Minik yıldızı parlatmayı unutma☆
Issız sokakta ayakkabılarımın çıkardığı sesle rüzgarın esme sesi bir olup gecenin kollarına akıyordu. Çok şiddetli soğuk olmasada insanın tüylerini ürpetmeye yetiyordu. Her ne kadar sokakta benden başkasının olmadığını bilsem de birinin beni takip ettiği düşüncesiyle korkum gün yüzüne çıkıyordu.Sık sık arkama bakıyor korkumu bastırmaya çalışıyordum. Her kız çocuğu gibi bende karanlıktan korkuyordum fakat benim onlardan tek farkım vardı. Onlar korkularından kaçıp saklanabiliyorlardı ama ben...neyden korksam onunla yüz yüze gelmek zorunda kalıyordum,kaçamıyordum.
Nihayet apartmanımızın önüne geldiğimde ciğerlerimi derin bir nefesle doldurdum. Pek güvenli sayılmazdı ama sokaktan daha güvenli olduğu gerçekti. Cigerlerime derince aldığım nefesi huzursuzca dışarı verdim. Ayaklarımı sürüye sürüye oldukça yavaş bir şekilde apartmanın içine doğru yürüdüm.
Bugün yeterince yorulmuştum bir de bu merdivenleri çıkamayacağımı göz önünde tutarak asansörün önüne gelmiştim.Asansörü beklerken gözüm kolumdaki saate kaydı. Saat 04.45 ' ti. Anlaşılan bugün bana yine uyku yoktu. Asansörün geldiğini belirten sesle gözlerimi kolumdaki saatten çektim ve asansöre bir adım daha attım. Asansör tam anlamıyla durup kapısının açılmasıyla içersinde üç tane siyah takım elbiseli adam belirdi.Bu apartmanda oturmadıklarına eminim ama bu saatte burada ne işleri var diye düşünmeden edemedim.
Gecenin saatini umursamayarak tek kaşımı havaya kaldırıp adamları baştan aşağı süzdüm. Eee ne demişler her horoz kendi çöplüğünde öter. Arkadaki iki adamın elleri önünde bağlı başlari öne eğikti. Ortadaki adam siyah takım elbisesinin ceketini çıkarmış elinde duruyordu. Sert ve belirgin yüz hatlarıyla oldukça çekiciydi.
Ne onlar inmek için hamle yaptı ne de ben binmek için. Ortadaki adam benim gibi tek kaşını kaldırarak kibirli bir şekilde beni baştan aşağı süzgeçten geçirdi. Bunu bir kaç defa tekrarladı tabi bende bu sırada yüzünün en ince ayrıntısına kadar bakıyordum. Bir dakika ya ben elin adamına niye bakıyordum? Üstüne üstlük abim diyeceğim bir yaştaydı. Kendimi kınarcasına kafamı sağa sola salladım. Önümdeki adama baktığım da gözleri bir kez daha beni baştan aşağı analiz etti. Gözleri bir süre biraz kısa olan okul eteğimin açıkta bıraktığı bacaklarımda oyalanıp gözlerimi buldu.
Ben daha ne olduğunu anlamadan belirgin olan yüz hatları bir anda sertleşip daha dah belirginleşti. Çatık kaşlarının altındaki açık kahve gözleri öfkeyle bana bakıyordu.Eteğimin boyu mu bu adami bu kadar rahatsız etmişti. Evet evet tam olarak bu yüzden kaşları bu kadar çatılmış öfkeyle bakıyordu. Ama eteğimin boyu onu ilgilendirmezdi o kim ki benim etek boyuma kaşlarını çatacaktı. Tam ağzımı açıp konuşacakken apartmanın içini sert bir erkek sesi doldurdu.
' Burnumun dibinde böylece dikilip duracak mısın çocuk?'
Dedi beni korkutacak derece olan bir ses tonuyla.
Kafamı aşağı dogru çevirdiğimde aramızda çok az bir mesafe olduğunu farkettim. Ayaklarım emri almış olacak ki kendiliğinden bir iki adım geri gitti. Bir yandan da kendime küfürler savuruyordum. Elimi enseme atarak konuşmaya çalıştım.
'Iımmm şey ben...yani' ben diye kekelemeye başladığımda elini sus dercesine havaya kaldırdı.Laflarımı ağzıma tıkayıp beni bir kez daha baştan aşağı gözden geçirdi. Bu sefer dudağının bir tarafı ukala bir şekilde yukarı kıvırıp çapkınca göz kırptı. O adam bunu yaptığında kalbim tekledi, tabiri caizse midemde kelebekler uçuşmaya coşmaya başladı. Yaptığı şeyle benim ağzım 'o' şeklini almış gidişini seyrediyordum ki apartmanın kapısını öyle bir çarptı ki midemdeki kelebekler bir bir intihar etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARAMEL (DÜZENLENECEK/ARA VERİLDİ)
ChickLitGeriye doğru adım attığımda bir elleri belime gitmişti. Birbirine çarpan bedenlerimizle ellerim gögsünden ittirmek için kuvvet uygulamaya başlamıştı. Bedenimi uzaklaştıramayacağımı anladığımda bu sefer eli boynuma gitmiş kendine bastırmıştı. Uzun so...