"Yanlış bildiğin, farkında olmadığın ve ya görmezden geldiğin herhangi bir olguyu kabullenmek erdem gerektirir. Kabullenmek için önce egodan arınmak gerekir."
Bir gece ansızın aklıma Nene hatun geldi. "Bebem anasız büyür ama vatansız büyümez." Demişti. Onun kadar olgun düşünemediğim için kendimden utandım. O gece yarısı kararımı verdim. Yarın Cenk'e gidecektim. Onu her haliyle sevdiğimi ve istediğimi söyleyecektim. Yere kök salmış bin yıllık çınarlar gibi babanın aşkı da kalbime kök salmıştı. Ben artık o olmadan yaşayamazdım.
Hafta sonu geldiğinde daha fazla dayanamayıp soluğu babanın okulunda aldım. Okuluna ilk defa geldiğimi fark ettim. İçeri girmek için ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Kapıdaki askerlere sordum. Cenk Versay adını duyunca kendi aralarında gülüştüklerini gördüm. Bir yerlere telefon ettiler sonra da bana adımı sordular. On beş dakikadan fazla süren bir bekleyişten sonra baban geldi.
İlk defa beni gülümsemeyerek karşıladı. Ona duyduğum hasretle hemen boynuna sarıldım. Bu hareketim onu rahatlatmış olmalıydı. Bana sımsıkı sarıldığında ruhlar âleminden tekrar insanlar âlemine geri döndüm. Yaşamaya yeniden başlamış gibiydim. Babandan özür diledim. Onu değiştirmeye çalıştığım için, onun tercihlerine saygı duymadığım için ve en önemlisi de çocukluk hayalinden benim için vazgeçmesini isteyecek kadar bencilleştiğim için. Ben iki kişilik düşünmeye başladığımı zannederek yanılıyordum. Tek yaptığım Cenk'i kendi hayatıma uygun bir hale getirmeye çalışmaktı. Bu yüzden de ondan değişmesini istemiştim.
Zaten kadınların yaptığı en büyük yanlışlardan biriydi bu. En başta kendi halindeyken sevdiğimiz adamı sonra kendi kafamızdaki fikirlere uygun hale getirmeye çalışıyorduk. Sonra da karşımızdakini sevgisi için fedakârlık yapmamakla suçluyorduk. Oysa kimse bir başkası için sevdiği, hayalini kurduğu şeylerden vazgeçmek zorunda değildi. Ben bu gerçeği görmüştüm. Cenk de böyle düşünmeye başlamamdan çok memnun kalmıştı. Baban yine o eşsiz tebessümünü bir aksesuar gibi yüzüne yerleştirmişti. Sevgimizin sıcaklığı aramızdaki buzları hemen eritmişti. Babana bir süredir aklımda olan, ancak baban asker ve ciddi bir adam olduğu için ertelediğim teklifi sundum. Lunaparka gitmek istiyordum. Baban biraz bekleyince reddeder diye düşündüm ama sonra arabanın nerede olduğunu hatırlamaya çalıştığını söylediğinde rahatladım.
Lunaparka geldiğimizde içim kıpır kıpır olmuştu. Çocukken bir defa gelebilmiştim yalnızca. Eğlence araçlarının hepsini denemek istiyordum. Hatta hepsine birden fazla kez binmek istiyordum. Girişte bir sürü bilet aldık. İlk hangisinden başlamalıydık acaba. Filmlerde gördüğüm atlıkarınca mı, dönme dolap mı yoksa çocuklar gibi çarpışan arabalar mı? Önce atlıkarıncada karar kıldık. Dönmeye başladığımızda sanki uçuyormuşum gibi hissettim. Demirden sıkıca kavradım ve gözlerimi kapattım. Gökyüzünde hareket eden bir uçağın içindeyiz gibi hissettiriyordu. Atlıkarınca durduğunda babana bir daha binmek istediğimi söyledim. İsteğimi geri çevirmedi. Çocuklukta yaşayamadığım tadın şimdi keyfini çıkarmak istiyordum. Atlıkarıncadan indik.
Yine küçük bir kararsızlıktan sonra dönme dolaba binmeye karar verdik. Dolap dönmeye ve yükselmeye başlayınca ben korkmaya başladım. O ana kadar yükseklikten korktuğumu bilmiyordum. Cenk'e sıkıca sarıldım. Bana rahat olmamı söyledi. En tepeye vardığımızda bana manzarayı gösterdi. Gerçekten çok güzeldi. Ancak bu güzelliği seyredebilmem en fazla bir dakika sürdü.
Bir an gözlerim aşağı kaydı ve ne kadar yüksekte olduğumuzu anladığımda yüzümü babanın göğsüne kapadım. Dönme dolap durana kadar bana karışmamasını böyle kalacağımı söyledim. Baban güldü. Bir çocuk gibi davrandığımı söyledi. Ona cevap vermedim bile. Sonunda benim için bir eziyete dönüşen dönme dolap maceramız bittiğinden ayaklarımın üzerinde durmakta zorlandığımı fark ettim. O kadar çok korkmuştum ki dizlerimin bağı çözülmüştü. Baban gülerek çok beğendiğini kesinlikle bir daha binmemizi istediğini söyledi. Ona birkaç tane acıtmayacak şekilde vurduktan sonra çabucak gitmemiz gerektiğini söyledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ÇINARIN FİLİZİ-TAMAMLANDI
Ficção AdolescenteBen yeryüzündeki lanetin vücut bulmuş haliyim. Kimi sevdiysem, kime dokunduysam hepsini lanetledim. Sıra da sen varsın. Lanetimi, sevgime katıp sana sunuyorum. Küçük yüreğinde taşıyabilir misin? Yoksa sen de kaçacak mısın?" diye sordum. Gözlerindeki...