Dersliğe girip en ön sıraya ilerledim. Yifan çoktan orta sıradaki yerini almıştı.
"Selam, Tao nerede?"
"Bu hafta okula gelmeyecek."
"Neden?"
"Çin'den bir arkadaşı gelecek. Biraz özel bir arkadaş."
Fısıltıyla yanıtladığımda güldü. Birkaç aydır süren arkadaşlığımız artık keyifli bir hale gelmişti. Yifan gerçekten gün geçtikçe daha sıcak birine dönüşüyordu.
Hemen hemen her dersimiz ortaktı. Ayrı olan tek dersimizde de Tao'yla birlikte giriyorlardı.dersimiz
Tao'yu tatil boyunca çok özlemiştim. Bu yüzden eskisinden daha sık görüşüyorduk. Tabi Yifan konusunda beni yiyip bitirmeyi de ihmal etmiyordu.
"Unutmadın değil mi?"
"Huh? Neyi?"
"Unuttun mu gerçekten?"
"Neyi Yifan?"
"İnanmasan da bir kalbim var ve şuan kırıldı."
"Öyle mi? Bu kırık kalple bu akşam bize gelemezsin öyleyse."
"Ne? Aile yemeğine mi?"
"Küçük bir kutlama yapacağız. Öylesine..."
"Önemli birinin doğum günü olduğu için falan değil yani?"
"Ne doğum günü? Kimin doğum günü?"
"Chanyeol..."
"Eğer bugün birinin doğum günüyse, o biri aileme yarım yıl içinde neden iki kez doğum günü olduğunu açıklamak zorunda kalacak."
Teslim olur gibi ellerini kaldırdı. Gülümsemesi neden bu kadar güzeldi? Kendi gülüşümle kıyaslayamıyordum bile. Ailem bunca yıldır ne kadar güzel güldüğümle ilgili beni kandırmış olmalıydı. O bir çiçek bahçesiyse, ben bir tek tane solmuş gül gibiydim.
Bir hafta geri gittiğimde düşüncelerimin ve hislerimin neden bu kadar netleşmediğini görebiliyordum. Belki de ondan gerçekten samimi bir itiraf bekliyordum.
Dersten sonra onu biraz oyalamam gerekti. Bir kafeye girip oturduk. Ailem de son hazırlıkları tamamlıyordu.
"Kahve içelim mi tatlı hamster?"
"Yifan..."
"Hiç öyle bakma, ben ejderhayım."
"Bir ejderhanın bir hamsterla kahve içmesi uygun mu?"
"Hamsterıma yaklaşmaya çalışan herkese ateş püskürebilirim. Bence uygundur."
"Sana kaçık olduğunu söylemiş miydim?"
"Bence otuz bin kere falan oldu."
"Ciddi misin? Tekrar söylemem gerek. Bay ejderha, tam bir kaçıksınız."
"Bay hamster, siz daha kaçıksınız."
Kafenin önünden Yixing'in geçtiğini görünce kendimi rahatsız hissettim. Neyse ki geçip gitmişti. Yoksa ona ateş püskürmeye hazır bir ejderhayla uğraşamazdım.
Tao ve Çin'den gelen büyük aşkı Luhan kafenin önünden geçerken bizi fark ettiler. Tao beni görünce gülümseyerek yürümeye başladı. Birbirimizi gördüğümüz için şaşkındık. Fakat yanındakinin söyledikleri ikimizi de şok etmişti.
"Şaka mı bu? Yifan? Tanrım!"
"Çin'den bir geyik kaçmış öyle mi? Şaka mı bu?"
Yifan hemen yerinden kalkıp ona kocaman bir sarılma verdi. Ne yani? Cidden mi? Tanrım... Ona da bir hayvan ismiyle mi sesleniyordu? Üstelik bana bile daha öyle sarılmıyordu.