İnsan egemen olmayı severdi. Belli mekanlarda belli zamanlarda gücünü göstermeyi ya da rakibine güç gösterisi yapmayı.
Okulu bu yüzden seviyordum. Çünkü okulda egemen olan bendim. Ve bırakın güç gösterisi yapacak bir rakibi herhangi bir rakibim bile yoktu. En azından şu ana kadar öyle sanıyordum. Meğer rakibim başından beri buradaymış hatta karşımda oturmuş bana masallar anlatıyormuş. Beni içten kemiriyormuş.
Evet bahsettiğim kişi Ji Yeon'du. Tam olarak rakip demek doğru mu olurdu bilmiyorum ama bana karşı gelme çabasında olmasa bile sadece nefes alarak da olsa beni sarsmayı başaran biriydi. Egemenliğimi bastırıyordu ve ben ilk kez bir rakiple karşılaşıyordum. Bana zarar verebilecek ya da beni tamamen aşağı çekebilecek biri gibi hissediyordum. Daha önce böyle bir şeyle karşılaşmadığım için ne yapabileceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu.
"Sizin takıldığınızı sanıyordum. Bu yüzden onun peşini bırakmıştım."
Jimin'in düşünce dolu çıkan sesine karşılık gözlerimi kilitlediğim çiftten ayırmadan konuştum.
"Ji Yeon'a sakın yaklaşayım deme. Herhangi bir şey yaparsan ve bu benim kulağıma gelirse hoş olmaz Jimin."
"Sen Jimin'e henüz yapmadığı bir şey için hesap soracağına git de masadaki pezevenki düz."
Huzursuzca kıpırdandım sandalyede. Yine harika bir gün ve harika bir öğle arasıydı. Onları görene dek. Ji Yeon beni yıkıp geçmek istiyordu. Buna emindim. Ona defalarca kez benimle olabileceğini söylemiştim. Ciddiyetimi ve kararlılığımı bilmiyordu. Ben de emin değildim zaten ama sırf bilmediği bir şey için korkusunun arkasına saklanıp benden kaçıyordu. Ama o herifin neredeyse ağzının içine girecekti. Bu kadar komik ne vardı ki?
"Onu pataklamak istiyorum."
Omzuma değen eli hissettim. Bakışlarım uzun bir zamandan sonra ilk kez yönünü değiştirdi ve hemen yanımdaki Hoseok'a döndüm.
"Biz burdayız. İste yeter ki, onu o masadan kaldırmamız beş saniye sürmez."
Başımı iki yana salladım.
"Onu sonra halledeceğim. Tek başıma. Şimdi Ji Yeon'la konuşmam gerek."
Dün gece birde onunla dışarı çıkmıştı. Bunu düşünmemeye çalışmıştım ama sonra attığı bir başka mesaj gelmişti aklıma. Hem içki de içeceğim.
Oturduğum yerden kalktım. İçimdeki öfkeyi bastırmanın bir yolunu arıyordum. Bir şekilde bunu bastırıp Ji Yeon'la sakince konuşmam gerekiyordu. İkimizde çabuk sinirleniyor sonrasında sinirimizi birbirimizden çıkarıyorduk. Ve bu bana hiç iyi gelmiyordu.
Adımlarım nihayetinde hedefine ulaştığında çok geçmeden masadaki iki bedenin de dikkatini çekmiştim. Onun ve şu bahsedilmeye bile değmeyecek olan pezevengin.
"Ne işin var burada?"
Ayağa kalkmıştı. İşte onu bu kadar huzursuz ediyordum. Nedeni ise sadece korkularıydı.
"Konuşmamız gerekiyor. Benimle gel."
"Hayır. Konuşacak bir şey yok. Şimdi beni yalnız bırak."
"Yalnız kalacağına emin miyiz?" Gözlerim yanındaki pezevenge kaydığında herifin hala gevşek bir şekilde oturuyor oluşu sinirlerimi bozuyordu.
"Yoongi, dün konuştuk her şeyi hallettik ve noktayı koyduk."
Derin bir nefes aldım ve kolunu tuttum. Onu kendime çektiğimde tek amacım kulağına yaklaşmaktı ama bütün bunlardan önce burnuma dolan kokusu bana daha önceki küçük bir anımızı hatırlattı. Kantinin ortasında onu kucağıma oturttuğum o gün, omzuna yaslandığımda da almıştım kokusunu. Rahatlatıcıydı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just One Woman | MYG
FanfictionHAYRAN KURGU #1 Yoongi: Tüm kızlara karşılık sadece sen Ji Yeon: Sen ve sadece tek bir kıza bağlı kalmak? Güldürme beni Yoongi: Dediklerimi yaparsan bu olacak +18 Yetişkin içerik Cinsellik / Küfür