18. Bölüm

116 13 4
                                    

Binadan çıktığımda karşımda dev bir ejderha vardı. Arabasına yaslanmış, yüzüne yapıştırdığı alaycı gülümsemeyle bana bakıyordu.

"Yah! Yine ne işin var burada?!"

"Okula gideceğiz."

"Sana kendim gitmek istediğimi söyledim."

"Kendin gidemezsin. Dersin bittiğinde de benimlesin."

"Öyle mi? Bak sen... Benim de işim vardı. Tüh... Başka zaman artık."

"İtiraz istemiyorum."

"Başa dönmekten kastın bu muydu? Beni boğmak mı?"

"Evet, seni sevgiye boğmak. Ben bir hayvanım ve telafi etmek için güzel kalbindeki hüznü silmeliyim."

"Epey değişmişsin."

"Bunu dostuna borçluyuz."

"Eski."

"Ne fark eder? Biri gerçekten dostun olmuşsa, hayatından çıksa bile dostundur."

"Ben öyle düşünmüyorum."

Okula gelir gelmez arabadan inip okulun kafeteryasına koştum. Luhan, Tao'nun yanına gelmişti ve beni bekliyorlardı.

Kendime bir kahve alıp yanlarına oturdum. Luhan bana Yifan'ı sormaya hazırlanıyor gibiydi. Fakat bakışları hemen arkama sabitlenmişti. Bu bir kabus falan mıydı?

"Orada, değil mi? Arkamda?"

Luhan, bıkkınlıkla sorduğum sorunun karşılığını sadece gülümseyerek verdiğinde arkama döndüm. Elindeki kahveden bir yudum aldıktan sonra yüzünü buruşturdu. Sonra bardağını önüme bıraktı.

"Ona senin içtiğinin aynısından vermesini söylemiştim. Neden zehir içiyorsun?"

"Tanıştırmamı ister misin? Kahve Yifan, Yifan kahve. Memnun olun."

Gülümseyerek masaya yerleşti. Aldığı kahve gerçekten sütsüz ve şekersizdi. Üstelik Yifan onu içmeye devam ediyordu.

"Tao, bugün ne yapacaksınız?"

"Luhan gideceği için bugün veda günümüz. Gezmeyi düşünüyoruz."

Yifan aniden masaya eğilip gözlerini Tao'ya dikti.

"Sen o musun? Sanırım hatırlıyorum. Ne zaman Luhan'ın yanına gitsem orada boyama yapıyordun, değil mi?"

Tao şaşkın bakışlarını önce Luhan'a sonra Yifan'a gönderdi. Nedense bir anda kendimi fazlalık gibi hissetmeye başlamıştım. Üçü çocukluk arkadaşı mıydı?

"Sanırım o benim."

"İşte benim Lulu'm. O her zaman iyilik perisidir."

Luhan kaşlarını çatarak ona sert bir dirsek geçirdi.

"Chanyeol beni öldürsün mü istiyorsun kardeşim? Hm?"

Kahvemden son yudumu alıp tebessümle Luhan'a baktım.

"Dert değil. O artık benim sevgilim değil."

Masadan kalkıp hızlı adımlarla kafeteryadan çıktım. Yifan'ın peşimden geldiğini anlayınca iki bina arasındaki yola girip büyük çalının arkasına saklandım.

Telefonumun çaldığını fark edince etrafıma baktım. Yifan yoktu. Bu yüzden halamın aramasını yanıtlayabilirdim.

"Efendim?"

"Tatlım neredesin?"

Çalının arkasından çıkıp yürümeye başladım.

"Eve gidiyorum halacığım."

Black & White ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin