"İnsan bazen kaçmalı bir yerlere, yüreğinin kendisini götürdüğü yerlere."
Ertesi gün öğle arasında yine babanı gördüm. Beni bekliyordu. Ama ben onu beklemiyordum, şaşırmıştım. İçimdeki ses yanına gitmemi söylüyordu. Beynim ise reddediyordu. Düşünceler arasında kaybolmak üzereyken bana bakan gözlerini gördüm. Tebessüm ederken hafif kısılmış gözlerini. Mıknatısa yakalanmış demir gibi hissettim. Gözleri beni kendisine çekiyordu. Hem de tam kalbimden yakalanmıştım. Daha fazla karşı koyamadım ve yanına gittim.
"Merhaba." Dedim.
"Merhaba. Fulya nasılsın ?" ses tonu yine müthişti.
"İyiyim. Sen nasılsın?"
"İyiyim. Biliyorum çok fazla vaktin yok. Yemeği nerede yemeyi düşünüyorsun?"
"Bilmem. Yakınlarda bir yerlerde yerim herhalde."
"Bildiğim daha güzel yerler var desem?" Bu soruyu sorarken yine o harika tebessümünü yüzüne yerleştirmişti. Hayır demem olanaksızdı.
"Eğer dün ki kadar lezzetli yemekler yapan bir yerse olabilir derim."
"O zaman hadi gidelim. Ama bu defa sen anlat. Dün hep ben konuştum."
Bu kez onun istediği gibi ben anlattım. Çekinerek de olsa ona kimsesiz olduğumu, yurtlarda kaldığımı söyledim. Çektiğim acıların bazılarından bahsettim. Ne zaman hayat hikâyemi birine bahsetsem bana acıyan gözlerle bakar, birkaç teselli verir bir daha da benimle görüşmezdi. Ama baban herkes gibi yapmadı. Sözlerimi bitirdiğimde babanın gözlerinde hayranlık dolu bakışlarını gördüm.
Sözlerine de yansıttı bu hayranlığını. "Sen gerçekten çok güçlü bir kadınsın. Bunca şeyi yaşayıp şimdi hala böyle dik duruyor olman sana olan hayranlığımı bir kat daha arttırdı." Baban bu sözleri söylerken öyle samimi söylemişti ki aslında dilinden değil kalbinden geldiğini anlamıştım. Doğrusu beni utandırmıştı ve şaşırtmıştı. Ama en çok hoşuma gitmişti.
Yemeğimizi yedikten sonraya hastaneye yürüyorduk ki bir şey fark ettim. Hemen Cenk'e sordum. "Cenk sen harp akademisinde değil misin?"diye sordum telaşla. "Evet." Dedi sakince."Harp akademisinde öğrencilere her gün dışarı çıkmak için izin vermezler ki?" hala telaşlıydım. "Haklısın izin vermiyorlar ama izin aldığımı kim söyledi ki?" sesindeki rahatlık beni sinir etmişti. "Sana inanmıyorum Cenk. Yoksa kaçtın mı?" "Evet, ama abartma lütfen." "Nasıl bu kadar sakin olabiliyorsun Allah aşkına. Öğrenirlerse okuldan atılabilirsin."gittikçe daha çok telaşlanıyordum.
"Merak etme öğrenmeyecekler. Minareyi çalan kılıfını da hazırlar." "Nasıl bu kadar emin oluyorsun? Yoksa hep mi kaçıyorsun?" bir kez daha babanın çapkın bir adam olduğunu düşünmeye başlamıştım. "Hayır, ilk defa kaçtım ama kendimi sağlama aldım." "Peki, ama neden kaçtın?" "Senin için." "Benim için mi? İlk defa tanıştığın bir kız için okuldan atılmayı mı göze alıyorsun? Hem de çocukluk hayalin olan okuldan?" "Evet haklısın. Yeni tanışmış olabiliriz ama ben seni bir daha görmek için her şeyi göze alabilirim." Sözleri adeta beni şok etmişti.
Bu kadar duygu dolu bir cevap beklemiyordum. Üstelik böyle yoğun duygulara kapılmak hemen olabilecek şeyler miydi? Mantığım bunu reddediyordu ama baban öyle içten söylemişti ki kalbim bana doğru olduğunu söylüyordu. Mantığım ve duygularım savaş ilan etmişlerdi. Baban ben uzun süre konuşmayınca vücudumda yaşanan bu iç savaşı anlamış olmalıydı ki birden durdu. Elimi tuttu. Göğsünde kalbinin üstüne koydu. "Söylediklerim sana inandırıcı gelmiyor mu? Öyleyse kalbimi dinle. Nasıl attığını hissediyor musun? Daha önce hiç böyle olmamıştım.
![](https://img.wattpad.com/cover/226948046-288-k966027.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ÇINARIN FİLİZİ-TAMAMLANDI
Teen FictionBen yeryüzündeki lanetin vücut bulmuş haliyim. Kimi sevdiysem, kime dokunduysam hepsini lanetledim. Sıra da sen varsın. Lanetimi, sevgime katıp sana sunuyorum. Küçük yüreğinde taşıyabilir misin? Yoksa sen de kaçacak mısın?" diye sordum. Gözlerindeki...