Odaya girip işaret ettiği yere oturdum. Odası o kadar kasvetli ve boğucuydu ki, burada cinayet işlediğine yemin edebilirdim. Muhtemelen insanların içindeki mutlulukları öldürüyordu. Bu da bir nevi cinayet sayılırdı.
"Yifan ve sen..."
"Sevgiliyiz efendim."
"Onun yaşadığı şeye saygı duymam gerek. Fakat burada bir itibarım var. Bu duyulursa Yifan için hiç iyi olmaz."
"Neden? Kim ne yapabilir?"
"Şirketimin itibarı zedelenirse Yifan da parasız kalabilir. Anlatabildim mi?"
Beni daha ilk günden odaya ne için çektiğini açıkça belirtmesi rahatlatıcıydı. En başından tavrımı koymak istiyorum. Bana bu fırsatı verdiği için minnettardım.
"Yifan'ın buna üzüleceğini sanmıyorum. Çünkü oğlunuz çok para olmadan da yaşayabiliyor."
"Açıkça soracağım Chanyeol. Eğer onunla bu sebepten birlikteysen, seninle olduğu sürece şirketin başına geçemeyeceğini bilmelisin."
"Onunla sadece onu çok sevdiğim için birlikteyim. Bilmem farkında mısınız, oğlunuz sevilmeye değer bir adam."
"Tabi..."
Yerinden kalkıp karşımdaki koltuğa oturdu. Bana para avcısı muamelesi yapması umurumda değildi. Ona hatırlatmak istediğim şeyler çok daha önemliydi.
"Yifan hangi bölümü okuyor?"
"Yoksa bunu bilmiyor musun? Bu garip..."
"Hayır efendim. Ben bunu biliyorum. Sadece sizin gerçekten bilip bilmediğinizi merak ettim."
"Ona bir liste vermiştim. O listeden bir bölüm seçmiş olmalı."
O kadar kendinden emin görünüyordu ki, öfkemi kontrol etmekte zorlanmaya başlamıştım.
"Biliyorum, liste hala evinde duruyor. Fakat siz okuduğu bölümü bilmiyorsunuz. Yanılıyor muyum?"
"Evet, ona sormadım. Diplomasını nasıl olsa göreceğim."
"Ona listeyi verirken hangi bölümü okumak istediğini sordunuz mu?"
Alaycı bir gülümsemeyle arkasına yaslandı.
"Bir şirketim var. O da iyi bir bölümden mezun olup şirketi yönetmek ister."
"Buna emin misiniz?"
"Babanın bir şirketi varken, başka bir iş yapmak ister miydin?"
"Bu sorunun cevabını gerçekten bilmek istiyor musunuz? Öyleyse biz dönmeden önce size cevabını vereceğim. Şimdi izninizle."
Kalkıp odasından çıktım ve koşarak Yifan'ın yanına gittim. Annesinin dizine yatmış, gözleri kapalı saçlarının okşanmasına izin veriyordu. Tanrım...
"Ben geldim Yifan."
"Seni kıracak bir şey söyledi mi?"
"Hayır sevgilim, endişelenme."
"Emin misin? Gözlerin öyle söylemiyor."
Kulağına yaklaşıp fısıldadım.
"Gözlerim sana aşık olduğum dışında bir şey söylemeyi bilmiyor."
Annesinin bize baktığını fark edince geri çekildim. Yifan'ın hüzün dolu gözlerine bakınca yine aynı düşünceler kalbimi doldurmuştu.
Koca evde huzurlu olan tek yer bu küçük odaydı. Şirketine bir varis yaptıktan sonra eşini bir yere hapseden zalim kötü adama rağmen gülümseyen bir kadın, bu küçük odaydı ısıtıyordu.
Evin geri kalanı ise, hırslı bir adamın yalnızlığıydı. Yalnız yaşadığı konforlu hayatta, yalnız ölmeye mahkumdu. Bunu gerçekten hak ediyordu.