözükmeyen adam vardı. etrafında da bir sürü masa, masa üstünde de bir sürü işkence aleti vardı. depoyu kontrol ettim. bir kaç adam vardı. ellerinde silahlar vardı ve bana doğrultmuşlardı. karan sert bir ses ile "eğer o silahı indirmezseniz onu size sokarım"dedi. bunu yapacağını biliyordum. sessizce deponun köşesine baktım. gökhan be bedirhan tepkisizce bana bakıyordu. ama gözlerinde şaşkınlık vardı. gökhan hemen kendini toparladı. bedirhan bana bakıyordu. sakince yanlarına gittim. bedirhan fısıldayarak "ay yoksa senide mi zorla getirdiler. ayol beni bu robokop sürükleye sürükleye getirdi."dedi. ona bakmadan kafamı olumsuz anlamda salladım "aslında pek zorla denemez"dedim. kafa salladı. onlar sandalyede oturuyordu. gökhan tam ayağa kalkıp yer verecekken "gerek yok gökhan. teşekkürler"dedim ve karanı izlemeye devam ettim. geri oturdu. tek ayağımı duvara yasladım. kollarımı birleştirdim ve çatlaklar ile dolu olan duvara yaslandım. karan hızlıca adamı dövmeye başladı. yumruklarının ardı arkası kesilmiyordu. sessizce mırıldandım "karan neden bu kadar sinirli. adam ne yaptı"dedim. gökhan "adam şirketten para ve bilgi kaçırmaya çalıştı ve.. seni öldürmek ile görevlendirildi. ağabeyim para yüzünden sinirlenmedi. siniri senin hedef olman"dedi. şaşırsam da kafa salladım ve önüme döndüm. bedirhan fısıldayarak "ne yaptın ayol adama. darbeli matkap beyciğim sana nasıl baktı anlamıyorum. büyü mü yaptın kız ketum karı! bak doğruyu söyle senin bağırsaklarından fiyonk yaparım"dedi. ona baktım ve göz devirdim. karan adama derin kesikler açıyordu. kan dikkatimi çekiyordu. adamın kıyafetleri üstündeydi. bu madde kan değildi. farklı bir şeydi. kaşlarımı çattım. yavaşça yanına yaklaştım. bir bıçak aldım. karan durmuş bana bakıyordu. eğer tahminimde yanımlıyorsam adamın kafası dışında vücudu plastik içi kırmızı sıvı kaplı bir şey ile çevrelenmişti. adamın gömleğini hızlıca bıçak ile kestim. evet tahminim doğruydu. etrafında bir plastik vardı. yavaşça geri çekildim. adam bana kaşlarını çatarak hayret içinde bakıyordu. adam kekeleyerek "a-ama s-sen nasıl"dedi. bıçağı karana verdim ve geri yerime geçtim. karan ben bunları yaparken beni izlemişti. yaptığım şeyden sonra öfkesi artmış gibiydi. hızla o değişik kostüm tarzı şeyi çıkarttılar. karan yanıma geldi. bana bakarak "bunu nasıl anladın?"dedi. bende omuz silkip "akan sıvı kan değildi. odam acı çekiyor gibi görünmüyordu bir de bir kere bende yapmıştım"dedim. eve eskiden özel bir görevde bunu bende yapmıştım. amacım ajan olduğumu fark ettirip zaten öleceğim ayağına bilgi öğrenmekti. sonra ölmüş rolü yapıp oradan kaçıyordum. karan ne demek istediğimi anlamıştı. kafa salladı ve adamın yanına gidip alayla "demek benden bunun gibi numaralar ile kurtulacağını düşündün. patronun kim? söyle ölümün daha az acısız olsun" dedi.sesi tehditkar ve alaycı çıkmıştı. adam korku ile ona baktı. sonra bunu fark ettirmek istemezmiş gibi sinirle bana baktı ve "şu arkada ki sürtük olmasa kurtuluyordum. bence bunlar küçük numaralar değil"dedi. o adam bana sürtük mü demişti? sinirle kaşlarım çatıldı. adam bana bakmaya başladı. içimde dışarı çıkmak için zorlayan siyah ejderi hissediyordum. gözlerimi adamdan ayırmadan "bence bir siyah ejder ile bu şekilde konuşmamalısın"dedim. sesim bana ait değilmiş gibi gelmişti. uzun zamandır bu şekilde konuşmamıştım. sesim son derece tehditkar ve öfke dolu çıkmıştı. adam bana korku ile bakıyordu. sert bir şekilde yutkundu. karan pis bir şekilde sırıtıp "bence söyle seni ona bırakırım. inan ki bir siyah ejder ile birlikte kalmak istemezsin. ayrıca ona hakaret ettin."dedi. içimde ki öfke büyüyordu. yavaşça bir adım attım. bir tane daha ve bir tane daha. adam sonunda bağırarak "uzak dur benden! alın şunu! tamam söyleyeceğim! beni ona vermeyeceksiniz ama!"dedi. durdum. kara sırıtıp kafa salladı. adam bir isim söyledi. bende ona ilerlemeye devam ettim. yanlarına yaklaşınca "gerisi bende"dedim. adam bana baktı ve "hayır bir şey yapamazsınız. karanlık kral!" dedi. ona bakıp psikopat bir şekilde sırıttım ardından "onu ben demedim. karanlık kralın ne dediği beni hiç alakadar etmez"dedim. sonra bir sandalye çektim. malzemelere baktım. hemen bir şef bıçağı aldım. adama baktım. karın kısmına yapacaktım. hızlıca gömleğin o kısmını kestim. ardından bıçak ile ince ve derin olmayan ama oldukça can yakacak kesikler açmaya başladım. bunu o kadar hızlı ve fazla yapıyordum ki adam acıyı hissetmiyordu. ama sadece şu anlık. hızla tuz aldım. hızlıca tüm karnına dökmeye başladım. elimde ki tuz bitince kolonya aldım. ileride bir masada kırık cam parçaları vardı. adamın çığlıkları depoyu doldurmuştu. adam ellerini sıkıyordu. hızlıca elinin arasına cam parçaları koydum. adamın elinden kan akmaya başladı. yere bir kap koydum kanı kaba damlıyordu. hızla elinden camları aldım. sonra eline kolonya dökmeye başladım. adam artık acıdan bayılmıştı. yanımda duran kova sulardan birini aldım. burada bir sürü yakıcı sıvı madde vardı. bir kaçını aldım. ilk kolonya sonra da diğer maddeler. elime bıçağı aldım. hızla daha derin ve geniş yaralar açmaya başladım. kova suyu adama fırlattım. su sert çarpınca canı daha fazla yanmıştı. çığlık atıyordu. karana bakmadan "sen mi öldürürsün yoka ben mi?"dedim. bana silahını uzatınca ona bakıp yüzümü buruşturdum ve "peki ben yaparım"dedim. masada duran çakmağı aldım biraz adamı izledikten sonra adamı ateşe verdim. karan bana şaşkınlık ile bakıyordu ve silahını uzatıyordu. 4 kişi dışarı çıktık. hepsi sırıtarak bana bakıyordu. göz devirdim ve "ne!"dedim. sesim hala sert ve soğuktu. belki biraz da kalın. bedirhan "ayol orada gördüğüm kişi de kimdi o bir efsaneydi"dedi. gökhan, bedirhana göz devirdi ve "neden silahı kullanmadın?"dedi. biz siyah ejder familyası olarak işimizi temiz halleder ve arkamızda iz bırakmazdık. karan soruyu devam ettirdi "aynı şekilde neden adamın kanının yere damlaması için kap kullandın?"dedi. derin bir nefes aldım ve "biz siyah ejder familyası olarak üstümüze kan damlamasını istemeyiz. işi hızlı, acı verici ama mükemmel yaparız. zaten kan bizi temsil ediyor. arkamızda iz bırakmayı sevmeyiz. temiz, hızlı, mükemmel ve acı verici olmalı."dedim. bedirhan "demek onun için lider ejderi bulamıyorlar"dedi. gülmeye başladım. sonra gökhan gözünü kısarak bana baktı ve "o sensin değil mi? herkesin korkup kaçtığı konuşmaya cesaret edemediği lider siyah sensin"dedi. ona bakıp "harbi çok zeki. aslında nasıl bulamadılar anlamıyorum. o kadar ipucu bırakmıştım" dedim. bedirhan sevinç ile "ayol lider benim bir tanıdığım. ay lütfen imza. darbeli matkap beyciğim bu ketum karıyı kaçırmayınız sinirlenirse belamızı si"derken gökhan eli ile ağzını kapatıp "sus lan bir! birader fazla bir şey istemiyoruz sadece sus"dedi. karan bana bakıyordu. ona baktım. tek kaşını kaldırınca omuz silktim. karan yanımda benim ile beraber oturuyordu. kollarımı bağdaştırdım ve kafamı onun omzuna koydum. beni kaldırdı ve kucağına yatırdı. şu an önümüzde iki mal kavga ediyordu. ben karanın kucağında kafam boynunda onun çenesi benim kafama yaslı ve ikimizin de gözleri kapalı. beni daha da kollarına çekti.. sonrası karanlık
ŞİMDİ OKUDUĞUN
buzlar kraliçesi
Novela Juvenildışarıda devam eden bir hayat, içinde ise kalbi duran küçük bir kız çocuğu vardı... O yalnızdı. çevresinde ki herkesin içinde yapa yalnız... O acımasızdı. ona sahip çıkan çeteleri ve hayatına yeni dahil olmuş onun kadar karanlık bir adam vardı...