"Fikirlerimiz Dünya'ya bırakacağımız en kalıcı mirastır."
Baban çok farklı bir adamdı. Özellikle düşünceleri çok farklıydı. Herkes gibi düşünmüyor, kulaktan duyma bilgilerle konuşmuyordu. Herkesin doğru dediği bir konuda açıkça bunun yanlış olduğunu söyleyebiliyor, herkesin yanlış olduğunu düşündüğü bir şeye de açıkça doğru diyebiliyordu. Ama o asla aykırı bir insan değildi. Kendi belirlediği doğrularıyla bu hayatı yaşıyordu.
Bir gün bu cesaretinin ona zarar vermesinden endişe duyduğum için ona şöyle dedim : " Cesur bir adam olman senin yanında kendimi güvende hissetmemi sağlıyor ama bu cesaretinin bir gün başına bir şey getirmesinden çok korkuyorum Cenk.".
" Etrafımda senin gibi düşünen çok insan var. Size hak vermiyor da değilim ama bu doğruları söylememe engel değil. Bu hayatı bir kez yaşayacağız. Eğer gördüğümüz yanlışları sırf karşımızdaki bizden daha güçlü diye görmezden gelirsek güçlülerin yanında her şeye alkış tutanlardan ne farkımız kalır ki. Ben bu hayatta sıradan bir insan olmak istemiyorum. Hayatı sırf karın tokluğuna yaşayıp, bir ot gibi ölüp gitmek istemiyorum. Bir gün öldüğümde bu dünyada bırakabileceğim en değerli şey fikirlerim olacak ve ben fikirlerimi açıkça söylemekten hiçbir zaman çekinmeyeceğim. Sonuçları ne olursa olsun." Sözleriyle yine beni ikna etmeyi başarmıştı. Baban büyük bir ikna kabiliyetine sahipti. Bu konuyu bir daha açmadım.
Baban sürpriz yapmaya bayılırdı. Bir gün elinde bir metinle çıkageldi. Bir arkadaşı olduğunu tiyatro oyuncusu olduğunu söyledi. Arkadaşının yeni bir oyuna hazırlandığını ve çalışmak için bir partnere ihtiyacı olduğundan bahsetti. Ben bu işlerden hiç anlamadığımı, bu yüzden kendisine yardımcı olamayacağımı söylediysem de baban sadece metini ona okumam gerektiğinden hem o oyunu bizim de izlemeye gitmemizi istediğini söyleyip beni ikna etti. Baban için bunu yapmayı kabul ettim. Onun hiçbir isteğini geri çevirmek istemiyordum. Çünkü o ben ne istersem ne yapıp edip yerine getiriyordu.
Baban beni tanıştırmak için bir tiyatro salonuna götürdü. Arkadaşıyla tanıştığımızda, önce her zamanki gibi içimde kıskançlık duyguları kabardı. Çünkü karşımdaki Derya isminde güzel bir kızdı. Zamanla ona ısınmaya başladım. Oyununa on günlük bir süre vardı. Kız benim seyircilerin oturduğu koltuklara oturup metini yüksek sesle okumamı istiyordu. Metini ben okuyordum o da prova yapıyordu.
Ancak biraz yavaş öğreniyor olması beni sinir etse de bunu ona belli etmemeye çalışıyordum. Bir haftalık süre geçtiğinde artık ben bütün metini ezberlemiştim ama babanın arkadaşı hala bazı yerleri ezberleyememişti. Özellikle son kısmı on defa çalıştığımızda hala yanlış oynadığını görünce kendimi tutamayarak "Yeter ama gerçekten. Benimle alay mı ediyorsun? Bu kadar zor olmamalı. Belki on defa prova aldık ben bile ezberlerdim ne yapman gerektiğini." Dedim yüksek sesle.
Derya benim tepkime sert karşılık verdi "Bu işler öyle oradan göründüğü gibi değil küçük hanım. Hayatında kaç oyun oynadın da beni eleştiriyorsun. Senin gibiler bu sahneye çıkınca heyecandan dili tutuluyor. Oradan atıp tutmaya benzemez." Dedi. Ben daha da sinirlendim "Sen kaç oyun oynadın bilmiyorum ama oraya çıktığımda senden iyi oynarım. Bu kadar provayı kim alsa senden iyi oynar." Dedim öfkeyle. "Gel oyna o zaman çokbilmiş. Gel de al boyunun ölçüsünü."
Derya öyle bağırmıştı ki boş salonda sesi yankılanmıştı. Sözünü bitirdiğinde sahneden indi. Yanıma gelip metini elimden hızla çekti ve bana sahneye çıkmamı işaret eden bir el hareketi yaptı sinirle. Sinirden köpürmüş olsam da sahneye çıktım ve oyunu oynadım. Oyunumu bitirdiğimde Derya gülerek beni alkışlıyordu. Sonra bağırarak "Cenk sevgilin oyun için hazır." Dedi ve perdenin arkasından baban çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ÇINARIN FİLİZİ-TAMAMLANDI
Teen FictionBen yeryüzündeki lanetin vücut bulmuş haliyim. Kimi sevdiysem, kime dokunduysam hepsini lanetledim. Sıra da sen varsın. Lanetimi, sevgime katıp sana sunuyorum. Küçük yüreğinde taşıyabilir misin? Yoksa sen de kaçacak mısın?" diye sordum. Gözlerindeki...