6.Bölüm

415 219 17
                                    

Herkese merhaba. Bölümü oylamayı ve yorum yapmayı unutmayalım. Keyifli okumalar ✉

-------

-------

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


6.Bölüm

Yağmurları bu kadar güzel yapan ardından gelen gökkuşağı mıydı? Yoksa kim ıslanmaktan hoşlanırdı ki?

Kapıyı yavaşça itip, düz hastane çatısına adımımı attım. Oradaydı işte, çatının en ucunda elleri tırabzana dayalı ve kafası bulutlu gökyüzüne kalkıktı.

Manzara gerçekten muhteşem görünüyordu, yani benim aleyhimde öyle. Elim istemsizce boynumdaki fotoğraf makinesine gidip, en güzel kadrajı yakaladım. Alışkanlıktı işte, bendeki bu sürekli çekme merakı. Nerede nefes kesici manzara görsem gözümle bakmak yerine hemen kadrajın ardına sığınıyordum.

"Çektin mi?" diye sordu Anka. Yakalanmış çocuk edasıyla alt dudağımı kemirmeye başladım. Onunla fotoğrafını çekmek için anlaşmıştım, yanlış yaptığım bir olayda yoktu etrafta, rahat olmalıydım.

"Nasıl anladın geldiğimi?" yanına adımlamaya başladım. "Arkanı dönüp bakmadın bile, hatta ses çıkarmadığıma bile eminim." Tam yanı başında durup, hayranlıkla baktığı bulutlu gökyüzüne baktım.

"Kokun Milena, kokun." Diye cevap verdi. "Sana mektuplarda söylediğim gibi ben, papatyaların öldükten sonra etrafa saçtığı kokuyu ilk senin yanından geçerken aldım. Kokun etrafı sarmışken görünmez olduğunu mu sanıyorsun?" gözlerini gökyüzünden ayrılıp bana çevirdi. Ona bakmayı reddedip kapalı havaya bakmayı sürdürdüm.

"Bana ölü papatya gibi koktuğumu söylemeyi bırakmalısın bence çünkü öyle korktuğum falan yok." Gözlerimi onun gözleriyle buluşturdum. "Böyle düşünmek bile çok saçma." Kestirip attım konuşmayı, hep yaptığım gibi.

"Sanmıyorum." Dedi gülümseyerek kafasını iki yana salladı. "Sana aldığım kokunu da nasıl anlatacağımı da bilmiyorum. Gerçi nasıl anlatılır onu da bilmiyor."

"Beni neden buraya çağırdın?" gecenin bir vakti çatı, buluşmak için harika yer.

"Sende üç dakika geç kaldın." Dedi oldukça ciddi haline bürünerek. Zamanla takıntısı olmalıydı.

"Her yere vaktinde gideceksin diye bir kanun yok ki! Bir dakika erken de gelebilirsin, üç dakika geç de olabilir. Zaman bu, önemsiz bir kavram." Dedim burun kıvırarak. Zaman benim için sadece önemsiz birkaç rakamdan ibaretti.

"Zamanı bu kadar hafife almamalısın Milena. Senin için önemsiz bir kaç dakika, başka birisinin saydığı önemli dakikalar olabilir. Bence zamanı kimse bu kadar hafife almamalı çünkü çok acımasız bir kavramdır kendisi."

Turna Kuşlu Mektuplar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin