Kantini seviyordum. Gürültülü halini bile. İnsanların ilgisini çekiyorduk ve bunu da seviyordum. Okulun popüler çocukları olmayı da. Şanımı da.
Kendimi seviyordum. Yaşamımı, hayatımı. Fazla renkli olan hayatımı demek daha doğru olurdu."Seninki geldi."
Jimin'in huzursuz çıkan sesinden sonra bakışlarım elimdeki telefondan kalktı. Biraz ilerdeki Ji Yeon'u hemen fark etmiştim.
Telefonumu masaya bıraktım. Tam da ona mesaj atmayı düşünüyordum.
Dün gece renkli hayatıma girmeye çalışan bi kadını daha reddetmiştim ve bu yüzden elbet bir yaptırımım vardı. Bunun için ona mesaj atmayı düşünüyordum ama her zamanki gibi benden yana olan şans onu önüme çıkarmıştı.
Keyifsiz bakışları etrafta gezindiğinde bizi fark etmesi uzun sürmemişti. Alayla güldüm. Kaşları çatıldı. Aramızda sessiz bir savaş var gibiydi.
Elimi kaldırıp gelmesini işaret ettiğimde kantindeki bazı bakışların aramızda gidip geldiğini fark edebiliyordum. Özellikle de Jimin'in bakışlarını.
Ona en son Ji Yeon'dan uzak durmasını net bir dille söylemiştim. Sarhoş bir şekilde evine gitmesi yeterince berbattı zaten. Daha fazla bir şeyler saçmalamasını istemiyordum.
"Ne var yine?"
Karşıma gelmiş olan bedenini keyifle süzdüm. Okul üniforması cidden ona yakışıyordu. Bacakları güzeldi ve bacaklarını sergileyen mini etek de öyle.
"Dün gece konuştuk?"
Omuz silkti. "Dün gece birçok şey konuştuk." Bilerek bilmemezlikten geliyordu.
Bunu yapamayacağımı falan mı düşünüyordu? Onu elbetteki kucağıma seve seve oturtacaktım.Öyle de yaptım. Bacaklarımı düzgün bir konuma getirdim ve elimle hafifçe üzerlerine vurdum.
"Gel buraya"
Nefretle baktı. Cidden nefret ediyordu benden ve bu nedense beni keyiflendiriyordu.
"Ben Hoseok'un yanına gidebilirim isterseniz?"
Jimin'in alaylı çıkan sesine göz ucuyla bakarak karşılık verdim. "Gitmene gerek yok."
Görmesini istiyordum. Onun, kantindekilerin özellikle de şu geçenki çocuğun görmesini. Sahi, o da umarım buralarda bir yerlerdedir."Ji Yeon, oturacak mısın?"
Hayır diyecek gibi oldu bir an. Sonra dudaklarını birbirine bastırıp aramızdaki mesafeyi kapattı. Kararsız bir şekilde yan dönüp kucağıma yerleştiğinde dişlerimi alt dudağıma geçirmiştim.
Yüzümde oluşan gülümsemeyi durduramıyordum. O ise huzursuzca kıpırdanmaya başlamıştı. Bilmiyordu ki böyle daha yanlış seyler yaptığını.
"Hareket etme bence."
"Boş konuşma Yoongi, zaten kendimi berbat hissediyorum."
Fısıltısını sadece benim duyduğuma emindim. Neyseki. Yoksa ondan daha büyük şeyler istememe sebep olacaktı.
"Bence keyfine bak."
"Ha-ha aman ne keyif."
Başımı yana yatırdım ve boştaki ellerimden birini beline sararak onu kendime bastırdım. Diğerini ise bacaklarının üzerine atmıştım.
"Ahtapot gibisin."
"Sende yaşlı teyzeler kadar huysuzsun."
"Yaşlı teyzelerle bir birlikteliğin olmuş gibi konuştun ve bu iğrençti. Teşekkürler."
Ekşiyen yüz ifadesini umursamadan ona doğru yaklaştırdım yüzümü. Çenemi hemen önümde olan omzuna yasladığımda hareketleri iyice kısıtlanmıştı. Görüş açımdaki saçlarını araladım. Sonra açıkta kalan boynuna biraz daha sokuldum.
"Yoongi"
Karşı çıkan sesi anında beni durdururken bedenini bana doğru çevirmişti. Şimdi sanki karşımda gibiydi. Tabi biraz fazla yakındık.
Bu yaptığı hareket yüzünden boynundan uzaklaşmıştım uzaklaşmasına ama bacaklarının üzerinde duran elim yukarıya kaymıştı. Bunu istemeden de olsa yapmış olması gülümsememe sebep oldu.
"İlla yaklaşmak zorunda mısın? İstediğin oluyor zaten."
"İşi biraz eğlenceli kılmak lazım."
Somurttu.
"Eğlence anlayışlarımız uyuşmuyor."
Elim usulca eteğinin altına kaydı. Gözleri anında büyümüştü.
"Eee? Devam et, dinliyorum seni. Nasıl ortada buluşturalım eğlence anlayışlarımızı?"
Gözlerini devirdi.
"Kadınları fazla iyi tanıyor olman sinirlerimi bozuyor."
Elim biraz daha ilerledi. Elimin altındaki teninin gerildiğini hissetmemek mümkün değildi.
"Onların hassas noktalarını biliyorsun ve-"
Parmaklarım iç çamaşırına değdiğinde dişlerini alt dudağına geçirişini seyrettim.
Tanrım, gerçekten seksi bir kızdı ve ben nasıl olurda onu şimdiye kadar fark etmezdim?"Zorluyorsun ama bunun dönüşü büyük olacak."
Kısık sesine karşılık yüzümdeki gülümseme büyüdü.
Parmaklarımı iç çamaşırının üzerinde gezdirdim bir süre. Yüzündeki renk değişimi görülmeye değerdi. Alnındaki küçük saç tutamları nemlenmeye başlamıştı ve soluk alıp vermeleri şimdiden artmıştı."Pekala bugünlük oyna bakal-"
Devam etmesine izin vermeyen parmaklarımla birlikte inlemek üzere olurken diğer elimi dudaklarının üzerine kapattım. Şimdi o inlemeyi bizzat ağzımın içinde duymayı isterdim ama bunu yaparsam ben içindeyken kantini ateşe vereceğine emindim.
"Şştt..."
Elime vuran sıcak nefesi beni bir süre düşündürse de daha fazla devam etmeme kararı alarak elimi eteğinin altından çıkardım.
"Eğer birde karşıma geçip inlersen seni yatağa atmak zorunda kalırım."
Elimi itti.
Yüzündeki öfke varlığını korurken yüzünü bana doğru eğdi ve nefretle mırıldandı.
"Siktir git Yoongi. Beni yatağa asla atamayacaksın. İstersen kudur, istersen ağla ama ancak bu kadarı olur. Sadece bedenime dokunursun, sahip olamazsın."
Kucağımdan kalkıp gittiğinde kantindeki çoğu kişinin bakışlarının üzerimde olduğunu fark etmiştim. Muhtemelen çoğu kişi sadece kucak kısmını görmüştü. Jimin hariç çoğu kişi.
"Hassiktir, kızı ne zaman becereceksin karşımda? O günü bekliyorum."
Güldüm.
Ona kalırsa hiçbir zaman. Bana kalırsa yakında.
Kookiloji ve redninja_rapheal 'in ortak eseridir.
Oy sınırı: +100
Yorum sınırı: +130Korkuyorum ama size güveniyorum da... Geçersiniz siz, geçmişsiniz çünkü daha önce (;
💃

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just One Woman | MYG
FanfictionHAYRAN KURGU #1 Yoongi: Tüm kızlara karşılık sadece sen Ji Yeon: Sen ve sadece tek bir kıza bağlı kalmak? Güldürme beni Yoongi: Dediklerimi yaparsan bu olacak +18 Yetişkin içerik Cinsellik / Küfür