🥀 Ihanet 🥀

213 33 5
                                    

Soruyu sormakla rahatladığımı hissettim.

Ateş' e doğru baktığımda hafifçe gülümsediğini gördüm. Bu gülümseme her zamanki gülümsemesinden farklıydı.

Onu tanıdığım bir kaç günlük zaman zarfında gülümsemesi âdeta aklıma kazınmıştı. O yüzden rahatlıkla bu gülümsemesinin gerçek gülümsemesi olmadığını anlayabiliyordum.

Bu gülümseme farklıydı. Çünkü ; altında açığa çıkmayı bekleyen derin bir sır saklıyordu. Bakışlarından bunu kolayca anlayabiliyordum.

Ateş derin nefes alıp verdikten sonra ellerini masanın üzerine koyup birbine birleştirdi. Sonra tekrar ayırıp masanın üzerinden ellerini çekti.

Ateş bu kadar gerildiğine göre anlatacağı hikaye pek iyi bir hikaye değildi.

Sormakla doğru bir şey yapmamıştım. Biliyordum. Ama elimde değildi. Küçüklüğümden beri en büyük zaafımdı. Merak ettiğim şeyleri sormak.

Ateş'in yavaş yavaş gözlerinin dolduğunu fark ettim. Ağlamakla ağlamamak arasında gidip geliyordu sanki.

Ateş'in bu halini görünce yaptığım şeyden büyük bir pişmanlık duydum o an. Hafifçe boynumu büktüm.

Benim ne hakkım vardı da onların arasında olan bir şeyi sorabiliyordum. Bu hakkı nerden ? Kimden buluyordum ?

- Lanet olsun ! Dedim içimden.

Yine birini üzmüştüm. Hayatta en nefret ettiğim şeyi yapmıştım. Kendimden o kadar çok nefret ediyordum ki şu an yok olmak istiyordum.

Ellerimle elbisemin parçasını sıkıca tutup bastırdım. Elbisenin ince  kumaşından geçen tırnaklarım etimin içine geçmişti. Anca bu şekilde yaşadığım pişmanlığın hafiflediğini hissediyordum.

Başkalarının canının yanmasından daha çok benim canım yanmalıydı. Her zaman düşündüğüm tek düşüncem buydu.

- Ateş boşver. Sorduğum soruyu sormadım farz et.

Ateş bana doğru baktığından oturduğum sandalyeden kalktım.

- Ateş... Ben... Seni üzmek istemedim. Özür dilerim.

Gözlerimin dolduğunu hissettiğim de çantamı alıp tam gidecekken Ateş kolumdan tutup beni durdurdu.

- Gitme !! Dedi

Gözlerimin içine bakıyor başka bir şey söylemiyordu.

Bir Ateş'in gözlerinin içine baktım bir de beni tutan eline.

- Dedim ki ; gitme... lütfen kal.

Yavaşça oturdum yerime.

Ateş kolumu bırakıp derin bir nefes alıp başladı hikayeyi anlatmaya.

- Batu ve ben eskiden çok iyi arkadaşdık. Hatta kardeşten öte candık. Birbirimizin her şeyi, hiç sahip olamadığım ailem gibiydi. Özellikle babamı trafik kazasında kaybettikten sonra.

Ateş trafik kazasından bahsedince elim ayağım titredi birden. Biliyordum o acıyı. Sevdiğin birini kaybetmenin acısını. Bir anda yok olup geri de kalanların kaldığı o boşluğu.

- Batu o günden sonra yanımdan hiç ayrılmadı. Sonra hayatımıza Tuğçe girdi. Tuğçe çok güzel bir kızdı. Sarı uzun saçları, koyu kahverengi gözleri vardı. Masumdu. Daha ilk gördüğüm an tutulmuştum ona. Dünyam onun olmuştu sanki. Çok seviyordum onu, her şeyden çok.

Ateş sözlerine devam edecekken durdu. Masada duran su bardağından büyükçe bir yudum aldı. Bardağı masaya koyup tam anlatacakken onu durdurdum.

VANİLYA ÇİÇEĞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin