21

7 0 0
                                    

Geçen bir hafta boyunca Haru o kızın kim olduğunu merak ederek geçirmişti. Görevlerde aklı sürekli o kızda olduğu için hatalar yapıyor ve bazen kendi başına çıktığı avlarda başarısız oluyordu. Tanrılar durumdan haberdar olmuş ve Haru'ya küçük bir uyarıda bulunmuşlardı. Peter ve ötekiler onun bu durumuna endişeleniyorlardı. Bunda haklılardı da çünkü Haru bir haftadır eve sadece uyumak için geliyordu ve sabah kahvaltıdan sonra hemen dışarı çıkıyordu. 

" Haru, konuşabilir miyiz?"

Açılan kapının aralığından kafasını içeri uzatan Zack çekinerek içeri girmek için izin istiyordu. Haru kafasını sallayıp onu içeri davet edip işine devam etti. 

" Haru biliyorum o kızı merak ediyorsun ve neredeyse bir hafta geçti ama bulamadın. Hatta en ufak bir iz bile yok. Tanrılar bu kadar küçük bir uyarı ile kalmazlar. Vazgeçm-"

Haru hızla ona dönüp boğazını sıkmaya başladı.

" Bana başarısız olduğumu mu söylüyorsun!?"

Zack boğazındaki eli tuttu. Fiziksel olarak Haru'dan güçlüydü. Yavaşça bileğini sıkıp kurtardı kendini.

" Tanrıların gazabına uğrayacaksın Haru. Kendinle birlikte bizi de sürükleyeceksin."

" Bencil olduğunu biliyor muydun Zack? Benim için endişeleniyormuş gibi görünüp kendin için kaygılanıyorsun. Bencil olduğunu belli etmemek için sahte duygularının arkasına saklanıyorsun. Peter'a ilk saldırmaya kalkıştığımda da düşündüğün kişi Peter değildi. Gözlerindeki tek şey kendini kurtarma arzusuydu. Eğer görevin başarısızlıkla sonuçlanırsa babana ne hesap vereceğini düşünüyordun."

" Laflarına dikkat et Haru! Benimle bu şekilde konuşamazsın." 

" İstersem seni burada parçalara ayırabilirim Zack. Bence laflarına dikkat etmesi gereken kişi sensin."

Üzerine hırkasını alıp odanın kapısına yaklaştı Haru. Yavaşça kapıyı açarken alayla karşısındakine baktı. Kapıdan çıkarken seslendi.

" İşime karışma."

XX

Şehrin diğer tarafında harabelerin arasında 3 kişi konuşuyordu. Etraflarında 3 kişi ellerindeki asaları yere koymuş ve vücutlarına 45 derecelik açıyla eğmişlerdi. Asaların ucundaki gece mavisi taşlar içlerinde koca galaksideki yıldızlara ev sahipliği yapar gibiydi. Mükemmel bir uyumla, bakıldığında bile insanı mest eden bir görünüşe sahipti. Mor cübbelerinin kenarlarında ince bir çizgi halinde işlenen mavi şerit arkalarında oturanlardan farklı bir rütbede olduklarının göstergesiydi. Arkalarında oturan üç kişiden ikisinin cübbelerindeki şerit bordo diğerinde ise siyahtı. 

" Onu buldum."

Siyah şeritli olan kızın söyledikleriyle hepsi şaşırmıştı. Yaklaşık on beş dakikadır ayakta kımıldamadan duran büyücülerden biri bir an kafalarını ona çevirmiş ama kıdemlisinin ona önüne dönmesini söyleyince tekrar eski pozisyonunu almıştı. Diğer iki kişi ise kıza baktı. Aylardır bekledikleri haberi sonunda almışlardı. Kız konuşmaya devam etti.

" Kronos'un üç oğlunun kanını taşıyan egalite o. Buna eminim. Ayrıca..."

Lafını yarım bırakıp kafasını yana eğdi. cümlenin devamını getirmeye çekiniyor gibiydi. Karşısındakilerden biri ona yaklaşıp şefkatle elini omzuna koydu. Güven verir gibi sıktı. Kafasını yavaşça kaldırıp sözlerine devam etti  kız:

" Haki...Haki onunla birlikte."

Üçü de birbirine bakıyordu. Hepsinin gözlerindeki o umut yok olmuştu. Haki. Gecenin en karanlık varlığı. Yeterli güce ulaştığında tüm evcilleri emri altına alabileceği rivayet edilen kurt. 

EGALİTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin