Herkese Merhaba. Yorumları ve oyları unutmalalım. İyi okumalar
----------
1.Bölüm:
****
Yazamadım... Bu sefer elim kaleme gitmedi. Gidemedi. Saatler masanın başında geçti fakat kalemimden tek sözcüğün dahi mürekkebi kağıda bulaşmadı.
Titreyen elim mürekkep kutusuna çarptı , siyah sıvı masa boyunca yok çizip, damladı.
Çok geçti artık sevgilim... Herkes, her şey için çok geç.
Mürekkep kurudu geriye sadece siyah kalıntılar kaldı.
****
Birbirimize bakarken aklınızdan geçen ve söylemek istediğimiz birçok şeylerin tatsızlığı ağzımızın tadını bozar. Devreye sözler değil de yalanlar girer, sonrası ise çekip gitmelere kalır.
Bazen çekip gitmek istersin uzaklara. Sadece ama sadece gitmek. Düşünmek istemezsin, konuşmak istemezsin, susmak da istemezsin sadece gitmek istersin.
Bilirsin düşünürsen gidemezsin, bilirsin konuşursan gidemezsin ve yine bilirsin ki susarsan da gidemezsin.
İnsanlar bu yüzden hep yalnız ve sessiz. İnsanlar bu yüzden eşyalara daha çok önem veriyor çünkü eşyalarına sığınmış insanlar gitmek isteyen insanlardı. Kendilerini eşya ile bütünleştirmiş kişiler aslında Dünya üzerinde ruhunu çoktan üç beş kuruşa şeytana pazarlamış, etrafta hovarda dolaşan insanlardı.
Fotoğraf makinesi.
Sığındığım tek eşya bu, sadece anı yakalamak için kullanılan bir fotoğraf makinesi. Ben kadrajlara sığınıyordum, fotoğrafın içindeki kuşun uçmasına, yaprağın düşmesine, martının havada simit kapmasına ya da bir balıkçının oltasındaki kancaya.
Balıkların kaçmak için çırpındığı oltaya, kendim bile isteye sığınıyordum. Hayır ben balık değilim, ben fotoğraf makinesinin kadrajına sığınmış yegane etten, kemikten birisiyim. Ben aslında hiç kimseyim.
Anı yaşayamadım, sadece çektim ve bu yüzden yakaladığım sandığım anları hep kaybettim.
Çantamın fermuarını açınca siyah zarfla karşı karşıya geldim. Bu üçüncü haftanın sonunda aldığım beşinci siyah zarflı mektuptu.
Uzanıp parmaklarımın arasına aldım zarfı. Ters yüz ederek yüzeyine baktım. Yine bir isim yoktu ya da bir adres, ne bileyim işte bir işaret bile yoktu. Siyah hep siyahtı, zarfta siyahtandı. Hemde siyahın en koyu tonundan. Siyahı severdim ama daha önce hiç böylesine siyah zarf almadım. Ve üzerine yapıştırılmış renkli kağıttan yapılmış Turna kuşu ise zarfa ve siyahlığına kafa tutuyor gibi duruyordu.
Zarf ne kadar siyah olursa olsun, Turna kuşu bir o kadar renkliydi. Beşinci siyah zarfta gelen mektup ve beşinci renkli kağıttan Turna kuşu.
"Yine mi bir zarf Milena?" diye soran Nisan'a bakışlarımı çevirdim.
"Evet yine siyah zarf ve renkli Turna kuşu." Nisan'a açıklama yaparken, elime Turna kuşunu alıp ters yüz ettim. Hikayesi gerçekten çok acı vericiydi. Ama hala anlamıyordum bu kuşu siyah bir zarf üzerine yapıştırıp, mektuplar göndererek bana ne anlatmaya çalıştığını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Turna Kuşlu Mektuplar
RomancePapatyaların koparıldıktan sonra etrafa saçtığı kokunun ölüm kokusu olduğunu öğrendiğimden beri onları koparmaktan kendimi alıkoydum ta ki seni gördüğüm ve kokunu içime çektiğim güne kadar. Milena... Ben papatyaların koparıldıktan sonraki kokusunu...