(3 yıl sonra)
Masadaki yemeklere bakıp başını sağa sola salladım.
"Bu da ne?"
"Suşi tatlım."
"Halacığım, siz birlikte Çin yemekleri yapmıyor muydunuz?"
"Japon yemekleri kursuna başladık."
"En azından Kore mutfağına dönsek? Pirinçlisini tercih ederim."
"Sen kocanın yanına gitsene."
Halam beni kovarken, tatlı ev arkadaşı olan kayınvalidem güldü. Bu gülüşü asla göremeyen Bay Wu için hiç üzülmüyordum.
"Bebeğim, neredesin?"
"Geldim koca bebek."
Kollarını etrafıma sarıp çenesini omzuma yasladı.
"Uyandığımda seni görmezsem huysuzlanıyorum."
Huysuz halin de çok tatlı."
"Beni her halimle sevdiğine emin misin?"
"Düşünmem gerek."
Boynuma yumuşak bir öpücük kondurup tekrar çenesini omzuma yasladı.
"Seni çok seviyorum."
"Seni çok seviyorum ve sanırım bugün beni daha çok seveceksin."
"Yoksa evimize mi dönüyoruz?"
"Sapıkça mıydı bu?"
"Evet."
"Tanrım! Evet, eve döneceğiz sapık ejderha. Ama konumuz bu değil."
"Neymiş peki?"
"Pikniğe gidiyoruz~"
"Bu ailemizle birlikte onuncu pikniğimiz olacak."
"Ya çift olarak gittiklerimiz? Sırf bunun için okulu bu yıl biraz boşladım."
"Zaten herkes seni seviyor. Buna ihtiyacın yok. Artık o okulda hoca sayılırsın."
"Öğretim görevlisi..."
"Derslere giriyorsun ve tonlarca genç bu gülüşe aşık oluyor."
"Kıskançlık senin tarzın olmamalıydı."
"Tam da benim tarzım."
Salonun ortasında birbirimize sarılmış dururken halam içeri girdi.
"Bu çocuklar beni öldürecek. Neden ulu orta her yerde oynaşıyorsunuz?"
Yifan beni kucağına alıp güldü.
"Odada oynaşırız öyleyse halacığım."
"Yah! Yifan! Ne biçin konuşuyorsun?!?!! Yaaah!"
Hemen hemen her günümüz böyle geçiyordu. Fakat bugün biraz farklı olacaktı. Yifan'a büyük bir sürprizim vardı. Tao ve Luhan Kore'ye gelmişti.
Pikniğimize dahil olarak sürpriz yapacak olan arkadaşlarımız benim evimde kalıyordu. Biz de bu yüzden pikniğe hazırlık bahanesiyle halamla annesinin birlikte yaşadığı eve gelmiştik. Bu pikniğimize Yixing de dahil olacaktı. Sanırım Sehun'la aralarındaki şeyi artık kabul etmem gerekiyordu.
Yixing'le barıştıktan uzun süre sonra öğrenmiştim onları. Meğer Sehun ödevi için kliniğe gittiğinde onu görmüş ve sık sık ziyaretine gitmiş. Yixing'in de klinikteki son günleri olduğu için uyuşturucu etkisinde değilmiş.
Benim kardeşim olduğu için Sehun'dan uzak durmak istemiş aslında. Fakat yaramaz kardeşim ondan uzaklaşamamış. Sanırım artık ikisini birlikte görmeyi seviyor bile sayılabilirdim.
Yifan'ın hayalini gerçekleştirmiş olması hayatımın en anlamlı hediyesiydi. Birlikte uzun süre çalışmış, paralarımızın üzerine babamdan aldığımızı ekleyip küçük bir dükkan almıştık. Dondurma dükkanı...
Artık kocamam bir aile olarak eğleniyor, yemek yiyor, film gecesi yapıyor ve pikniğe gidiyorduk. Yifan gerçekten çok mutluydu.
"Hey! Sizin burada ne işiniz var?"
Luhan ve Tao'yu piknik alanında görüp şaşıran sevgilim hemen ikisine de sarılmıştı.
"Yifan bizi gördüğüne sevinmedi Chanyeol."
"Boşver Lu, o bu aralar biraz huysuz."
"Yoksa hamile mi?"
Yifan araya girip saçlarımı karıştırdı.
"Hamile biri varsa o Chanyeol olmalı."
Göz devirip arkadaşlarımızla bir kenara oturdum. O sırada Yixing ve Sehun da gelmişti.
Herkes yerini aldığında yiyecekleri hazırlayıp içecek şişelerini çıkardık. Luhan'ın yanında koca bir boşluk vardı. Luhan ve Yifan'ın tam ortasına denk geliyordu.
Etrafımda göz gezdirdim. Eksik kimse yoktu. Luhan'a sormak üzereyken boşluk aniden doldu. Hepimiz için şok etkisi yaratacak bir hareketti.
"Baba?"
"Pikniği sevdiğini duydum ve bir dondurma dükkanın varmış. Sizi ziyarete geldim. Benim için burada bir yer var mı?"
Yifan bana baktığında gülümseyerek başımı salladım. O babasının sarılmasına karşılık verirken içimi tarifsiz bir huzur kapladı.
Artık eksik hissetmeyecek, babam ona sarıldığında ağlamayacaktı. Aile olmayı ona da öğretecek gücü var kıydı bilmiyordum. Fakat ona destek olmak için her an yanında olacaktım.
Artık kocaman bir aileydik. Yifan'ın zamanında yaptığı bağışlar sayesinde, öğrencilerim için sık sık kitap isteyebildiğim bir kütüphanem vardı. En değerli varlığımın sıcak gülümsemesine sebep olan, soğuk ve sevimli bir dondurma dükkanımız vardı. Yifan'ın daima evi gibi hissettiği evimiz ve ailemizle geçirdiğimiz kahkaha dolu günlerimiz vardı.
Artık mutluyduk. Bir zamanlar kendini beğenmiş ukala bir ejderham vardı. Artık daha fazla beğendiği biri olduğunu söylüyordu. Kalbi sıcak ve aşk doluydu. Gözlerinin içi gülüyordu. Çok mutluydu.
Hayat bazen sadece köyü hediyeler verir. Sabretmek ve gerçek hediyeleri beklemek gerekir. Tanrı tüm zahmetlerin sonunda mutlaka sabrının hediyesini verecektir.
Yifan'ın gülümsemesinde de bu vardı. Hediyesine kavuştuğunu düşünüyordu. Tanrı'nın ona güzel hediyeler verdiğini söylüyordu. Fakat bilmediği bir şey vardı. Gerçek hediye oydu.
Bu fic tam 100. tamamlanmış ficim olduğuna göre, yine sıkıcı bir final konuşması yapmam gerek. ♥
Yazmadığım çift sayısı gerçekten çok az ve ben 66 çiftli o EXO listesini tamamlamadan yazmaktan asla vazgeçmeyeceğim.
Bugüne kadar sevdiğiniz çiftleri okurken bana hep desteğinizi hissettirdiniz. Hatta bazılarınız sırf ben yazdım diye ilgilenmediğiniz çiftleri bile okudunuz.
Bana karşı önyargısız yaklaşan, anlayan, dinleyen ve destek olan herkese çok teşekkür ediyorum. Yalnız olduğuma emin olduğum bu hayatta bana aile gibi oldunuz. Umarım severek okuyacağınız ficler yazmaya devam edebilirim. İyi ki varsınız.♥
Severek okuduğunuz için çok teşekkür ederim.♥