13

6.9K 523 185
                                    

Kantinde yoğun bir ilgi vardı. Oturduğum sandalyede yayılmış bir şekilde yanımdaki boş sandalyeyi ayağımla diğer tarafa doğru itmeye çalışıyordum. Bir kız gelip oturursa artık kovmak yerine kendim kalkacaktım. Sabahtan beri sıkılmıştım. Kaç tane kızı göndermiştim saymayı bırakalı çok olmuştu.

Bu anlaşmada kesinlikle zararlı çıkan taraf bendim. Ama Ji Yeon'un ettiği lafları ona geri tepmeyi isteyen tarafımı görmezden gelmek zordu. Hem ondan küçük parçalar almak da hoşuma gidiyordu. Ona ters giden şeyleri ona yaptırmak bana sebepsizce zevk veriyordu.

"Geldi sizinki."

Hoseok'un kurduğu cümle benden önce Jimin'i etkilemişti. Oturduğu sandalyede doğruldu ve öne çıkarak etrafa bakındı.

"Okul üniforması sence de çok yakışmıyor mu Yoongi?"

Ters ters baktım ona.

"Sana bu konuyu kapatman gerektiğini söylemiştim Jimin. O kızla ilgilenme. Ne zamandan beri benim takıldıklarıma uzanıyorsun?"

Gözleri arkama doğru bakıyordu. Bir süre durduktan sonra bana döndü.

"Söylesene, onu hiç okul üniformaları ile becerdin mi?"

Kanser ederdi adamı.

"Sikeceğim aklını şimdi. Beni götünle mi dinliyorsun sen?"

Ofladı. Buna ne hakkı vardı bilmiyorum ama sanki doğruları söyleyen oymuş gibi ofladı.

"Hadi ama Yoongi sen buna takılmak mı diyorsun? Kızla doğru düzgün yan yana bile gelmiyorsunuz, eğer birkaç kere yattıysanız bana fark etmez çünkü bu güzelliğe değer."

Yüzümü ekşittim. Zihniyetsiz piç.

"Bence siz böyle tartışıyorsunuz ya... Günün sonunda kızı ben yatağa atacağım."

Yaslandığım sandalyede doğruldum ve ayağa kalktım. Elimi masaya koyup dikkatlerini üzerime çektiğimde diyeceklerimi zihnimde toparlamak zordu. Küfredecektim birazdan birisine o olacaktı.

"İkinizde kapatın çenenizi. Kız benim ve siz boş hayaller kurmak yerine başka birilerini bulun."

İçimden bir ses buna ikna olmadıklarını söylüyordu. Özellikle Jimin'in yüzündeki ifadeden belliydi bu. Pezevenk gibi sırıtıyordu şerefsiz.

Masadan uzaklaştım ve kantinde göz gezdirdim. Çok geçmeden onu fark etmiştim. Elindeki karton bardakla birlikte cam kenarındaydı. Dışarıyı seyrediyordu.

İçimdeki şeytanlar kulağıma türlü türlü şeyler fısıldarken ona doğru adımlamaya başladım. Arkamdaki iki beden de beni izliyordu. Emindim.

"Selam."

Ona yaklaştım ve elindeki karton bardağı alarak içindeki kahveden bir yudum aldım. Yüzünde oluşan nefreti görmemek elde değildi.

"Selam ve görüşürüz."

Elimdeki karton bardağa uzanmaya yeltendiğinde bardağı geri çektim ve camın kenarına bırakıp ona döndüm.

"Jimin bizi izliyor."

Kaşları kalktı.

"Yani?"

Yüzüne doğru sokuldum ama geri çekilerek fazla yaklaşmama engel oldu.

"Yanisi ondan kurtulmak istemiyor musun? Sana kendimi veriyorum. Güzel fırsat."

Yüzünü buruşturdu.

"Bu işi başıma sen açmışsın zaten. Toplamak da sana düşer, uğraştırma beni."

Benden uzaklaşacakken kolunu tuttum ve onu durdurdum.

"Evet tamam ben halledeceğim dedim ama sen gönüllü olmazsan işe yaramaz."

Tek kaşı kalktı.

"Neye gönüllü oluyorum?"

"Onları seninle takıldığımıza ikna etmem gerekiyor."

Omuzlarını düşürdü.

"Yoongi bak, şu an ne demeye çalıştığını anlamıyorum. Bir an önce açık konuşmaya başlasan iyi olur. İşim var benim. Alt tarafı bi kahve almaya indim ve şu an saçma sapan konuşarak vaktimi harcıyorsun."

Kızıp kızmaması umrumda değildi artık. Bunu isteyen oydu. Onu Jimin'den kurtarmamı istiyorsa buna katlanması gerekiyordu. Beni her ne kadar sevmese de bana katlanması şarttı.

Yaslandığım cam kenarından uzaklaştım ve kolunu yeniden kavrayarak onu kendime doğru çektim. Gözleri büyümüştü. Evet evet işte birazdan bana küfretmeye başlayacaktı muhtemelen.

Dudaklarını aralayacakken araya girerek konuşan taraf oldum.

"Konuşma ve dinle tatlı kız."

Bir kolumu yavaşça beline sardım ve boştaki elimi tedirgin bir şekilde kalçasına yerleştirdim. Gözleri mümkünmüş gibi daha da büyümüştü.

"Yoongi, ölmek istiyorsun galiba?"

Gözlerimi gözlerinden bir saniye bile ayırmazken olduğumuz yerde hafifçe döndüm ve onu duvara yaslayarak elimi biraz daha aşağı indirdim.

"Hayır ölmek için fazla iyiyim. Sadece seni Jimin'den kurtarıyorum."

Elimi eteğinin altına doğru kaydırdığımda huzursuzca kıpırdandı. Kollarımın arasından çıkıp gideceğini sanmıştım ama kalmaya devam etmişti.

"Ayaküstü elleyerek mi?"

Yüzümde belli belirsiz bir gülümseme oluştu.

"İstersen oturalım bir yere?"

"Dalga geçme benimle. Üstelik elin bi santim daha oynarsa Jimin'den önce seni öldürürüm. Kural ihlali yapıyorsun. Bana dokunmak yoktu."

Kalçasındaki elimi kuvvetli bir şekilde kendime doğru çektiğimde bedenlerimiz bütün olmuş gibiydi. Ah, birde şu üzerimizdeki kumaş parçaları olmasaydı.

"Yoongi..."

Kısılan sesini fark etmek nedense beni daha da hareketlendirmişti. Kendime engel olamıyordum.

"Yer ve zaman kavramını yitirdiğinin farkında mısın? İnsanlar görecek hatta muhtemelen birkaç kişi köşede oturmuş bizi izliyordur."

Yüzüne doğru eğildim. Bu sefer geri çekilmemişti. Burnumu şakağına yasladığımda kurumuş boğazımdan tek bir cümle kaçtı.

"Umrumda değil."

Kookiloji ve redninja_rapheal 'in ortak eseridir.

Oy sınırı; +70
Yorum sınırı; +70
❤️

Just One Woman | MYGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin