13

21 5 2
                                    

Adam acıyla kıvranırken ciğerlerinin derinlerinde bir yerlerde var olmasını umduğu havayla hayatta kalmaya çalışıyordu. Ryou, Amy'den bıçağı alıp önünde durdu. Adam hala kendini sıkan sular yüzünden nefes alamazken korkuyla açılmış gözleri bıçağa bakıyordu. Karşısındaki çocuk soğuk metali boğazına dayarken yüzünde daha önce görmediği bir ifade vardı. Bu çocuk, kırmızı gözlü bu şeytan, öldürmekten zevk alıyordu. 

Kafasını hafif yana eğmiş adama bakarken onu birazdan öldürecek olmanın verdiği haz Ryou için vazgeçilemezdi. Günlük hayatında genelde sakin olabilirdi ama geceleri gerçek bir şeytana dönüşebilirdi. Yavaşça ağzını araladı. Kalıplaşmış sözlerini söyleyip bıçağı kaydıracak ve adamın boğazını kesecekti. Biraz sert bastırırsa gırtlağına kadar ulaşıp bıçağın kıkırdağa sürtündüğünde pürüzle ilerlemesini bile sağlayabilirdi. 

" İşlediğin suçlar ve taşıdığın günahlar senin ateşin olacak. Tanrı seni gazabıyla karşılayacak. Af dilemen işe yaramayacak. Sen, günahkar ölümlü, Tanrı seni bizim kadar hızlı öldürmeyecek. "

Elindeki bıçağı iyice kavrayıp çekecekken parmaklarının arasında bir ıslaklık hissetti. Havada süzülen su elini geri çekmesini sağlarken Peter'la göz göze geldi. Ryou kaşlarını çatıp ona bakarken Peter ona izin ister gibi bakmaya başladı.

 Zavallı adamsa olanların şoku ile hala zor nefes alırken bıçağın gırtlağını kesmediğini fark edip gözlerini açmıştı. Demek herkesin dilinden düşürmediği o suikastçiler bunlardı. Suyu kullanan hayatını kurtaracak gibi duruyordu. Arkadaşını engellemişti sonuçta değil mi? Adam kendinden emin bir şekilde nefeslerini düzene sokarken suyu büken çocuk ona yaklaştı ve karşısında durdu.

" İşlediğin suçlar ve taşıdığın günahlar senin ateşin olacak. Tanrı seni gazabıyla karşılayacak. Af dilemen işe yaramayacak. Sen, günahkar ölümlü, Tanrı seni bizim kadar hızlı öldürmeyecek."

Adamın biraz önce kendisini kurtaracağını sandığı çocuk onun Azrail'i olacaktı. Hayatı için yalvarırken Peter konuşmaya devam etti.

" Ve ben, Caedem, ruhunu bedeninden ayıracak ve bu dünyayı temizleyeceğim."

Sularıyla adamın kafasını sardı ve elini yumruk yaparak hızla kaldırdı. Adamın kafası bedeninden kopmuştu. Peter yumruğunu iyice sıkarak adamın kafasını suların içinde sıkıştırmaya başladı. Mavi ve parlak su bir anda kırmızıya döndü ve kemiklerin kırılma sesi geldi. Adamın kafasını parçalamıştı. 

Bu onun kendi ölüm şekliydi. Delil yoktu. Kurban deli gibi acı çekiyordu. İstediği gibi. Acı ve kan... Bedeninden çıkardığı suların kanla kaplanmasını önemsemeden tekrar emmeye başladı parmak uçlarından. Hala sinirliydi. Anlaşılan bir adamın kafasını tamamen parçalamak bile onu yatıştıramıyordu. Bu geceki av onun için sona ermemişti. Tanrılara olan siniri geçene kadar can almaya devam edecekti. 

Ryou'nun elindeki bıçağı alıp yavaşça eğildi adamın ölü olan bedenine. Elinde döndürüp adamın göğsüne ismini kazıdı. Diğerleri onu sessizce izlerken ayağa kalktı ve arkasını dönüp gitmeye başladı. Ryou onun daha fazla can alacağını biliyordu. Arkasından seslendi. 

" Butda Malikanesi."

Peter belli belirsiz kafa sallayıp ilerlemeye devam etti. Ryou onu oldukça kalabalık bir yere yollamıştı. Bununla başa çıkabilirdi. Sahi günahlarını sormayı unutmuştu. Olumsuzca kafasını sallayıp 'bana ne' diye düşündü. Günahları umurunda değildi. Ryou onları öldürülecek kadar günahkar görüyorsa sorun yoktu. 

X

Diğerleri eve geldiğinde Haru'yu salonda otururken görmeyi beklemiyorlardı. Saat beşti. Neredeyse sabah olacaktı. En azından uyumasını falan beklemişlerdi. Yavaşça içeri girdiklerinde Sessizliği bir soru bozmuştu. 

" Peter nerede?"

Haru hepsinin yüzüne tek tek bakıp en son Zack'a kitlendi. Zack oturduğu yerde yayılıp konuştu.

" Ava devam ediyor." 

Haru Peter'ın ilk kez bireysel bir ava gittiğini duyuyordu. Anladığını belli ederek mırıldandığında yerinden kalktı. Yatağına yatıp tavanı izlemeye başladığında aşağıdan gülme sesleri geliyordu. Mutlu olmak nasıl bir şeydi acaba?  Bir şeylerden hoşlanmak ya da sevmek? Üzüntü neydi peki? Arkadaşlarının gözlerinden su akmasına sebep olan o duygu nasıl bir şeydi acaba? Bildiği tek duygu nefretken bunları nasıl öğrenecekti? Kafasını sağa sola sallayıp bu düşüncelerden kurtuldu. Olympos'ta ettiği yemini hatırladı. 

' Ben, adaletin son savunucusu, asla acımayacağıma yemin ederim. Duyguların sadece güçsüzlük ve zaaf olduğunu bildiğim için bunları merak dahi etmeyeceğim. Tek var olma sebebim kan döküp sizin adınıza can almaktır.'

Bu yemini tüm hayatı üzerine etmişti. Ama canını sıkan bir şey vardı. Takım arkadaşları gibi olabilir miydi? Mutlu olabilir miydi? Aşık olabilir miydi?

XX

Bu bölüm biraz kısa oldu. Bunun için özür diliyorum. 

Sanırım Sentinus,  Haru'yla uğraşıyor şu sıralar. 

Sahi Haru gerçekten sevebilir mi?

Onlar gibi olmayı nasıl başaracak peki?

Eğer bu olursa Olympos Tanrıları ona ne yapar dersiniz?

Ceza alır mı? 

Peter o malikaneden sağ çıkabilecek mi?

(Bu arada bilmeyen için not düşeyim. Sentinus, Yunan Mitolojisi'nde duyguların tanrısıdır.)

EGALİTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin