İçim içime sığmıyor, mutluluğumu dışarı taşıyordum. Nasıl bazen hissettiğin duyguları anlatacak kelime olmazdı ya, tam olarak o noktadaydım ve diyecek birşey yoktu. Sadece çok mutluydum işte.
Sorun çıkmadan devam ediyorduk. Artık sevgilimdi. İki ay öncesinde yaptıkları yüzünden midemi bulandıran o adam. Ona beslediğim tek şey öfkeyken o şimdi benim sevgilimdi.
Bu özel bir histi. Ona ait olmak, onun bana ait olması gerçekten özeldi.
"Ne demek gelemiyorum, şaka yapıyorsun değil mi Ji Yeon?"
Okul çıkışına doğru bereber yürürken Yoongi yüzünde hayatının en acı haberini duymuş ifadesiyle beni izliyordu.
"Annemler dönmüş bugün, eğer gitmezsem şimdi soracaklar o yüzden bugün eve gitmem iyi olur."
Omuz silkti. "Ne var, sende erkek arkadaşımın evinde kalıyorum dersin."
Rahat konuşmasına karşı güldüm. Babam öğrense kızmazdı ama sorgulardı. Yoongi'nin benden önce çapkın bir adam olduğunu öğrense zaten işim bitmişti.
"Şimdi bir saat sorguya girmek istemiyorum, daha sonra müsait zamanda onlara da anlatacağım zaten."
Yol ayrımına geldiğimizde ikimizin de adımları durdu. Yüzünde ki durgun ifadeyle beni izledi bir süre. "Yani bugün yoksun?"
Alt dudağımı sarkıtıp başımı iki yana salladım. Anında bakışları dudağıma kayarken geri çekmeme fırsat vermeden dudağıma uzandı.
Dudaklarımız birleşikken elleriyle bedenimi çekip kendine yaslamıştı. Bu noktada aklımı kaybedecek gibi oluyor, neyse ki sonra toparlıyordum. Çünkü ben toparlamasan o bunu sabaha kadar sürdürürdü.
Geri çekilip dudaklarımızı ayırdım. "Hadi artık git, akşam mesajlaşırız zaten." Başını salladı ve tuttuğu elimin üstünü öperek geriledi.
Gülümsedim ve ona el sallayarak arkamı döndüm. Beni güldürüyor, mutlu ediyordu. İçimde kıpır kıpır hisler vardı.
Eve vardığımda kısa bir duş ve üstümü değiştirmemin ardından annemin yanına giderek akşam yemeği için yardım ettim. Beraber masayı kurduğumuzda hangi ara akşam olmuştu farkında bile değildim.
Akşam yemeğinde bana şehir dışında yaptıklarını anlatmaları ve güzel geçen muhabbetin ardından izin alarak odama geçtim. Telefonuma baktığımda Yoongi mesaj atmıştı. Onu biraz bekleterek çalışma masama geçtim ve bugünkü konuları tekrar etmeye başladım.
Çünkü biliyordum ki konuşmaya başlasak bu saatlerce devam edecekti ve ben ders çalışamayacaktım. Ama hayellerim için, geleceğim için bu şarttı.
Test kitabının kapağını sertçe kapattığımda masanın üstünde ki saate gözlerim ilişti. Yuh! Hangi ara gece yarısı olmuştu? Cidden manyak gibi ders mi yapmıştım dört saat boyunca?
Elimle başımı biraz ovalayıp ayağa kalktım. Odamda ki suyum bitmişti. Mutfağa inip bir bardak su içtim. Ev sessizliğini korurken annemlerin uyumuş olduğunu anlamıştım. Bardağı bırakıp odama çıkacakken duraksadım.
Aklıma dolan fikir beynimi işgal etmişti. Bunu yapmalı mıydım?
Her şeyi es geçtim ve odama çıktım. Telefonum ve montumu alarak evden sessizce ayrılmam beş dakikamı almıştı. Evet beynim Yoongi'nin yanına gitmemi söylemiş bende onu doğrulamıştım.
Saat önemli değildi. Beni karşısında görünce vereceği tepkiyi de görmek çok istiyordum.
Adımlarımı hızlı atarak yarım saatlik yolu kat etmeye çalıştım. Mutluydum. Onun yanına giderken de mutluydum ve o yanımda olduğu sürece mutlu kalacağımı hissediyordum.
Evinin olduğu sokağa girdiğimde saçma bir heyecan bedenime yayılmıştı. İlk defa gelmiyordum sonuçta. Adımlarımı atarak bahçe kapısından girdim ve yeşillik alanda kenardan verilen hafif ışıkla beraber ilerledim.
Kapısının önüne varmadan adımlarım duraksadı. Gözükmemek için bedenimi kenara alırken kapının önünde ki bedenlerini izlemeye başladım.
Bu saatte ne alaka?
Yutkundum ve aklıma gelen tüm ihtimalleri sildim. Bilmeden yargılayamazdım öyle değil mi? Başımı iki yana sallayıp tüm dikkatimi onlara verdim.
Min Soo ve Yoongi'ye.
"Ama hadi Yoongi, senin de bu geceyi yalnız geçirmek istemeyeceğini biliyorum." Kolunu kapı pervazına dayayıp üstünde ki olmayan kıyafetiyle Yoongi'ye bakıyordu Min Soo.
Yoongi başını iki yana salladı. "Hayır, istemiyorum dedim Min Soo. Neden zorluyorsun?"
İstemediğini söylemesi neden beni rahatlatmıyordu?
"Hadi ama Yoongi, seni diğer kızlardan daha çok eğlendireceğime eminim bu gece."
Yoongi sıkıntılı bir nefes verdi. "Artık umrumda değil Min Soo, bunu anla çünkü ne sen ne de diğer kızlar hiçbiri umrumda değil."
Min Soo'nun kapı pervazına yasladığı kolunu yavaşça tuttu ve geri çekti. "Benden artık uzak dur."
"Yah! Min Yoongi, neden ama?"
Yoongi'nin dudaklarının kenarı kıvrıldı. "Çünkü başka birisi var. Hem aklımı hemde bedenimi işgal eden. Üzerimde öyle bir etkisi var ki bugüne kadar karşıma çıkan tüm kadınları unutturuyor bana. Sizin gibiler bana bedenini sunarken, o gülümsemesini sunuyor." Eli göğüs kafesinin üstüne çıktı ve kalbini gösterdi. "O gülünce şurası tekliyor."
Gülümsemem yüzüme yayılırken sıcacık olmuştum. Yoongi'nin söyledikleri beni pamuk gibi yapmıştı. Mutluydum, huzurluydum. Az önceki şüpheli halimden hiç eser kalmamıştı.
Bedenimi harekete geçirdim ve kalbimde hissettiğim yoğun duygularla ilerleyip karşısında durdum. Onun birşey demesine fırsat vermeden Min Soo'nun varlığını unutarak dudaklarına uzandım.
Öptüm onu. Kalbimden geldiği gibi. Bana hissettirdiği gibi.
Bu gece her şeyi geri plana attım ve karşıma onu aldım. Artık biz olmuştuk, çünkü ona güveniyordum.
Kookiloji ve redninja_rapheal'in ortak eseridir.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just One Woman | MYG
FanfictionHAYRAN KURGU #1 Yoongi: Tüm kızlara karşılık sadece sen Ji Yeon: Sen ve sadece tek bir kıza bağlı kalmak? Güldürme beni Yoongi: Dediklerimi yaparsan bu olacak +18 Yetişkin içerik Cinsellik / Küfür